Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül'ün Brüksel'deki 10 Kasım anmasında yaptığı konuşma hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der, Gönül'ün yalan söylemediğini ve TC devletinin felsefesini özetlediğini belirtti. Zulmün bu şekilde savunulmasının vahameti üzerinde durulan açıklamada, AK Parti çizgisinin özellikle son dönemlerde belirginleşen orotiter-devletçi söylemine dikkat çekildi.
Vecdi Gönül'ü eleştiren Kemalist çevrelere yönelik Gönül'ün 'Yüce Önder'in büyüklüğünü layıkıyla dile getirdiğini hatırlatan Özgür-Der, Gönül'ün Atatürk'ün teori ve pratiğini dillendirdiğini vurguladı. "Mustafa Kemal'in icraatları mı, yoksa bunların dillendirilmesi mi yanlış?" diye soran Özgür-Der, resmi ideoloji ile beyinleri kireçlenmiş çevrelerin gerçekle yüzleşmeye yanaşamadıkları müddetçe bu çelişki ve tutarsızlıklar denizinde yüzmeye mahkûm olacaklarının altını çizdi.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:
VECDİ GÖNÜL YALAN SÖYLEMEMİŞ;
TC DEVLETİNİN FELSEFESİNİ ÖZETLEMİŞ!
12 Kasım 2008
Milli Savunma Bakanı Vecdi Gönül Brüksel'de 10 Kasım anması vesilesiyle yaptığı bir konuşma dolayısıyla hemen her cepheden eleştiriliyor. Bakanın "İyi ki tehcir ve mübadele oldu da, Ermeni ve Rumlardan kurtulduk, aksi halde bugün sahip olduğumuz ulus-devlete sahip olamazdık!" mealindeki sözleri içerdiği ırkçı-şoven mesajlar nedeniyle tartışılmakta. Vecdi Gönül'ün son dönemlerde AK Parti Hükümeti'nin belirginleşen otoriter-devletçi söylemine denk düşen sözlerini bir yönüyle Başbakan'ın "Beğenmeyenler çekip gitsin!" yaklaşımının paralel bir tezahürü şeklinde yorumlamak mümkün.
Daha yakın tarihte yaşanmış onca felaketin ve acıların üstüne ve üstelik de ırkçı-ayrımcı devlet politikalarının sebep olduğu derin bölünme ve kanamanın halen bunca vahametiyle sürdüğü bir vasatta sarfedilen bu sözler gerçekten de düşündürücüdür. Zulmün ve zalimane uygulamaların bu şekilde pervasızca savunulması, dillendirilmesi halk adına gerçekten de şiddetle eleştirilmeyi hak eden çirkin ve utanç verici bir tutum olmuştur.
Bununla birlikte Vecdi Gönül'ü sarfettiği ırkçı sözler nedeniyle eleştirenlerin en azından bir kısmının düştüğü tutarsızlığın da görmezden gelinemeyeceğini hatırlatmak isteriz. Şöyle ki, Sayın Bakan 10 Kasım törenine uygun bir konuşma sadedinde Atatürk'ün en önemli eseri olan "ulusal devlet" gerçeğine dikkat çekmek ve bu çerçevede mevcut yapının nasıl inşa edildiğini vurgulama ihtiyacı hissetmiş olmalı. Ki bu noktada gerek Kemalist kadroların selefi olan İttihatçıların "Ermeni tehciri" politikasının, gerekse de doğrudan Mustafa Kemal döneminin bir uygulaması olan "mübadele" olgusunun bugünkü laik-ulusal TC devletinin oluşumundan ayrı tutulamayacağı tarihen sabittir.
Bu noktada eğer ortada bir çelişki varsa sanırız bu ırkçı-şoven söylemi dillendiren Sayın Bakan'ın bir çelişkisi değildir! O tam da böylesine anlamlı bir günde 'Yüce Önder'inin büyüklüğünü layıkıyla dile getirmeye çalışmıştır. Bir anlamda Mustafa Kemal'in "damarlardaki asil kan" söylemini günlük dile tercüme etmiş; "…Bu memleketin efendisi Türktür. Öz Türk olmayanların Türk vatanında bir hakkı vardır, o da hizmetçi olmaktır, köle olmaktır!" sözlerini sarfeden Kemalist Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt'u örnek aldığını göstermiştir. Burada bir çelişki, tutarsızlık yoktur.
Garip olan, çelişkili olan bir yandan ulus-devlet olgusunu aynen benimseyip, resmi ideolojiyi ödünsüz biçimde savunan ama öte yandan da aynı içerikteki sözlerinden dolayı Bakan Gönül'ü eleştiren Kemalist kadroların, parti temsilcileri ve medya mensuplarının tutumudur. Bu çevreler neye, niçin karşı olduklarını net biçimde ortaya koymalı, kaçak güreşme ayıbından kurtulmalıdırlar.
Bu çevrelere sormak istiyoruz. Neye karşı çıkıyorsunuz: Mustafa Kemal'in icraatlarına mı, yoksa bunların dillendirilmesine mi? Yanlışı nerede görüyorsunuz: Ulus-devlet inşası için uygulanan etnik temizlikte mi, yoksa onun ifade edilmesinde mi? Bilinmelidir ki, resmi ideoloji ile beyinleri kireçlenmiş çevreler gerçekle yüzleşmeye yanaşamadıkları müddetçe bu çelişki ve tutarsızlıklar denizinde yüzmeye mahkûmdurlar!
Özgür-Der