Murat Aydoğdu'nun sunumunun özeti:
Hepimiz hayatımızda bir sorunla karşılaştığımızda, o sorun ile mücadele ederken "Bu fıkhi bir mesele değildir" diyoruz.
Örneğin, başörtüsü tartışmalarında "Bu özgürlük mücadelesidir, fıkıh tartışması değildir" diyoruz.
Neden?
Çünkü fıkıh kelimesi bize soyut, akademik ve reel hayattan kopuk bir anlayışı çağrıştırıyor.
Gerçek böyle midir?
"Kuran'ı ve Sünneti anlamak, fıkıh kitaplarını anlamaktan daha kolaydır" Abduh.
Abduh fıkıh kitaplarından söz ediyor.
Bunlar ne tip kitaplardır ki Kuran'ı açıklamak, kolaylaştırmak yerine, O'nun önüne geçmişlerdir?
Halbuki fıkıh kolaylaştırmak için değil mi?
"Rabbim göğsümü aç, işimi kolaylaştır, dilimdeki düğümü çöz ki sözümü iyi anlasınlar." 20 Taha 25-28
Fıkıh kitaplarında sonradan sistematikleştirilen konular toplumun tümünü ilgilendiren konular değildir. Biz konuyu özel,spesifik konular açısından değil, ortak anlayışımız çerçevesinde ele alacağız.
Fıkıh, dilimize anlayış diye çevrilir,
Bazıları ince bir anlayış, kavrayış olarak tanımlar. Özü ile, kapsamı ile kavrayış diye daha da açarlar. Nihayetinde meseleleri lehte ve aleyhinde olan delilleri ile bilmektir denir.
"Fıkıh, ayırma bölme yoluyla, veya bir aralık, boşluk ya da gedik meydana getirmek maksadıyla, bir şeyi açmaktır" Lexicon
"Fıkıh, Kişinin hak ve vazifelerini bilmesidir." Ebu Hanife
Ebu Hanife önemli iki noktaya işaret eder.
1- Hak, yani toplumsal ve bireysel ilişkileri belirleyen şey.
2- Vazife, yani görev bilinci, eylem. İkincisi soyut sadece lafta kalmayan bir halin ifadesidir.
Türedi/sonradan çıkma bir şey de söylemeyeceğiz.
Fıkıh kavramı, zengin İslam kültüründe araştırılmış, üzerinde çalışılmış bir konudur.
Bazıları bunu daha çok açarlarken, bazıları durağanlaştırmıştır.
"Söylenecek her şey söylendi, içtihat kapısı kapandı" sözü durağanlığın bariz bir sebebidir.
Kelimelerle olan bağlantılar:
"Fıkıh kitaplarının en az üçte biri dilbilim üzerinedir." M. Abid Cabiri
İsimler:
"Ben yeryüzünde bir yönetici yaratacağım." 2 Bakara 30
"Adem'e her şeyin ismini öğretti" 2 Bakara 31
Ayetler - Fikir – Temenni - Furkan ve Akıl
Ayetler/İşaretler: Afaki, enfüsi ve kitabi ayetler
"Biz ayetlerimizi hem afakta, hem kendi enfüste onlara göstereceğiz" 41 Fussilet 53
"Rabbimiz onlara içlerinden senin ayetlerini onlara okuyan bir elçi gönder." 2 Bakara 129
"İşte bunlar hikmetli kitabın ayetleridir." 10 Yunus 1
Fikir, kabiliyet, oluşan bir düşüncedir, iyi ya da kötü olabilir.
"Onu sarp bir yokuşa süreceğim. Çünkü o düşündü (tefekkür) ve karar verdi. Kahrolası nasıl da karar verdi." 74 Müddesir 18
Temenni istek demek, olumsuz anlamda kuruntu olarak adlandırılır.
"Şeytan onlara vaat eder, onları boş kuruntu (temenni) ve uzun emellerle oyalar şeytanın onlara vaat ettiği sadece aldatmadır/seraptır." 4 Nisa 120
Furkan doğruyu yanlıştan ayıran fark ettiren.
