Özgür-Der’in Organizasyonuyla İstanbul’da Hicret Coşkusu..!

İslami takvimin başlangıcı olarak kabul edilen Rasulullah’ın Mekke’den Medine’ye hicreti olayı vesilesiyle Özgür-DER hicretin Müslümanların hayatındaki önemini konu alan bir program düzenledi.

İslami takvimin başlangıcı olarak kabul edilen Rasulullah'ın Mekke'den Medine'ye hicreti olayı vesilesiyle Özgür-DER hicretin Müslümanların hayatındaki önemini konu alan bir program düzenledi. 9 Ocak Çarşamba akşamı Zübeyde Hanım Kültür Merkezi'nin Tiyatro Salonu'nda gerçekleştirilen ve "HİCRET: Kalben, lisanen, bedenen cahiliyeden kopuş, kutlu bir yürüyüş" adını taşıyan programın sunucusu Kenan Alpay, konuşmacılarıysa Ahmet Kalkan ve Oktay Altın idi. Konuyla ilgili bir sinevizyonun yer aldığı ve Grup Yürüyüş'ün de ezgileriyle katkı sunduğu programda ayrıca Hamza Er ve Gülşen Demirkol da kısa birer konuşma yaptılar.

Kötü hava koşullarına rağmen yoğun bir katılımın gözlendiği ve oldukça sıcak ve coşkulu bir atmosferde geçen program Mevlüt Akbal'ın Kur'an-ı Kerim'de hicreti konu edinen ayet ve meallerinin okunmasıyla başladı. Sunumuna programın anlam ve amacına dönük tespitleriyle başlayan Kenan Alpay, amaçlarının alternatif bir yılbaşı üretmek olmadığını, hicreti bir arınma ve inşa çabası olarak algıladıklarını ve 1429. hicrî yıl vesilesiyle de hicretin bu anlam ve fonksiyonunu gündemleştirmek istediklerini söyledi. Bu bağlamda hicretin namaz, oruç, zekât vd. ibadetlere mukabil bir değeri olduğunu belirten Alpay, Kur'an'ın sağlıklı bir şekilde anlaşılması ve yaşanılması için tıpkı diğer kelimeler gibi yine hicretin de anahtar kavram pozisyonunda olduğunu belirterek "hicretin elbette ki,, tarihî/mekansal boyutu bulunmakta ama bununla birlikte o zamanlar üstü boyuta da sahip olan bir ibadettir. Hicret; cahiliyeden kopuş, fıskın, şirkin, tuğyanın ve küfrün terki, tevhid ve adaletin yaşanmasıdır" tespitini yaptı ve tebliğini sunmak üzere sözü A. Kalkan'a verdi.

Sunumuna hicretin anlam ve önemine dönük vurgularla başlayan Kalkan, konuyu geniş bir zeminde ele aldı. Öncelikle hicretin neye tekabül ettiği ve nasıl anlaşılması gerektiğinin saptamasına yoğunlaşan konuşmacı, bu bağlamda hicretin çağlar kapatıp çağlar açan sürekli ve evrensel bir eylem olduğu tespitini yaparak Kur'anî tarih yorumunda üç çağdan bahsedilebileceğini belirtti. Hicret ile irtibatlandırdığı bu dönemleri Kalkan 1) Kurûn-ı ûlâ/ ilk çağ, 2) Kurûn-ı vusta/ orta çağ, 3) Kurûn-ı uhrâ/ son çağ olarak sıraladı. Birincisinin Hz. Adem'in cennetten hicreti/firakı ile başlayıp Hz. Musa ve İsrailoğulları'nın Mısır'dan hicretine kadar sürdüğünü belirten konuşmacı, ikincisinin Hz. Musa ile son rasül Muhammed (as) arası dönem olduğunu söyledi. Üçüncü dönemin ise Muhammed (a.s)'ın Medine'ye hicretiyle başladığını ve bunun kıyamete kadar gelişecek olan süreci kapsadığını belirten Kalkan, buradan hareketle hicretin nebevî bir hareket olduğunu ve kıyamete değin sürecek evrensel bir içeriğe sahip bulunduğunu belirtti.

İkinci olarak hicret olgusunu canlıların hareketleri ve evrenin işleyişi gibi biyolojik ve kozmolojik eksende örneklemelerle anlatan Kalkan, bu bağlamda yıldızların ve gezegenlerin kendi yörüngelerinde dönmesini, yeryüzünün hareketleri, yağmurun yağması, kanın vücut azaları arasında dolaşımı sağlamasının da hicret olduğunu söyleyerek "hicret fıtrat kanunudur. Hayat hicrettir, hicretsiz hayat olmaz" tespitinde bulundu.

Üçüncü bir boyut olarak hicreti insan yaşamı ve hayattaki konumuyla irtibatlandıran Kalkan, buna dönük olarak insanın doğum-çocukluk-gençlik-yaşlılık-ölüm süreçlerinin de hicret kapsamında değerlendirilebileceğini söyleyerek, insanın kendisinin de aslında ebedi aleme doğru hicret eden bir muhacir konumunda olduğunu belirtti.

