Sunumları Özgür-Der İzmir Şubesi'nden Ayhan Yaraşıklı ve Özgür-Der Akhisar Temsilciliği'nden Hüsamettin Yılmaz gerçekleştirdi.
İlk olarak söz alan Ayhan Yaraşıklı, ailenin tanımını yaparak "Kelime anlamı olarak bağlılık kökünden türeyen aileye birbirlerine sıkı bir bağlılıkla yakın duran birlikteliklerin oluşturduğu sosyal bir yapı diyebiliriz. İşte bu anlam üzerine inşa edilen aile ve aile içi unsurların tanımlanması noktasında bizim öncelikle, bireyleri bir birine yakın kılan bağlılığın neye göre ne için olduğu sorusunu doğru cevaplamamız gerekiyor. Çünkü bundan sonra yapacağımız her tanımlama bu neden ve belirlenmiş değerlerden yola çıkarak yapılacaktır." dedi. Beşeri ideolojilerin neredeyse tamamının ekonomi merkezli bir düşünce inşa ettiğini belirten Yaraşıklı, "Bu temelle inşa edilmiş bir aile yapısında bireyler eve aileye kattığı maddi değerler derecesinde sınıflandırılmakta ve değer görmekte. Bu anlayışın geleneksel hali ise babayı eline muhtaç olunan vazgeçilmez güç, anneyi babanın bu uğraşına nankörlük etmeden teslim olmuş hizmetçi, evladı ise ya babanın aileye getirdiklerine karşın ileride borçlarını fazlasıyla ödemeye mahkûm edilmiş bir sigorta aracı kılmakta." şeklinde konuştu.
TEVHİDİN AİLE HAYATINA YANSIMALARI
Yaraşıklı, şöyle devam etti: "Birçoklarının bilinçli ya da bilinçsizce tevhidi sadece Allah'ı bir kabul etmek ya da daha anlamlı bir şekilde sadece sistemle olan ilişkiler, Allah'a rağmen ilahlık ve rablik taslayanlara karşı ilişkilenmede bir düzenleyici olarak görmesi ve kavram olarak içini de eksik doldurması bir vakadır. Bu hayat içi birçok işleyiş ve ilişkilendirmede örf, anlayış, kişisel çıkarlar gibi farklı belirleyici etkilerin varlığına sebebiyet vermektedir. İslam hayatın tamamında Allah'a teslim olmaktır ve iman ALLAH'ın indirdiğinin bir alternatifi olmadığına ve dönüşün yalnızca Allah'a olduğuna sıkı bir şekilde bağlanmak demektir."
Örnek aile nasıl olmalı konusuna da değinen Yaraşıklı, "Kur'an'da gösterilen bir İbrahim ailesi örneği yanında peygamber ailelerinde görülen faklılıklar da gösteriyor ki sosyo-ekonomik farklılıklar, örfi ayrımlar, aileyi oluşturan bireylerin farklılığı ya da eksikliği, yaşanılan ortam vb. olgular bizim bir tek aile modeli belirtmemizi yanlışlar. Asıl olan bizim aileye karşı ve getirdiği sorumluluğa karşı bilinçli olmamız ve görevlerimizi Allah'a karşı bir sorumluluk bilinciyle yerine getirmemizdir. Diğer bir deyişle, aileyi oluşturan her birey görevini Kur'an'dan doğru bir şekilde çıkarmalı ve diğer bireylere karşı görevlerini Allah'a karşı oluşmuş sorumluluk bilinciyle yerine getirmeli." dedi.
Oturumda ikinci olarak söz alan Hüsamettin Yılmaz ise, çekirdek ve geniş aile tanımlamalarına dikkat çekti. Batı'da ailenin çözülmesi sürecinin bireyleşme, içki-kumar-uyuşturucu, eşcinsellik gibi faktörlerle gerçekleştiğine dikkat çeken Yılmaz, aynı durumların yaşadığımız topraklarda da normalmiş gibi algılatılmaya çalışıldığını; bunun da İslam'ın en küçük örgütlü birimi olan ailenin çözülmesine giden yolda sistemin toplumu batılılaştırma adı altında ifsat etmeye çalıştığının bir göstergesi olduğunu ifade etti.
"MEDYA VE ÇEVRE, AİLEYİ KUŞATMIŞ DURUMDA"
Cumhuriyetle birlikte köy enstitüleri, karma eğitim gibi vakıaların, vahiyle donanmamış beyinlerde yol açtığı kadın-erkek ilişkilerindeki tefritin daha sonra gelen nesillerde bile önünün alınamadığına değinen Yılmaz, günümüzde de medya, okul ve arkadaş çevresi gibi etmenlerin kadın-erkek ilişkisi noktasında özellikle gençlere kötü örnek olduğunu; bu çevrelerin haram ve sapkın olanı normalmişçesine aktarmaya çalıştığını söyledi.
Yılmaz, aile içi modellemenin de çok önemli olduğunu belirterek, "Çocuklar, ebeveyn davranışlarından birebir etkileniyorlar. Anne-babalar, her kaşma bir miktar ayet okuyarak, çocuklarıyla birlikte namaz kılarak, kitap-gazete-dergi vb. düzenli okuma saatleri yaparak en azından bu noktalarda örnek olmalılar." dedi.
Program, soru-cevap kısmında da evlilik öncesi flört, boşanmalardaki artış, aile içi iktidar kavgası gibi konuların işlenmesiyle son buldu.