Programdan önce Fahri Çaktır Asr suresini ve mealini okudu; ardından da Özgür-Der İzmir Şubesi'nin yeni dönemde çocuklara, gençlere, bayanlara, erkeklere ve genele yönelik çalışmaları hakkında bilgi verdi.
Yoğun bir katlımın gözlendiği seminerde Rıdvan Kaya özetle şunları anlattı:
“Herhangi bir olayla, özellikle de yaşanmış olaylarla ilgili olarak hayali kurgular, senaryolar üretmek mümkündür. Son bir yıldır Ortadoğu'da yaşanan ayaklanmalar söz konusu olduğunda pek çok defa görmekteyiz ki kullanılan dil bu minvalde: “Olayların arkasında ABD var!” Emperyalizm varsa orada komplo ve müdahale vardır ama bu demek değildir ki her şeyi emperyalizm tezgahlar, her şeyi o yapar. Bu güce sadece ve sadece Allah sahiptir. Böylesi bir saptama hatta tevhid inancına bile aykırıdır diyebiliriz.
Tunus ile başlayan olaylar zincirinde, bir senelik bir süreçte çok ciddi kazanımlar elde ettik. Temel eleştirimiz İslam dünyasındaki atalet idi; yapılan zulümlere tepki vermiyorlar, bunu algılayamıyorlar diye eleştiriyorduk. Gelinen noktada şunu söyleyebiliriz: Sonuçta illa ki İslamî hareket kazanmayabilir. Ama şu da bir gerçektir ki mücadele olmazsa, kazanma ihtimali hiç olmaz. Oturanlar zaten kaybetmiştir.
Olaylar başladığında Tunus'ta, temel sebeplerin işsizlk ve yoksulluk olduğu ifade edildi ısrarla. Evet, bunlar da önemli belki ama burda halkları patlama noktasına getiren asıl etken despot yönetimlerdir kesinlikle. Hatta Tunus'ta yoksulluktan çok yolsuzluklar belirleyici olmuştur; zira daha 2008'de IMF başkanı, Tunus'u gelişmekte olan ülkelere model olarak tanıtmıştı. “Bin Ali gitti ama Bin Ali'siz Bin Ali rejimi sürüyor” diyenlerin de ne kadar haklı olduğunu bu çarşamba yapılacak seçimlerden sonra göreceğiz.
Ayrıca bu isyanlar neticesinde hiçbir şey değişmese bile halklar, yönetimleri ve diktatörleri devirebilme güçlerinin olduğunu gördü. Bu sürece 'Arap Baharı' yerine 'Ortadoğu İntifadaları' dememiz ise daha yerinde olacaktır
“Tunus ve Mısır'da diktatörler devrildi çünkü artık emperyalizm için son kullanma tarihleri geçmişti” tarzı yaklaşımlar da gerçeklikten çok uzaktır. Tunus yönetimini Fransa son ana kadar desteklemiştir. Mübarek devrilene kadar da ABD kendisine destek verici açıklamalarda bulunmuştur. Keza bu yönetimler batılı ülkelerin bir dediğini iki etmeyen bir yapıya sahip idiler. Dolayısıyla böyle bir iddia mesnetsizdir.
Mısır cezaevlerindeki müslümanların salıverilmesi bile başlı başına büyük bir kazanımdır. Şu an için arzulanılan İslami bir devrimin gerçekleştiğini, İslamî yönetime geçildiğini elbette ki söyleyemeyiz. Ama şu da bir gerçek ki düşünülemeyen şeyler düşünülmeye başlıyor: İsrail elçiliğini işgal etmek gibi!
Kitleler ayağa kalktıklarında zaten özgürleşmişlerdir. Eylemlerdeki tekbirler, şehid cenazeleri zirve yapan öfke, 'cuma sendromları' artık rejimlerin korkulu rüyası haline gelmiştir.
Ortak düşmana karşı farklı fikirden, inançtan, ideolojiden insanlarla bir araya gelince kimliğimizden ödün veremeyiz. Ortak talepler adı altında liberal söylemlerin dikte edilmeye çalışıldığını pek çok ülkede görmekteyiz.
Libya'ya NATO müdahale etti ama kaddafi'ni halkı fareler gibi ezme tehdidine karşı biz müslümanların karşı koyacak gücü yok! Ezilen halkların NATO'yu, ABD'yi sevmelerine elbette ki üzülürüz ama bizim tepkilerimiz de slogan olmaktan öteye geçmek zorunda.
Yaşanan olaylara rağmen Suriye, Yemen, Özbekistan gibi devletler ise halklarına baskılarını daha da artırarak ayakta durmaya çalışıyor.”
Katkı ve soru-cevap faslında ise demokrasiye farklı İslamî grupların bakışı üzerinde duruldu. Ortadoğu İntifadaları'nın şu an itibariyle ideal bir neticeye ulaşmamış olmalarının ise onların emperyalizm eliyle yapılmış hareketler olarak adlandırılmasına dayanak teşkil edemeyeceği tekrar ifade edildi.
Özgür-Der İzmir Şubesi'nin bir sonraki konuğu ise 'Libya ve Son Gelişmeler' başlıklı sunumuyla Lokman Doğmuş olacak. Etkinlik 4 Kasım Cuma günü gerçekleştirilecek.
Fazlı İnderin – HaksözHaber – İzmir