Özgür-Der İzmir Şubesi, dün Haksöz dergisi yazarı ve Özgür-Der Yönetim Kurulu üyesi Kenan Alpay'ın "Vasat Ümmet Oluşturmanın Şartları" başlıklı sunumuyla seminer çalışmalarına devam etti.
"Kur'ân'da yüzden fazla yerde ümmet sözü geçer. Ümmet kelimesi, belli bir inancı paylaşan, belli bir hedef için çalışan topluluk olarak anlamlandırılır. Bu topluluğun düşünce, eylem, söylem ve ilişki biçimi noktasında aynı hedefe doğru yönelmesi gerekir." diyerek sözlerine başlayan Kenan Alpay, "İbrahim tek başına bir ümmetti.", "Musa'ya inananlar içinde iyiliği emredip kötülükten sakındıran bir ümmet vardı.", "Siz insanlık içinden çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. İyiliği emreder, kötülüğü nehyedersiniz." ve benzeri ayetlerde geçen ümmet kavramsallaştırması üzerinden kelimenin içerdiği anlamları tahlil etti.
Kur'an'a bütüncül olarak baktığımızda bizden istenenin ifrat ve tefrit arasında durmak; ne maddeci ne ruhçu, ne dünyevileşmiş ne de uhrevileşmiş bir kişiliğe sahip olmamak olduğuna dikkat çeken Alpay, vasat bir toplum olabilmenin yolunun da buradan geçtiğini ifade etti.
"Her gün namazlarda onlarca kez kendi başımıza okuduğumuz Fatiha Suresi'ndeki 'biz' vurgusu, ümmet olma bilincini diri tutmamızı sağlayan önemli bir etkendir." diyen Alpay "Ama maalesef aynı şeyi siyasî konumumuz için söyleyemiyoruz. Dünyanın her tarafına dağılmış olan Müslümanlar, başlarına gelen işgaller ve açık zulümlerde bile birleşemiyor, gereken tepkiyi ortaya koyamıyorlar. Oysa inananların safında olmak, ümmet olmaktır. İnananın ırkının herhangi bir önemi olmadığı gibi, küfründe devamlılık gösterenin ise akrabamız dahi olsa gerçek anlamda kardeşimiz olamayacağı ayetlerde sabittir. Yine de eğer temel ölçümüz Kur'an ise, kıblemiz Kâbe ise, ümmet olabilme yolunda büyük bir adım atmışız demektir. Ölçüsü Nutuk, Kopenhag Kriterleri; kıblesi Çankaya, Washington, Moskova olanların ise farklı bir ümmet olduğu aşikârdır." şeklinde konuştu.
Alpay, sözlerini şöyle sürdürdü: "İnancımızın gereğini yerine getirmek ve ümmet olmak için iyiliği bilmemiz, uygulamız, emretmemiz gerekir. Bunun içinse öğrendiklerizle diğer insanları uyarma yükümlülüğümüz vardır. Vahyin gelmeye başladığı ilk aylardan itibaren mü'minler, içinde bulundukları durumdan kalben ve fikren hicret ettiler. Ardından toplumsal, en sonunda da coğrafî hicret geldi. İman, hicret, mal ve can ile cihad (mü'min, muhacir, mücahid olma) emirleri de, belli bir sırayı takip etmekteydi. Bu süreçte nasıl ki Rasulullah ikiyüzlülük yapmadıysa, söylem olarak da 'Aslında biz de Lât ve Menat'a saygı duyuyoruz!' şeklinde bir ölçüsüzlüğe ya da 'Necip Arap milleti, necip Kureyş kabilesi' gibi bir asabiyete başvurmadıysa, bizler de mesajı ulaştırmada ve ayrışma anında bu tür yollara meyletmemeliyiz."
Konuşmasında sık sık güncel örneklere de başvuran Alpay "Yardıma muhtaç insanlar için gerektiğinde yardım toplarız; ama aynı zamanda yoksulluğu ortaya çıkaran, adaletsiz bölüşümü ve zulüm boyutlarına varan dengesiz ücretlendirmeyi tetikleyen nedenlere de tavır almamız gerekir. Müslümanın, dolayısıyla da ümmetin, mevcut her durum için belirli bir tavrının olması gerekir. İnsanların vahiyle buluşmasının ve ümmet oluşturmasının önündeki engelleri, Firavun ve çevresindekiler örneğinde görmekteyiz. Sermayeyi temsil eden Karun, silahlı bürokrasiyi temsil eden Haman ve 'Allah adıyla aldatan' Samiri, günümüzde de TÜSİAD, TSK, Yaşar Nuri Öztürk-Zekeriya Beyaz vd. özelinde hayat bulmakta. Vasat ümmet olma yolunda atılacak çok adım var, ama Allah'ın rızasının önünde hiçbir şeyi gözetmediğimizi açıkça belirtmeliyiz Bunun için de Kur'an, usulen iyi bilinmeli; siyer, hurafelerden arındırılarak okunmalı ve mesajı topluma duyurma noktasında gazete, dergi, radyo, televizyon, internet gibi araçlardan -meşru çerçevede kalarak- olabildiğince faydalanmalıyız. Bu süreçte ise geleneksel ve modern hiçbir muska takmamalıyız. Kimliğimiz, tebliğimiz ve mücadelemiz kesinlikle açık olmalı." şeklinde konuştu.
Program, izleyicilerden gelen soruların cevaplanmasıyla son buldu.
FAZLI İNDERİN / HAKSÖZ-HABER
Fotoğraflar: Yakup Takır