2 Kasım Cumartesi günü STK Merkezinde Murat Aydoğdu’nun moderatörlüğünde gerçekleştirilen programda Rıdvan Kaya “Ümmetin Ahvali ve Sorumluluklarımız” başlığı altında bir sunum yaptı.
Konuşmasında ümmetin ahvalini genel olarak Gazze gündemi üzerinden değerlendiren Rıdvan Kaya, sürecin Müslümanlara yüklediği sorumluluklara ilişkin tespitlerde bulundu.
İslam ümmetinin son iki asırdır siyasi panorama itibariyle her ne kadar ciddi sorunlara maruz kalsa da beytimizde gerek fikri-usuli, gerekse de siyasi planda ihya ve ıslah yönünde istikrarlı bir mücadelenin de cereyan etmeye devam ettiğini belirterek kayıplarımız kadar kazanımlarımızın olduğunu vurguladı.
“Ye’se kapılma lüksümüz yok!”
Bu bağlamda karşı karşıya bulunduğumuz zorluklar ne kadar ağır olursa olsun ye’se kapılma lüksümüz olmadığını ve ümitsizliğin müminin şanından olamayacağını hatırlatan Kaya, Allah’ın günleri aramızda değiştirip durduğunu, takvaya sarılıp eldeki tüm imkanlarla gayret sarfedenlere Rabbimizin nusret vaadini mutlaka gerçekleştireceğini kaydetti. Bu meyanda Afganistan ve Bangladeş örneği üzerinden açılımlarda bulunan Rıdvan Kaya, hiç kimsenin beklemediği bir zamanda müminlerin uzun soluklu gayreti ve Allah’ın yardım ve inayetiyle önemli kazanımların elde edildiğini ifade etti.
“Yıkım büyük ama direniş de küçük değil!”
Siyonist İsrail’in Gazze’de giriştiği yıkım ve soykırımı çeşitli açılardan analiz eden Rıdvan Kaya, İsrail’in başta ABD olmak üzere birçok Batılı ülkenin sınırsız desteğini arkasına alarak pervasızca sürdürdüğü bu saldırganlığın yol açtığı yıkım kadar Gazze halkı ve Hamas’ın ortaya koyduğu destansı mücadelenin de görülmesinin önemine değindi. Bu bağlamda başta Türkiye olmak üzere dünya genelinde Gazze’ye yönelik olarak ortaya konulan dayanışma eylem-etkinliklerini de değerlendiren Kaya, mevcut duyarlılık ve eylemliliğin yeterli olmadığını ancak bunu küçümsemenin de “bizden hiçbir halt olmaz” mantığının da adalet ve hakkaniyet ölçüleriyle bağdaşık bir tutum olamayacağının altını çizdi. Abartılı, aşırı iyimser yaklaşım kadar büsbütün kötümser tutumun da yanlış olduğunu belirten Rıdvan Kaya, eleştiride samimiyetin yanısıra tutarlılığın da önemini vurguladı. Kaya, kötümser yaklaşımların eleştiri olmadığını, hayır getiremeyeceğini ve uzak durulması gerektiğini söyledi.
“Gazze için yapılıp edilenler yeterli değil ama önemsiz de değil”
Yine bu bağlamda Türkiye hükümetinin tutumunu değerlendiren Rıdvan Kaya, eksikleri olmakla birlikte Erdoğan ve iktidarının gerek siyasi-diplomatik gerekse de insani yardım noktalarında ortaya koyduğu duyarlılığın son derece önemli ve değerli olduğunun altını çizdi. Hamas’ın IŞİD ile özdeşleştirilmesi küstahlığına karşı “Hamas mücahidler topluluğudur” çıkışının da ve aynı şekilde Aksa Tufanı harekatından sonra bile Hamas’ın sahiplenilmeye ve savunulmaya devam edilmesinin de kolay bir iş olmadığını hatırlatan Kaya, Gazze konusunda hükümete yönelik eleştirilerin ancak bu olumlu tutuma atıf yapılması koşuluyla samimi ve tutarlı olabileceğini söyledi. Yine bu meyanda İsrail ile ticaret meselesi, bazı kesimlerin bu kulvarda eylem-etkinliklerinin yer yer engellemelere maruz kalması vb. hususları da değerlendiren Rıdvan Kaya, buradaki olumsuzluk ve eksikliklerin eleştiriyi hak etmekle birlikte hükümetin Gazze politikasının geneline hakim olan olumluluğu ortadan kaldırmayacağını ifade etti.