"Doğruyu yanlıştan ayıranı (Furkanı) da indirdi." 3 Ali İmran 4
"Eğer Allah'tan korkarsanız, O size iyiyi kötüden ayıracak (Furkanev) bir kabiliyet (Fikir) verir." 8 Enfal 29
"Mûsâ'ya ve Hârûn'a hak ve bâtılı ayırdeden ve korunanlar için bir ışık ve öğüt olan Kitabı verdik." 21 Enbiya 48
Akıl doğruyu görme yeteneğidir. Bizim konumuzda Allah'ın ayetlerini akletmek söz konusu.
"… Onlardan bir grup vardı ki Allah'ın sözünü işitirlerdi de düşünüp akıl erdirdikten sonra, bile bile onu bozarlardı." 2 Bakara 75
Evet doğruyu gördüğü halde/aklettiği halde bilerek bozmak.
Fıkıh bunların tümünü toplayan bir özellik. Ayetleri fark etmek, akıl erdirdikten sonra onu onaylamak, onu tefekkür etmek, onu istemek/temenni etmek ve ona göre davranmak.
Fıkhın Kapsamı:
1- Topluluk boyutu: Mesaj ve mesajın kavranışı sadece bireysel bir şey değildir.
"Bu topluluğa ne oluyor ki neredeyse hiç söz anlamıyorlar?" 4 Nisa 78
"(Zülkarneyn) Sonunda iki dağ arasında, hemen hemen hiçbir söz anlamayan bir kavme rastladı." 18 Kehf 93
"Allah, anlayışsız bir topluluk oldukları için onların kalplerini (imandan) uzaklaştırmıştır." 9 Tevbe 127
2- Kalp boyutu: Fıkıh soyut bir bilgi sadece zakaya dayalı bir kavrama değildir.
"Derhal onu Süleyman'a bellettik (fehm)" 21 Enbiya 79
Fehim/belletme daha çok teknik ve ezberlemek ile ilgili bir kavram. Değerlendirme, uygulama ve samimiyet olayın kalbi boyutu ile birlikte fıkıh oluşur.
"Üzerinizden veya ayaklarınızın altından bir azap göndermeye ya da sizi gruplara ayırarak birbirinizle denemeye kadîr olan O'dur. Belki anlayış gösterirler diye ayetleri nasıl açıkladığımıza(nısf:yönlendirmek) bir bak!" 6 Enam 65
"Onların kalpleri var, anlamazlar (Yefkahuna). Gözleri var, görmezler. Kulakları var, işitmezler." 7 Araf 179
"Onların kalbleri mühürlenmiştir. Bundan dolayı kavrayıp anlamazlar." 9 Tevbe 87
"İçlerinden seni dinleyenler vardır. Biz onların kalpleri üzerine, anlamamaları (yefkehuhu) için örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. (tartışmak için sana geldiklerinde)" 6 Enam 25
"Ve onların kalbleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk." 17 İsra 46, 18 Kehf 57
3- Başarının anahtarı olarak fıkıh:
"-Ey Peygamber! Müminleri savaş için hırslandır. Sizin sabırlı yirmi kişiniz onlardan iki yüz kişiyi yener. Sizin yüz kişiniz kafirlerden bin kişiyi yener. Çünkü onlar anlayışsız bir toplumdur." 8 Enfal 65
"Onların kalbine Allah'tan çok siz korku salıyorsunuz. Bu da onların anlayışsız bir topluluk olmalarındandır." 59 Haşr 13
4- Fakihler; Uzmanlaşan, ileri çıkan bireyler:
"Müminlerin toptan savaşa çıkmaları gerekmez. Her topluluktan bir grubun dinde derinleşmek (yetefekkahu) ve kavimleri geri döndüklerinde onları uyarmak ve sakındırmak için savaşa gitmeleri gerekmez mi? Umulur ki sakınırlar." 9 Tevbe 122
Toplumda birtakım kişiler çeşitli meleke ya da olanaklarla bilgi toplarlar. Bu bilgi akademik ya da sadece soyut /hayatta karşılığı olmayan bilgi ise bu Kuran tabiri ile kitap yüklü eşek tanımlamasına girer. Bilgiyi toplayan bu kişilerin bu bilgiyi paylaşması, diğerlerine aktarması ve onları yetiştirmesi toplumsal yaşamın bir parçasıdır.
