Özgür-Der Batman Hürriyet Temsilciliği’inde düzenlenen aylık seminerler kapsamında bu ay; Yusuf Yargın’ın sunumu ile ‘’Çocuklarımızı Geleceğe Hazırlamak’’ konulu seminer gerçekleştirildi.
Yusuf Yargın sözlerine bu konudaki mevcut durumumuzu ortaya koyan tespit ve analizlerle başladı. Öncelikle çocuk yetiştirirken sevgi ve şefkatin çok önemli olduğunu fakat bugün ‘’şirazesi’’ kaçmış bir çocuk sevgisi ile karşı karşıya olduğumuzu, hayatının merkezine Allah rızasını oturtması gereken Müslümanların, bu merkezde bir kaydırma yaparak, o merkeze çocuklarını ve dünyevi önceliklerini aldıklarını belirtti. Bu durumun beraberinde aşırı kaygılı bir anne-baba tipini ortaya çıkardığını, kendisinin de eğitimci olması hasebiyle velilerin birçok tuhaf istek ve geri dönüşleriyle karşılaştığını ifade etti.
Verdiği örnekler neticesinde, bu tarz yaklaşımların tümünün, ailelere ait, mükemmel çocuk yetiştirme idealinin bir yansıması olduğunun altını çizdi. ‘’Aslında şu fani hayat içerisinde kulluğumuzu hatırlarsak hiçbir şeyin mükemmel olamayacağını anlarız. Aslında ebeveynler, kendilerini çocuklar üzerinden gerçekleştirmeye ve kendi eksiklerini çocuklarında tamamlamaya çalışıyorlar. Hiçbir şeyden eksik kalmasın istiyorlar. Bu onlara haz veriyor. Neden? Çünkü bu çocukların, kendi nefislerinin uzantısı olduğunu biliyorlar.’’ dedi.
Mezkur tarifte anlatılan, çocukluğunda bu süreçleri yaşayan gençlerin, herhangi bir işe girdiklerinde bu işten kısa sürede ayrıldıklarını, evliliklerini yürütemediklerini, herhangi bir problemle karşılaştıklarında hemen depresyona girdiklerini, bu durumunda; hak etme, dayanma, bekleme, hasret çekme, mücadele etme gibi duyguların pekişme sürecinin sağlıklı gelişememesinden kaynaklandığını ifade etti.
‘’Bizler baskı ve sıkıntı gördük diye çocuklara sınır koymamak çok yanlış. Çocukların sınırları olmalı çünkü bu sınırlar yol gösteren levhalar gibidir. Her istediklerini yerine getirirsek, onların ileride mutlu olma potansiyellerini kaldırmış oluruz. Çocuklar; sıkılmasın, üzülmesin, hasret duymasın, susamasın, acıkmasın, yanığı kesiği olmasın, yere düşmesin diye çırpınıp duruyoruz. Yere düşen çocuğu kalka bilecekken siz kaldırırsanız o, her düştüğünde onu kaldıracak birini arayacaktır.’’ dedi.
Bu analiz ve tespitlerin ardından ‘’Peki ne yapmalıyız?’’ sorusunu yanıtlayan Yusuf Yargın; öncelikle modern hayatın getirmiş olduğu güçlü bir kültürlenme ile karşı karşıya olduğumuzu, eskiden geleneklerimizin mezkur modern değişimlere direnme noktasında bize ciddi destek olduğunu fakat artık bu denklemin bozulduğunu, geleneğin modernizme karşı direnme konusunda yetersiz kaldığının altını çizdi.
Tarih boyunca bir çocuğun yetiştirilme görevi sadece anne babaya değil, ailenin kalan kısmının da çocukların yetişmesinde katkılarının olduğunu, bu teklik durumunun örfi hiyerarşiyi bozarak çocukların terbiye alması konusunda ciddi sıkıntılara yol açtığını, bu nedenle eğer anne- babanın tekliği söz konusuysa bu durumu düzeltmeye evlerimizden başlamamız gerektiğini ifade etti. Bu minvalde evi canlı bir organizmaya benzeten Yargın; ‘’evlerimizin bir kalbi, bir ruhu olmalı, değer yargılarımızı evlerimizdeki ilişkiler vasıtası ile çocuklara aktarabiliriz, kaslar nasıl egzersiz yaparak dinç tutuluyorsa, davranışlarında egzersize ihtiyacı vardır. Aksi halde doğru davranışlar zayıflamaya ve sönmeye mahkumdur.’’ dedi.
Sunumunun devamında aile içi ilişkilerin nasıl olması gerektiğini geleneksel örfi uygulamalarla beraber Kur’an’dan örnekler vererek anlatan Yusuf Yargın, yaşadığımız sıkıntıları aşma konusunda anne ve babaların ‘’usve-i hasene’’ iyi/güzel bir örneklik ortaya koymaları gerektiği noktasında uyarılar da bulunarak sözlerini tamamladı.