Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada, 6 Ağustos'ta görev süreleri dolacak olan 21 rektörün yerine yapılacak atamalarda statükonun etkin olma çabalarına dikkat çekildi. "Kadrolaşma, tehdit ve şantajla alınan oyları esas alarak, üniversiteyi kimliksiz, kişiliksiz mekanlar ve zorbalığın ve çıkar hesaplarının hüküm sürdüğü bir ilişkiler zeminine dönüştürenleri tekrar rektör seçmenin Ergenekon zihniyetini üniversitelere musallat etmekten başka bir anlama gelmeyeceği ve açık bir vebal teşkil edeceği bilinmelidir." denen açıklamada, üniversiteyi köhnemiş resmi ideolojinin tapınaklarına dönüştürmeyi ve sorgulayan, eleştiren, araştıran zihniyetten bütünüyle arındırmayı hedefleyen; politik ayak oyunlarıyla sadece mevki makam saltanatı peşinde koşan kadrolar üreten isimlerin tekrar seçilmesinin sadece oligarşiyi tahkim edeceği vurgulandı.
Açıklamanın tam metni:
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü Rektör Atamalarında
Dayatmacıları Değil, Özgürlük Yanlılarını Tercih Etmeye Çağırıyoruz:
ÜNİVERSİTELER ERGENEKON ZİHNİYETİNİN ÜSLERİ OLMAKTAN KURTARILMALIDIR!
04.08.2008
Türkiye'de üniversiteler, mahiyetine uygun olarak yaptıkları bilimsel çalışmalar ya da akademik başarılarla ülke gündemine gelmekten ziyade kışla tipi yapısı, muhalif düşüncenin yok edildiği uygulamaları, resmi ideolojiye itaat eden nesiller yetiştirme çabaları ve halkın taleplerine meydan okuyan darbe çığırtkanlıklarıyla gündeme geliyor. Oligarşik düzen ise mevcut yapısını koruma adına üniversitelere özel bir önem atfediyor. Bu bağlamda 6 Ağustos'ta görev süreleri dolacak olan 21 rektörün yerine yapılacak atamalarda statükonun etkin olma çabaları kamuoyunun dikkatlerinden kaçmayacak kadar açıktır.
Demirel ve Sezer dönemlerinde seçimleri hiçe sayanlar, hatta sadece 1 oy alanın bile rektör olarak atanması uygulamalarını resmi ideolojinin yüce menfaatleri adına normal görenler, alkışlayanlar şimdi rektör atamalarında öğretim üyelerinin oylarının tek kriter olarak kabul edilmesi gerektiğini iddia etme yüzsüzlüğünü gösterebiliyorlar. Örneğin seçimlerde 732 oy alarak birinci olmasına rağmen listeye alınmayan Gazi Üniversitesi Rektörü Kadri Yamaç, 384 oy alan bir önceki rektör Rıza Ayhan'ın YÖK listesinde ilk sıraya konulmasını kabullenemeyerek mahkemeye başvuruyor. Oysa aynı Kadri Yamaç'ın 2004'te nasıl rektör olduğuna baktığımızda şunu görüyoruz: O dönem rektörlük koltuğunda oturan Rıza Ayhan'ın 1064 oyuna karşılık, Kadri Yamaç 366 oy almış ve Sezer tarafından rektör olarak atanmıştı. Bugün bu duruma itiraz edenler ise dün yaşanan bu çirkinliği, çarpıklığı YÖK'ün ve Cumhurbaşkanı'nın takdiriyle açıklamaktaydılar.
Türkiye'de üniversitelerin içinde bulunduğu sefaleti göstermesi açısından ibretamiz diğer olay ise iki dönem görev yaptıkları için tekrar aday olamayacak Uludağ ve Dicle üniversitelerinin rektörlerinin eşlerinin seçimlerde birinci gelmesidir. Bu durum üniversitelerde tam bir saltanat düzeninin egemen kılındığının göstergesidir. Burada dikkatlerden kaçmaması gereken diğer bir nokta da YÖK'ün 21 üniversitenin rektörlük seçimlerinde çıkan sonuçlarında sadece 8'inde değişiklik yapması üzerine kopartılan fırtınadır. Şimdi rektör atamaları konusunun Cumhurbaşkanı'nın önüne gelmesiyle birlikte üniversiteleri babalarının çiftliği haline getirenler tek mevziyi bile kaybetmeme tavrıyla hırçınlaşmaktan kendilerini alamıyorlar.
Buradan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e sesleniyoruz: Statükocu zihniyetin 21 üniversitenin rektörlük atamalarında tekrar etkili olunmasına izin verilmemelidir. Üniversiteyi köhnemiş resmi ideolojinin tapınaklarına dönüştürmeyi ve sorgulayan, eleştiren, araştıran zihniyetten bütünüyle arındırmayı hedefleyen; politik ayak oyunlarıyla sadece mevki makam saltanatı peşinde koşan kadrolar üreten; öğretim üyeleri, öğrenciler ve toplum nezdinde ise saygınlığını tümüyle yitirmiş isimlerin tekrar seçilmesi sadece oligarşiyi tahkim eder.
Üniversitelerde özgürlük ve bilimin teminatı için darbeci rektörlerin tekrar atanmaması ön şarttır. 12 Eylül darbesiyle temelleri atılan ve 28 Şubat süreciyle birlikte muhkemleştirilen "kışla tipi üniversite"den kurtulmanın adımlarından biri özgürlüklerden ve bilimden yana adayların seçilmesi ile atılabilir. Kadrolaşma, tehdit ve şantajla alınan oyları esas alarak, üniversiteyi kimliksiz, kişiliksiz mekanlar ve zorbalığın ve çıkar hesaplarının hüküm sürdüğü bir ilişkiler zeminine dönüştürenleri tekrar rektör seçmenin Ergenekon zihniyetini üniversitelere musallat etmekten başka bir anlama gelmeyeceği ve açık bir vebal teşkil edeceği bilinmelidir.
ÖZGÜR-DER