Neden fıkıh kalıplaşmış ve zorlaştırılmış?:
"Fıkıh, İslam toplumunda meşruiyet kriterlerinin belirlenmesidir" George Makdisi
"Fıkıh usulü, teorik bir spekülasyon ve retorik bir meşrulaştırma aracıdır." Sherman Jackson
Bu durum, gerçekte ters çevrilmiş bir meşruiyet anlayışıdır. Kurani anlamda Toplumsal Fıkıh, Devlet denilen güç aygıtının tahakkümü değil, Toplum merkezli bir anlayıştır. Meşruiyet, halkın devlete sorumluluğundan daha çok, yönetimlerin halka sorumluluğu olarak ele alınmalıdır. Allah'ın bir sıfatı olarak "Hak" , yaratılıştan gelen "Ahlak" ve "Halk" arasındaki bağlantılar, bizim fıkıh anlayışımızın temel dinamiğidir.
Haraket fıkhı:
Tarih bize gösteriyor ki Fıkıh'ın statik, durağan ve soyut hale gelmesinin baş müsebbibi sulta yönetimleridir. İşte bu nedenle hareket fıkhından söz ediyoruz.
"Bu dinin fıkhı, ancak hareket yurdunda ortaya çıkabilir, gelişebilir. Dinin özü, harekete dönük bir hayat biçimi olarak yaşaması gerekirken, yerinde oturan bir fıkıhçıdan alınamaz, öğrenilemez.
İslâm fıkhı, İslâmi hareketin ürünüdür. Fıkhı uygulayan canlı Müslüman toplum, pratik hayatı ile iç içe oluşlarının ürünüdür." Seyyid Kutup
Doğru vasıta, doğru usul ve doğru tahlil; Ancak fıkıh etmek üzerinden okunan/takip edilen Kuran, toplumsal başarı ve sonrasındaki istikrarı getirir.
"Sana vakitten sorarlar, de ki; Evlere/barınaklara yanlış kapıdan/vasıtalardan girmeyin, doğru kapıdan/vasıtalardan girin. Allah'tan sakının ki kurtuluşa eresiniz." 2 Bakara 189
Artıp eksilen daha önemlisi dinamik, sürekli yenilenen bir fıkıh:
Fıkıh pasif bir anlayış değildir.
"Geri kalanlarla beraber olmaya razı oldular. Kalpleri kapanmıştır. Bu yüzden anlamazlar." 9 Tevbe 97
"İiman edip, sonra da inkar edenler. Onların kalpleri paslanmıştır. Onun için anlamazlar." 63 Münafikun 3
Her şey değişir. Değişmeyen tek şey (Mutlak olan) Allah'tır.
Yaratan ile yaratılan arasındaki bağ vahiy'dir ve bu bağ değişimin de bağlantı noktasıdır.
İlahi vahyin değişmeyen noktası mesajdır İlahi hükümdür. Aynı mesaj farklı Kitaplarda farklı yansımalarla zuhur bulur.
Son Kitap lafzı ile de değişmez özelliklerle tahkim edilmiş. Ancak bizim bunu algılayış biçimimiz farklılaşır. Hükümler değişmez ama ortam değiştikçe hükümlerin yansımaları farklılaşır. Bu nedenle Kitap mufassaldır, tedricidir, nasih-mensuh'tur.
