Programa başlanmadan önce Abdullah Yusufoğlu, Fetih Suresi 29.ayetini ve mealini okudu.'' Muhammed (sa) ve O'nunla beraber olanlar, kâfirlere karşı çok şiddetli; kendi aralarında çok merhametlidirler. Onları rükû ederken, secde ederken ve Allah'dan fazl ve rıza isterken görürsün. Onların alâmetleri yüzlerindeki secde izleridir. İşte bunlar, onların Tevrat'taki ve İncil'deki vasıflarıdır. Filizini çıkaran sonra onu kuvvetlendiren, böylece kalınlaşan, sonunda gövdesi üzerinde yükselen, çiftçilerin hoşuna giden ekin gibidir. Onlarla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Ve Allah, onlardan iman eden ve salih amel işleyenlere mağfiret ve büyük ecir vaat etti'' ardından sözü alan Ali Değirmenci, ilk olarak İslami kimliğin insanlığa umut vaat eden tek gerçekçi reçete olduğunu ifade ederek insanın; anlam, adalet ve özgürlük arayışına bütüncül bir cevap veren İslam'ın insanlığın dertlerine kendi yaşanmışlıkları üzerinden örneklendirdi.
Ardından Müslüman dünyanın tarihten günümüze genel bir değerlendirmesini yapan Değirmenci, değerlerimizin dünya çapında hakim bir kültür halinde olduğu zamanlar olmakla birlikte zayıfladığımız, dağınıklığa ve parçalanan kimliklere düçar olduğumuz zamanlarımızda olmuştur. İslam evrensel, süregelen, insan fıtratını bütünüyle cezbeden bir çağrıdır. Beşeri ideolojiler ise çoğunlukla bizim İslami kimlikten uzaklaştığımız kriz dönemlerinde çıkan konjonktürel ve parçacı yönelimlerdir.
İslam "emri bil maruf nehyi anil münker"i önceler. Doğruyu takdir etmek yanlışı eleştirmek adil olmanın bir gereğidir. bizim tarihimiz Adem (as) başlar, Hz Muhammed ile devam eder. İki genç olan Habil ve Kabil'in mücadelesiyle başlayan İslami kimlik, İbrahim (as), Yusuf (as), Musa (as) ve İsa (as) örneklendirilerek devam ettirdiği sunumunu Mekke döneminin en önemli gençlerinden Musab Bin Ümeyr'in hayatından örnekleri güncelleyerek bugünle bağ kurmamız gerektiğini hepimizin Musab'ın hayatından bugüne taşıyacağımız bir şeyler bulabilmeliyiz diyerek sözlerine devam etti.
İslam tarihinden bir çok örnekle devam ettiği sunumunun ardından, kendimizi özeleştiriye tabi tutmalıyız ama asla komplekse kapılmadan, her zaman özgüven sahibi olmalıyız. Çünkü özgüven sahibi olmayan Müslüman'ın ne kendisine nede bir başkasına faydası olmayacağını bilerek yaşamalıyız. Kimliğimizin kadri kıymetini bilerek, kimliğimizi her tür kirlilikten uzak tutmaya çalışmalıyız.
İslam, eklektik bir din değildir. Sağ, Sol, Liberal, kapitalist, sosyalist ve milliyetçi yaklaşımlarla sentezlenemez. Hayatı tevhid mesajı temelinde kapsar. Bu mesaj sadece ekonomik ilişkileri veya hayatın sadece bir kısmını ilgilendiren alanlardaki ilişkilere indirgenmeyecek kadar geniş bir alanı kapsar. Hayatın bütün alanlarına cevap verir. Program karşılıklı sorulara verilen cevaplarla sona erdi