Haksöz Haber
Özgür-Der'in "Ortak Kimliğimiz, Farklı Tecrübelerimiz" üst başlıklı 2016-2017 dönemi için tertip edilen aylık panel serisinin üçüncüsü olan "Popüler ve Geleneksel Kavram ve Sembollere Yaklaşmada Ölçü" başlıklı panel, Ali Emiri Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Musa Üzer'in yönetici olduğu panelde Selahaddin Eş Çakırgil ve Hamza Türkmenkonuşmacı olarak yer aldı.
Giriş konuşmasında programın neden yapıldığıyla ilgili açıklamalarda bulunan Musa Üzer, "Türkiye çok ciddi yapısal, toplumsal, siyasal değişim süreçlerine şahit olmakta. Bu siyasal gerilimlerin, değişimlerin çatışmaların yoğunluğu, hâliyle bazı kavramlarda, sembollerde, bunların algılanmasında, kabul edilmesinde ya da reddedilmesinde farklılaşmalara, yeni değerlendirmelere ya da bir önceki hâlden daha farklı hâllere sebebiyet vermekte. Bu çerçevede müslümanlar olarak özellikle zihnimizi, kimliğimizi, duruşumuzu etkileyen temel kavramlarla ilgili yeniden bir durum değerlendirmesi yapmak, geçmişte nerede duruyorduk, şu anda yaşanan ne ve geleceğe yönelik de bir perspektif çizmek açısından bu konuyu konuşup tartışacağız." değerlendirmelerinde bulundu.
Daha sonra sözü alan Selahaddin Eş Çakırgil, sözlerine, geçmişte İslâmcıların karşı çıktıları düşüncelere şimdi sarıldıklarına dâir eleştirilerin var olduğundan bahsederek başladı. Çakırgil, "Her konuda kendi temel dünya görüşümüzün, kendi inancımızın ölçülerini esas alarak söylediğimiz sözlerin nereye gittiğini düşünmeliyiz, onun hesabını yapmalıyız." dedi.
Sözlerine, her sözün bir lâfzî, bir de çeşitli ıstılâhî mânâları olduğunu söyleyerek devam eden Çakırgil, 15-16 Temmuz'da darbe kalkışmasına direndiği için darbeciler tarafından katledilenler hakkında kullanılan "demokrasi şehidi" ifadesini örnek vererek "Allahuekber diyerek tankların üzerine yürüyen insanlar gördük. Bu insanlara bazıları demokrasi şehidi diyor. Gerçekten bu insanlar demokrasi için mi öldüler? Demokrasi denilen şey nedir? Burada şehid kelimesinin bir mânâ kayması ile karşı karşıya olduğunu görüyoruz. Devletin yanında olanlar bir çatışmada öldürüldüğü zaman şehid ilan ediliyor. Öbür taraftaki de gerçekten de tamamıyla Allah davası için, inancının davası için mücadele eden bir insan olsa bile o başka bir kategoriye konuluyor."ifadelerini kullandı.
Çakırgil'in konuşmasının ardından sözü alan Musa Üzer; vatan, bayrak, marş, ordu, millet gibi kutsallaştırmalara atıfta bulunarak "Öncelikle bu kutsallaştırma eylemi insanı gerçeklikten koparmakta. Kurgusal, mitleştirilmiş bir şeyin peşinden gitmesine sebebiyet vermekte. İkinci olarak bu eylem bir hegemonyaya, en hafif ifadeyle bir iktidar ilişkisine işaret etmekte. O iktidar ilişkisine teslim olup olmama meselesine atıfta bulunmakta." değerlendirmelerinde bulundu.
Üzer'in ardından konuşmayı devralan Hamza Türkmen, sözlerine, kavram ve sembol kelimlerini tanımlayarak başladı. Türkmen, "Kavram; bir duygunun, düşüncenin, anlamın veya bir varlığın zihinde kavranan veya oluşturulan soyut ve genel bir tasarımıdır, anlam tanımıdır. Sembol ise duyguları, düşünceleri veya kavramları şekilize eden somut nesneye, işaretlere denir." dedi.
Konuşmasına, "Kavram ve sembolleri İslâmî çerçevede ideal tanımlamalarımız veya hedeflerimiz için mi konuşuyoruz, yoksa reel siyaset içerisinde kullanılan bu kavramlarla nasıl baş edeceğimizi, bu kavramları nasıl yönlendireceğimizi mi tartışıyoruz? Bu kavramları kullanırken bir tercihimiz mi, yoksa bir dayatma olayı mı var?" sorularını sorarak devam eden Türkmen, daima bir tarih ve toplum değerlendirmesi yapılması gerektiğini vurguladı.
"Sahip olduğumuz ve taşıdığımız değerler ümmete ve İslâm'a mı ait, yoksa Batı paradigmasında, ona özgü, laik, seküler formatta üretilmiş, yabancılaşmayı ifade eden ulusal paradigmaya mı ait?" sorularını da soran Türkmen, bununla birlikte uluslaşmayla yerelliğin birbirine karıştırılmaması gerektiğini söyledi. Türkmen, "Uluslaşma; seküler, Batı'cı bir süreçtir. Yerellik ise Kur'ân'da da örf şeklinde işaret edilen tabî bir durumdur." dedi.
Sözlerinin devamında, "Ulusçulukta bayrak, devlet, sınır, tarih, ırk kutsaldır." diyen Türkmen, bunun yanlış olduğunu vurgulayarak kutsal olanı yalnızca el-Kuddûs olan Allah'ın belirleyebileceğine dikkat çekti. Türkmen, söz konusu yanlışın merhaleci bir anlayışla çözülmesi gerektiğini kaydetti.
Konuşmasında, 15-16 Temmuz'daki direnişte yerellik motifleriyle evrensel İslâmî kavramların iç içe geçtiğini de hatırlatan Türkmen, "Bu direnişte ortak paydanın yerel motiflerle değil, evrensel olan İslâmî değerlerle, selâlarla, ezanlarla sağlanacağını göstermeliyiz." ifadelerini kullandı.
Panel, konuklardan gelen sorulara konuşmacılar tarafından verilen cevapların ardından nihayete erdi.