"Şahidin her zaman kendisinden önce olan bir benzerine delalet etmesi için her şeyin kadim olması gerekir. Halbuki ebedi olan sadece Allah, alem ise sonradan olma ve değişkendir" Kadı Abdülcebbar
"İslam fıkhı hiçbir zaman donuk sayfaların arasından yazılarak kalıplara dökülmüş ve öylece kurulmuş değildir. Pratik hayatın gelişmesinden uzak bir hükümler yığını olmamıştır. Bunun içindir ki İslam fakihleri, hem dinde vukuf kazanmış bilgi sahipleri idiler, hem de hareketli birer İslam mücahidi idiler. Dindeki derin bilgileri, onunla birlikte harekete katılmış olmalarından ileri geliyordu. Ve bu pratik hayatın hareketliliği sebebiyle gelişmekte olan fıkhı hükümleri de birlikte yürütüyorlardı.
Hareketli İslam düzeni; beşeri olayları, bu olaylara denk hatta daha üstün bir hareketle, çeşitli merhaleler ve daima yenilenen araçlarla karşılar. "İslam toplumu" ile "Cahiliye Toplumları" arasındaki ilişkiler hakkında gelen son hükümler, değişen her merhaleye uygun hükümlerin geldiğini gösterir.
Dini hükümleri bizzat harekete girişerek, öğrenen kişi, cahiliyetle aşama aşama, adım adım ve durak durak karşılaşır ve hükümleri bu karşılaşılan hareket halindeki durumlara göre tespit eder ve uygular. Gelişen hadiselere hakim olur ve o yenilendikçe hareket tarzı da kendiliğinden yenilenir."
"İslami hareket cahiliye'nin içinde yaşadığı hayata sadece bir takım teorilerle karşı çıkmaz. Devamlı yenilenen ve değişen bu hayata donuk bir takım yöntemlerle karşı koymaz. Kuran-ı Kerim'de yeni hükümler, durumlar değiştiği zaman ve bu yeni durumlara uygun olarak iniyordu. Eski hükümler yeni durumlara uygulanmaz. Bu, İslam fıkhının hareket fıkhı olduğunu gösterir." S. Kutup
Tanımlamalar, değişken tanımlamalar, kalıplar değil içerik.
Sürekli yenilenen bir hayat ve bağımsız iradeye bağlı kişi ve topluluklar. Sabit bir reçete yok
Neden değişken bir dünya?
Her toplum kendi kaderini yaşar. İnsanlık tarihinde Kitaplar Zebur, Tevrat, İncil, Kuran aynı mesajın farklı tezahürleridir. Bu toplumların tarih içerisindeki konum, yaşam tarzları yani süreç içerisindeki gelişim ile de ilgilidir. Yazının, edebiyatın, iletişimin ve diğer toplumsal araçların gelişimi sonucu tümünü bünyesinde barındıran son Kitap ortaya çıkar. Bundan sonraki farklı toplumsal özellikler ise fıkhederek mesajın uyarlanması/tezahürü ile gerçekleşir.
Bu uyarlanma/tezahür hükmü değiştirmek değil hükmün zeminini belirlemektir. Hükmün zuhur bulacağı bizim ve muhataplarımıza ait konum ve kurumsal yapılanmalar şekline değil içeriğine ve işlevine bakarak değerlendirmelidir. İletişim, özellikle toplumsal iletişim hem de faal toplumsal iletişim bunu sağlamalıdır.
Toplum fıkhının önemi:
Bütün bu hareket fıkhını sağlıklı yönlendirecek olan, öncü kadro da diyebileceğimiz; S.Kutub'un Kuran Nesli, Ali Şeraitinin İmamet Mektebi olarak adlandırdığı topluluğun kolektif fıkıh anlayışı ile gerçekleşebilir.
Bu Kolektif fıkıh anlayışı /İradeli Katılımcı Teba, hataları minimuma indirecek ve klasik İradesiz Teba Topluluklarından farklılaşacaktır.
Bu İradeli Katılımcı Teba örnekleri; Ali İbrahim, İsa'nın Havarileri ve Son Elçinin Ashabı'dır.