"Kürt meselesine gelince yüzyıl önce bize dayatılan ulusal kimlikler, sınırlar, haritalar bu coğrafyanın sosyal, siyasal ve dinsel dokusuyla hiçbir zaman uyuşmadı ve uyuşmayacaktır kanaatini taşıyorum." diyen Nazlıcan, Kürt meselesinin Osmanlı'nın son dönemlerinden itibaren gündeme geldiğini ve arızi bir sürecin sonucu olarak ortaya çıktığını belirtti. 15 Temmuz darbe süreci bağlamında Kürt sorununun yaşadığı süreci, Nazlıcan şöyle ifade etti:
Elbette bu sorun ciddi bir sorun ve çözülmesi gereken bir sorundur. Darbe girişimi sonrasında Kürt sorununda herhangi bir değişiklik söz konusu değildir. Kürtler temel hak ve özgürlükler konusundaki taleplerini hala dillendirmektedirler. Ancak Kürt sorununun PKK ve onun siyasal uzantısı olan HDP tarafından çözülme biçiminde tereddütlerin hasıl olduğunu söylemek mümkündür. Hendek savaşlarının Kürt halkı tarafından tasvip edilmemesi bunun en büyük kanıtıdır. Ama bu şu anlama gelmemektedir; PKK artık bitmiştir ve HDP artık oy alamayacaktır demek mevcut olan sosyo-politik zeminle uyuşmamaktadır. Çünkü epey zayıflasa da bölgenin en örgütlü yapısından bahsediyoruz ve bu yapı, belediyelere atanan kayyumlar hariç tutulursa hala bölgede epeyce belediyeyi elinde bulundurmaktadır. Ayrıca PKK'nın yalan merkezli propaganda gücünü hafife almamak gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu darbe girişimi akabinde kendi yayın organlarında bunun bir senaryo olduğunu dillendirmekten çekinmediler ve bu irrasyonel komployu halkın çoğu hiç sorgulamadan kabul etti maalesef.
Öte taraftan PKK'nın pozisyonel konumunu Kürt sorunundan bağımsız ele almak gerektiğini temenni etmek önemlidir. Ancak vakanın bize bunu söylemediğini de bilmek gerekiyor. Çünkü iç içe geçmiş kompleks bir sorunla karşı karşıyayız. Elbette Kürtlerin temel hak ve hürriyetlerine yönelik atılacak adımlar PKK'nın elini zayıflatacak ve şiddeti öteleyecektir.
Bununla beraber Kürtlerin geç kalmış milliyetçiliğin marjinal hazzına ulaşamaması, Kürtlerin zihnindeki siyasal konuma erişme hırsını sürekli tetikleyecektir. Nitekim Irak ve Suriye'deki defakto durumlar, ümmet bilincini zayıflatmaya aday bu işin hiç de imkânsız olmadığını ve Kürtlerin devlet olabileceği umudunu beslediğini söylemek mümkündür. Dolayısıyla düne kadar sadece iç meselemiz olan Kürt sorunu şimdi dış meselemiz de olmaya başlamıştır.
Ancak geleceğe baktığımızda umutlu olabiliriz. Çünkü ümmeti bölen yeni sınırlar tesis etmek fikri git gide zayıflamakta, İslam ümmetinin bütünlüğünü tesis çabaları günden güne artmaktadır.