“Yükselen yeni milliyetçilik”

Özgür-Der Muş temsilciliğinin kavram çalışmaları bağlamında Metin EFE tarafından “yükselen yeni milliyetçilik” adlı bir sunum gerçekleştirdi.

3 Kasım Pazar günü Muş Memur-Sen seminer salonunda Özgür-Der Muş temsilciliğinin kavram çalışmaları bağlamında Metin EFE tarafından “yükselen yeni milliyetçilik” adlı bir sunum gerçekleştirdi. Sunumda kısaca ifade edilen  konulara değinildi.

Fransız ihtilalinden bu yana dünya gündemine girmiş milliyetçilik düşüncesi, o günden bu güne hem kıta Avrupası’nda hem de dünyanın diğer coğrafyalarında köklü değişimlere sebep olmuş, imparatorlukları yıkıp ulus devlet gibi yeni bir formda devletlerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Kan üzerinden bir aidiyet oluşturarak kendisi dışında kalan diğer insanlar hakkında yaşam ve var olma hakkı tanımamıştır. Süreç içerisinde ulus devletlerin kurulmasıyla beraber, aynı coğrafyada yaşayan diğer insanların varlığı, neredeyse bütün ulus devletlerde problemlere, yıkımlara ve ölümlere sebebiyet vermiş, toplumsal yapıda onarılmaz yaralar bırakmıştır.

Bu topraklarda da cumhuriyetle beraber Atatürk milliyetçiliği adı altında Türklük tanımı dışında kalan Anadolu’nun kadim halkları için ya asimile olmak ya da ölmek dışında herhangi bir seçenek bırakmamıştır. Özü itibari ile laik ve seküler, ırkçı bir tabiata sahip olan cumhuriyet dönemi milliyetçiliği, süreç içerisinde Anadolu'da tutunamayacağını anlayınca 60’lı yıllardan sonra muhafazakar milliyetçiliğe doğru evrilmiş, seküler yapısı törpülenmeye çalışılmış ve Türklük tanımında daha yumuşak söylemlere yerini bırakmıştır. Her ne kadar bu ülkede tabanda bir zemini bulunsa da milliyetçi düşüncenin, bu asla yönetecek seviyeye ulaşmamış, konumunu hep stabil tutmuştur. Zaman içerisinde sürekli bir devinimle bazen etki gücü artmış, bazense azalmıştır.

2000’li yıllara doğru, iletişim aygıtlarının yaygınlaşmasıyla beraber öteki ile iletişimde artmış, değişen, küreselleşen dünyada milliyetçilik düşüncesinden ziyade liberal fikirler revaçta olmuş, milliyetçilik düşüncesinin ateşi közlenmeye başlamış, konuşulmaz denilen tabular sorgulanmaya başlamış ve ülke açısından içerisinde belirli olumluluklar barındırmıştır.

Tunuslu seyyar satıcı Muhammed Buazizi’nin kendini yakmasıyla başlayan halk hareketleri; önce Libya sonra Mısır ardından Suriye’ye sıçramış ve süreç diktatörler tarafından kanla bastırılmıştır. Yaşanan süreçte Avrupa’ya ve Türkiye’ye yoğun bir Suriyeli göçü olmuş ve bu süreçten milliyetçilik düşüncesi göçmenler üzerinden yeniden filizlenemeye başlamıştır.

Yükselen yeni milliyetçilik esasında dört ana disiplin üzerinden filizlenmeye başlamıştır. Meselenin ideolojik, sosyolojik, politik ve ekonomik sac ayakları var.

İdeolojik olarak; birinci grupta anayasadaki Türklük tanımını esas alan ve ulusal sınırlar içinde yaşayan herkes Türktür ifadesini kabul eden ulusalcı kanat; ikinci grupta Türklüğün başlangıcını orta asyadan kabul eden ve kan üzerine bir bağ kuran anlayış(zafer partisi ve iyi parti); üçüncü grupta milliyetçiliği muhafazakarlık ile birleştiren anlayış: bütün bu anlayışların ortak özelliği seküler ve modernist olmasıdır.

Sosyolojik olarak; 2000 ve sonrası doğumlu, şehirli, üniversite mezunu, okumayan, hazzı merkeze alan ve seküler bir anlayışı benimseyen, ailesinin Anadoluluğunu kabul etmeyen veya hissetmeyen bir gençliğin artan göçmen sayısı üzerinden kendini tehlikede görerek Türklük ( veya Kürtlük) kimliğini sahiplenerek bir balans oluşturmaya çalışması. Özellikle Suriyeli göçmen meselesi üzerinden bir toplumsal ötekileştirme yaparak şiddeti de bir yöntem olarak benimsemesi.

Politik olarak; Akparti iktidarı ile büyüyen bu neslin, iktidar politikalarını benimsememesinden kaynaklı bir tepki olarak milliyetçiliği güçlendirmeleri. Kürt açılımının iyi yönetilememesi ve dahi güçlenen Kürt siyasi hareketleri, dindar nesil projesinin ulusal kimliği yok edeceği fobisi vs. İktidar politikalarına karşı oluşturulan milliyetçi refleksler.

Ekonomik olarak; Küresel ekonomik krizin etkisinin uzunluğu ve ülkenin bundan çok fazla etkilenmesi, artan hayat pahalılığı, kamuda ki mülakatlı alımlar, artan işsizlik oranları vs iktidarın süreci yönetememesinin oluşturduğu karşıt tepki.

Yukarıda sayılan ana etkenlerin yanında medya ve iletişim araçlarının dilinin de çok önemli bir faktör olarak rol aldığını gözlemlemekteyiz. Özellikle üretilmiş dezenformasyonlar ve sosyal medyada bot hesaplar üzerinden kabuk bağlamış yaralar kanatılarak, vatan bayrak ülke balonları şişirilerek muhacir kardeşlerimize dönük bir şiddet dalgasının yayıldığını, bunun milliyetçi saiklerle yapıldığı, özellikle kenar mahallelerde yaşayan ekonomik durumu kötü, ekseriyeti suça ve adli vakalara meyilli bireyler üzerinden saldırıların yapıldığı, ucuz hamasi söylemlerle meselenin meşrulaştırılmaya çalışıldığı da aşikardır. Yine medya da göçmenlerin yapmış olduğu münferit olayların abartılarak verildiği, -suç oranının yerel insanlarda daha fazla olmasına rağmen- göçmen nüfusu üzerinden güvenlik kaygıları yaratılarak milliyetçiliklerin kabartıldığını görmekteyiz.

Etkinlikler Haberleri

Muş’ta “Neyi, niçin, nasıl okumalı” semineri yapıldı
Aksa Tufanı’nın 1. yıldönümünde Muş'tan Gazze'ye selam
Zor zamanlarda umut, anlam ve gayret
Özgür-Der bölge istişaresi Muş'ta yapıldı
Değişen zaman ve vaka bağlamında İslami perspektif