“’Külliye’nin kapısına dayanma’ retoriği hedef saptırmaktır”
Bazılarının gerek hükümetin gerekse de İslami kuruluşların ortaya koyduğu gayretleri büsbütün önemsizleştirerek Külliye’nin kapılarına dayanma retoriğinde ısrar etmesi ise “hedef saptırma” olarak nitelendiren Rıdvan Kaya, hükümetin eksikliklerini eleştirmenin ayrı “Katil İsrail, İşbirlikçi AKP” sloganında ifadesini bulan ölçüsüzlüğün ayrı olarak değerlendirilmesi gerektiğinin önemini vurguladı.
“Hükümetten İsrail’e askeri müdahalede bulunmasını beklemek gerçekçi değil”
Yine bu meyanda bazılarının Türkiye’den İsrail’e askeri müdahale yapma beklentisini de değerlendiren Rıdvan Kaya, ideal düzlemdeki beklentiler ile bu beklentilerin reel-politik düzlemde ne oranda gerçekleştirilebilir olduğunun birlikte muhasebe edilmesinin önemine değindi. Rıdvan Kaya bu bağlamda özetle şunları söyledi:
“İsrail demek ABD demektir. Türkiye ve birçok devletin ABD'ye rağmen askeri bir harekat yapması imkanı yoktur bunu görmek lazım. Örneğin Türkiye’nin hemen sınırında Suriye'de özellikle Afrin'e yönelik askeri harekatları riskli ve değerliydi ama ABD ve Rusya'ya rağmen daha öteye Münbiç'e müdahale edemedi. İslam dünyasındaki devletlerin İsrail'e karşı etkin bir askeri hareket yapmalarını beklemek gerçekçi değil. Ama buna rağmen Gazze ve Hamas'ı desteklemeleri önemlidir ve Hamas'ın İsrail'e karşı onların canını yakan bir direniş göstermesinde bu desteklerin de payı vardır ve değerlidir. Nitekim Hamas'ın önde gelenlerinin, Türkiye'deki bazı temsilcilerinin ‘Türkiye ve bazı İslam ülkelerinin Gazze'ye desteği görünenden fazladır’ derken buna işaret ettiler. Yine Macron'un Türkiye'nin Hamas'ı terör örgütü olarak tanıması çağrısına karşı direnmesi ve Hamas'ın Türkiye'de resmi temsilciliklerini tutması ve savunması önemlidir.”
“İsrail savaşı yayacak kadar güçlü ve cesur değil”
Ek olarak İsrail’in savaşı genişletme, Lübnan’dan sonra aynı yoğunlukta Suriye, İran ve hatta Türkiye’ye yayacağına ilişkin söylemlerin gerçekliği yansıtmadığını belirten Kaya, Siyonist çetenin bu kadar güçlü olmadığı ve hatta Lübnan’ın güneyini bile henüz büsbütün işgal etmekten aciz olduğunu söyledi. Siyonist çetenin askeri planda kayıplarının artması durumunda bunu daha fazla sürdüremeyeceğini vurgulayan Kaya, İsrail’in Mısır, Suudi Arabistan ve BAE örneklerinde olduğu gibi İslami hareket düşmanı ve kendisiyle uyumlu yönetimlere yatırım yaptığını ve Türkiye için de sınırlara yönelik doğrudan bir askeri işgal değil de en fazla iktidar değişikliğine çaba sarf edebileceğini söyledi.
Program dinleyicilerden gelen soru-katkıların Rıdvan Kaya tarafından cevaplanmasına müteakip sona erdi.