Son olarak olgunun Kur'an-tarih-vakıa irtibatını kuran ve Müslümanların hayatı ve mücadele süreçlerinde nereye oturtulması gerektiğini saptamaya çalışan Kalkan, "hicret sadece bir takvimin başlangıcı değil, bir çağın kapatılıp yenisinin açılması olayıdır" tespitinde bulundu ve Ensar-Muhacir'in fedakârlık ve kardeşliğe dayalı birlikteliğinin arka planında hicret ruhunun bulunduğunu, bu ruhun günümüzde yitirildiğini, olması gerekenin de bu tarz programlar gibi İslami faaliyetlerle hicretin yeniden yaşanılması ve hicret bilincinin inşa edilerek yaygınlaştırılması olduğunu söyledi. Bununla irtibatlı olarak konuyu güncelleştiren Kalkan'ın hicretin 'kavmiyetçiliğe, ırkçılığa, şehirciliğe vurulan bir darbe; ülke vatandaşlığından ümmet bilincine yükseliş; çevrenin kendisi ve çocuklarını bozmasına karşı direniş; İslamî ve insanî haklarını gaspeden tağutlardan beri olmak ve onları protesto tutumunu kuşanmak ' olduğu yönündeki tespitleri dikkat çekiciydi.

Kalkan'ın sunumundan sonra Çağrı filminden hareketle düzenlenen üç aşamalı bir sinevizyon gösterildi. Habeşistan'a hicret, Hz. Cafer'in Habeşistan kralına İslam'ı tebliği, Mekke'den Medine'ye hicret sahnelerinin yer aldığı sinevizyonda hicretin ilk Kur'an neslinin fedakârlık ve örnekliğinde ifadesini bulan devrimci anlamı görsel sanatlar yoluyla anlatıldı. İzleyicelere duygusal anlar yaşatan sinevizyonda ayrıca Almanya'ya hicret etmek durumunda kalan ve orada Mizan Derneği çatısında örgütlenen Müslümanlardan Muhammed Kaya hicrî yıl vesilesiyle Türkiye Müslümanlarını selamlayan konuşması yer aldı. Hicret konusunu içeren ayet meallerinin gösterimiyle sonlanan sinevizyonda "her hicret bir inkılaptır" sloganı dikkat çekti.

Sinevizyondan sonra söz alan Gülşen Demirkol başörtüsü mücadelesi üzerinden hicretin güncel karşılıklarını işleyen bir konuşma yaptı. 28 Şubat darbesine karşı Müslüman kadınların direnmekle birlikte süreç içerisinde farklı arayışlara girdiklerini, bu cümleden olarak ferdi ya da toplu olarak yurtdışına hicret açılımlarının da sağlandığını ve amaçlarının da mücadele sahasından kaçmak değil, tersine toplumsal bir dönüşümün zeminini hazırlamak üzere güçlü ve donanımlı bir dönüşte bulunmak olduğunu belirterek "hicret içimizde gelişen, gerçekleşen bir olgudur. 28 Şubat zulmüne karşı başörtüsü direnişi ve başörtüsü direnişçilerinin mücadeleye daha donanımlı geri dönmek üzere yurtdışına çıkışları da hicrettir" dedi. Demirkol vakıada karşılığını bulan bu hicret ve direniş öyküsünü kitaplaştırmak üzere olduğunu muştulayarak sözlerini bitirdi.

Yine hicretin güncel karşılıkları konusunda söz alan bir diğer konuşmacı da Hamza Er idi. Küresel istikbarın Irak işgalinin Saddam döneminde Irak'a hicret etmiş olan Filistinli muhacirlere yansıma biçimini konu edinen konuşmasında Er, işgal sonrasında Iraktaki Filistinli muhacirlerin ikinci hicreti konumunda olan Irak-Suriye sınırlarında ki mülteci kamplarına yaptığı ziyaret sırasında edindiği izlenimlerini aktardı. Filistinli Müslüman muhacirlerin bulundukları mülteci kamplarındaki dramatik durumlarını anlatan Er şahitliğiyle dinleyicileri bilgilendirdi. Bu meyanda hicretin genellikle sonuçlarından hareketle algılandığını, oysa hicrete götüren Mekke ortamının mutlaka kavranması gerektiğini belirterek hicretin günümüzde en somut karşılığını diğer birçok yerin yanında özellikle de Filistin pratiğinde ifadesini bulduğunu söyleyen Er, "Her beş Filistinliden üçü muhacir/mülteci durumunda", dedi. Muhacirlere dönük maddi yardımların önemini de vurgulayan Er, konuşmasını maddi yardımlarının yanı sıra insanları mülteci durumuna düşüren sebeplerin de incelenmesi ve zulmün mutlaka ifşa edilerek zalimlerden hesap sorulması gerektiğinin altını çizerek tamamladı.

