Özgür-Der Muş Temsilciliği tarafından bu gerçekleştirilecek kavram setlerinin ilk halkası olan konuyu Abbas Ataman sundu.
Abbas Ataman konuşmasında özetle şu konulara değinildi.
“Din, kendine has bir dile sahiptir. O halde bu dil kendi özgünlüğü/bağlamı içinde anlaşılmalıdır.” Kültürlere, bireylere göre farklı algılanış biçimleri gösteren ancak belli orijinal bir anlama sahip olan din kavramı da birey ve toplumların yaşayış biçimlerini belirler. İslam dînî esas alınınca, vahyin (Kur’ân-ı Kerîm) ve vahyin tebliğinden sorumlu Peygamberin konuştuğu dil olan Arapçanın dil sistemine vakıf olmak, ilahi mesajın aktarımı sırasında kullanılan dînî ifade ve kavramların anlamını
doğru anlamak adına önemlidir. (Rahman (olan Allah) Kur’an’ı öğretti. İnsanı yarattı, Ona beyanı öğretti.” (Rahman 55/1-4) ayetinde, insanın akıl sahibi bir varlık olarak konuşması; “ بيان-Beyân”
kelimesi ile ifade edilmiştir. “
“İnsan ve toplum için en büyük kayıp anlam yetisinin kaybolmasıdır. Bu özelliğin kaybolması her ikisini de özgüven eksikliğine, yok oluşa sürükler”
Din kavramı Kur’an-ı Kerimde ağırlıklı olarak ceza, itaat ,üstün gelme anlamlarında Kullanılmış olup 92 yerde geçmektedir.Ancak Mekki ve Medeni ayetlerdeki kullanım şekilleri ve anlamlarında farklı açılımlar mevcuttur.
Din tasnifleri açısından hak din,batıl ve muharref din olarak tasnife tabi tutulmuştur.
Tevhid, Kur’an’ın hedeflediği sağlam inanç sisteminin özüdür. Dolayısıyla İslâm’ın özünü tevhid teşkil eder. İnsanı iç çatışmaya düşmekten (ikilem) kurtarmak için dünya ve ahiret işleri hep aynı ilâhî otorite yani Allah (cc.) tarafından düzenlenir. Müslüman topluma dayatılan veya belli kesimlerce benimsenen farklı inanç biçimleri (laiklik kemalizm, sosyalizm, milliyetçilik v.s) bünyelerinde şirki, tevhide aykırılığı barındırdığından dolayı İslam dışı yaklaşımlardır.
Müslümanlığın idrak biçimleri, psikolojik, Mitolojik ve Kelami, algılama biçimleri olarak tasnif edilebilir. Dini algılamada her üçünün dengeli ve birbirinin kontrol mekanizması olarak bireyde varolması belli ölçülerde kabul edilebilir bir durumdur.
Sivil din anlayışı ya da dijital dindarlık tabirleri tarihsel süreçte farklı din anlayışlarının gelişime açık bir durum olduğunu göstermektedir.
Dinde tahrifat olayı, “dine karşı din olarak” Hz. Ademden beri Hak dine karşı konumlanmış ve bu süreç insanlıkla beraber devam eden bir vakıadır.
İslâm, tevhidî bir okumayı emreder ve sorumluluklarımızı din işleri-dünya işleri; din ile siyaset ayrımı diye cüzlere/parçalara ayırmamızı kabul etmez. Kur’an, insan hayatının bütün safhalarıyla ilgilenir ve tümüne ışık tutar. Bu, ed-din olarak İslâm’ın yaşam tarzı olduğu tanımıyla örtüşen bir durumdur.
Türkiye’de din alanında tahrifat Cumhuriyetin kuruluşuyla sistemleşmiş, kurumsallaşmış olup sistem bütün aygıtlarıyla bu tahrifatı edebiyatta, kanunlarda, sanatta, eğitimde, günlük yaşamda kaim kılmaya çalışmıştır.