Nabi Okur konuşmasına Hakkın sözlük ve terim manalarını açıklayarak başladı. Daha sonra hakk kavramının Ha-ka-ka fiilinden türemiştir. Hakk kelimesi çoğunluklada isimleri özel ad'a dönüştüren el' takısı ile birlikte kullanılır ve "şüphe içermeyen, gerçek" anlamına gelir. Lügatler, ha-ka-ka fiili için gerçek/doğru/sabit olmak, gerekli olmak, caiz olmak layık olmak kesin olarak anlamak ve tasdik etmek, tartışmadan galib gelmek yolun ortasından yürümek, sağlamlaştırmak, hak etmek anlamlarını vermektedirler.
Hak kelimesi Kuran'da 287 ayet'te 12 ayrı formda kullanılmıştır. Allahın hakkı ve kulların hakkı olarak iki ayrı başlık altında incelenir. Kulların hukukul ibad Allahın belirlediği ve kulun üzerine yüklediği ödevdir. Temelinde-kulluk kavramı vardır ve yerine getirilmesi takvanın bir işareti olarak görülür. İşte bu bağlamda Kur'an muttakiler üzerine yüklenmiş bir haktan bahsedilmiş ve bunlar vasiyet etme ve boşanmış kadınlara mehillerinin verilmesidir. Kur'an muhsin ve muttaki kulların üzerine düşen haktan başka Allahın üzerine düşen haktan bahsetmektedir gibi bu husus yunus 103. Ayette şu şekilde bahsedilmiştir."Sonra biz peygamberimizi ve iman edenler bu şekilde kurtarırız ve müminleri kurtarmamızda bizim üzerimize birhaktır.
Rum 47'de "andolsun biz senden önce kendi kavimlerine peygamber gönderdikte onlara apaçık belge getirdiler böylece bizde suçlu günahkarlardan intikam aldık. İman etmekte olanlara yardım etmek ise bizim üzerimize bir haktır" buyrulmaktadır. Buna göre Allah müminlere yardım etmeye ve onları küfredenlerin üzerine bir hak olarak almaktadır. Bu ifadeler mümin olup da onun yolunda ceht gösterenler için birer açık çek olarak görülmektedir, zira gerçekten verdiği sözü Allah'tan çok kim tutabilir.
Konuşmasını adalet kelimesini sözlük ve terim manasını açıklayarak sürdürdü. Kelime olarak "adl" "adele" fiilinden türeyen soyut isimdir. Düzeltmek, düz oturtmak, tadil, tahsis etmek, eğri bir yoldan, doğru yola geçmek, eş eşit muadil olmak, dengede tutmak, dengelemek, tartmak, dengede olmak veya dolaylı olmak yahut örnek olmak,hak yememek, itidardan ayrılmamak, doğru yoldan sapmamak.
Kavram olarak ise kesin doğruluk, dosdoğru zihinde kesinde yer etmiş, sabitlenmiş şeydir.
Bir şeyi yerli yerine koymak, ait olduğu yerine koymaktır.
Sunumun diğer konuşmacısı Rüştü Hacı oğlu slayt eşliğinde hak ve adalet kavramının vahiy mi? İnsan aklı mı Belirler sorusuna cevap arayarak hak ve adalet kavramının seçkinlerin mi? Yoksa Allahın vahyinin mi? Belirlemesi gerektiğini şemalar üzerinde anlattı.
Beşeri adalet, ilahi adalet arasındaki derin bir anlam farkı olduğunu Aristo ve Eflatun gibi batılı filozofların seçkin bir sınıfın olması gerektiğini köle efendi ayrımı yaparak; Köleleri, Hastaları ve sakatları toplumun dışına iterek, eşitsizlikte eşitliğin olabileceğini savunmuşlardır. beşeri adalet tanımlarında insan kendi kendinedir. hesabını sadece kendine verir. eğer aleyhine bir durum olursa hesap vermek yerine kanunları değiştirmek veya kendi lehine çevirmek için her yolu dener. Bu adaletin iki kanunu var.biri konuşan kanun oda Hakimdir.ikincisi sessiz kanun oda paradır.
İnsan bencildir, cimridir, ihtiras sahibidir vahyi es geçerek aklını belirleyici olarak yapacağı işlerde sapması, sapıtması kaçınılmazdır.
İlahi adalet; hukukun vaaz edicisi Allah tır. Kişi yaratıcın her an kendini kolladığını, gözetlediğinin bilinciyle adaletli olmayı her türlü menfaatin üstünde tutar.
Seyyid Kutupun "İslam düşüncesinin uluhiyet, kainat, hayat ve insan hakkındaki bakış açısını genel olarak kavramaksızın, İslam'a göre sosyal adaletin yapısını gereğince idrak etmemiz mümkün değildir." Rüştü Hacı oğlu,Kur'an'da "kavvamine bil kısti" ile ifade edilen Nisa suresi 135. ayetini okudu ve "Kıst" kavramını açıkladı.
"Ey iman edenler! Kendi nefisleriniz, anne babalarınız ve yakınlarınız aleyhine de olsa Allah için şahitlikte bulunarak adaleti gereği gibi uygulayan kimseler olun. (Muhatabınız) zengin de olsa fakir de olsa, (bilin ki) Allah onlara daha yakındır. Şu halde adaleti yerine getirme konusunda kendi tutkularınıza uymayın. Eğer dilinizi büker veya yüz çevirirseniz muhakkak ki Allah yaptıklarınızdan haberdardır"
Netice itibariyle Hakk ve adalet insan hayatının tüm yönlerini ve temel esaslarını içine alan geniş kapsamlı düşünce, itikat, hayat tarzı, vicdan, iktisat, karar verme, ticaret hususlarını kapsayan bir adalet kavramsallaştırması ile mümkün olacağını söyleyerek konuşmasına son verdi.
Sorulan soruların ve yapılan katkıların ardından seminer sona erdi.