Hamza Er'in konuşmasının ardından Çeçenistan, Filistin, Irak, Bosna vb. İslam coğrafyasının birçok parçasında da emperyalizme, işbirlikçilerine karşı direnen Müslümanların cehdlerini hicretle irtibatlandıran program sunucusu K. Alpay, Ensar-Muhacir örnekliğinin günümüze de taşınmasını gerektiğinin altını çizerek dünya Müslümanlarına selam gönderdikten sonra programın son konuşmacısı Oktay Altın'a söz verdi.

Hicretin vahyin nüzul sürecindeki anlam alanları ve aşamalarını dinleyicilere aktaran Altın, hicretin oruç, hac, zekat, namaz vb. gibi bir ibadet olduğunu; Medine'yi/medeniyeti hicretin inşa ettirdiğini söyleyerek hicreti çok boyutlu devrimci bir eylem olarak tanımladı. Hicretin temel üç boyut ve aşamasının da bulunduğunu belirten konuşmacı, bunları 1)fikrî boyut, 2) bedenî boyut, 3)mekansal boyut olarak sıraladı. Hicretin ilk iki alanda zulüm, küfür, şirk, fısk vb. den arınma ve her çeşit sosyal, siyasi, ahlaki vs. ruczdan fikri ve fiziki bir kopuşu kapsadığını belirten konuşmacı üçüncü alandaysa yine bu bilinçle mekansal değişimin sağlandığını ve bunun en güzel ifadesini de Rasulullah'ın önderliğinde ilk Kur'an neslinde bulduğunu söyledi. Konuyu semboller üzerinden değerlendiren Altın, Firavun, Nemrut, Ebu Leheb vd. tağutu temsil ettiklerini ve nebilerin ortak sünneti olan hicret tavrının bütün bunlara karşı sergilendiğini ifade ederek insanlık tarihinde büyük bir devrimin adı olan Muhammdî hicretin ve onun sonucu olarak oluşan Medine'nin anlaşılması için de bunda öncü roller üstlenen bazı sembol isimlerin anlaşılması gerektiğini söyledi ve bunlardan Mus'ab bin Ümeyr, Hz. Ali,  Hz. Ömer,  Hz. Muhammed ve yol arkadaşı  Hz. Ebubekir'den söz etti. Hicret eyleminin sembol tipleri olarak tasvip ettiği bu isimlerin portrelerini betimleyen Oktay, hicretin anlaşılması ve günümüze taşınması için Ensar ve Muhacir'in mutlaka anlaşılması ve örnek alınması gerektiğini söyledi.

Son olarak da Kur'an'da bir de olumsuz mahiyette hicret türünden söz edildiğini belirten Altın, bunun Kur'anî literatürde "Kitabı terk etmek" olarak tanımlandığını ve maalesef Müslümanların bugünkü durumunda da bu olumsuz tanımın ifadesini bulduğunu belirtti. Bu durumu "Kur'an'dan hicret" olarak niteleyen Altın, konuyla ilgili Kur'an ayetlerini de zikrederek Kur'an'ın terk edilmiş bir kitap olarak bırakıldığını, olması gerekenin ise "yeniden Kur'an'a hicret" etmek olduğunu belirttikten sonra hicretin öncüsü rasüllere ve takipçilerine selam ederek sözlerini noktaladı.

Programın sonunda sahne alan Grup Yürüyüş de hicret bilincini müzik sanatı yoluyla ifade ederek dinleyenlere coşkulu anlar yaşattı. Grubun sözcüsü M.Ali Aslan yine hicrî bir yılın başında bulunduğumuzu ama Filistin'in yine güne bombalarla uyandığını, Hamas üzerindeki kuşatmanın ve İslam coğrafyasındaki diğer birçok bölgede Müslümanlara dönük zulümlerin ve baskıların sürdüğünü ve hicretin bu mücadele sahasında tekerrür ettiğini belirterek, emperyalizme, ulusalcılığa ve işbirlikçilerine karşı direnme bilincini ayakta tutan Müslümanlara selam etti. Program Grup Yürüyüş'ün söylediği ve dinleyicilerin de eşlik ettiği Allah'a adanışın ve rasüle bağlılık bilinç ve ahdinin yüklü olduğu ezgi ve marşların okunmasıyla bitti.

Etkinlikler Haberleri

Özgür-Der 2024-2025 Aylık Panelleri “Gazze Direnişinin Dünyaya Öğrettikleri” konusuyla başladı
Özgür-Der Gazze’de yemek ve temiz su dağıtımını sürdürüyor
Özgür-Der Gazze’de temiz su dağıtımını sürdürüyor
Özgür-Der Gazze’de yemek ve temiz su dağıtımını sürdürüyor
Fedakar Gazze halkına Özgür-Der'in destekleri devam ediyor