Hatip Dicle'nin aldığı hapis cezası nedeniyle milletvekilliğinin düşürülmesinin yalnızca hukuksuzluk olmayacağını belirten Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, aynı zamanda böyle bir kararın tüm Diyarbakırlı seçmenlere yönelik bir saygısızlık olacağını ifade etti. YSK'nın olumsuz bir karar vermesinin Hatip Dicle'nin temsil ettiği siyasi-ideolojik kimlikten ötürü Kürt halkına yönelik inkar ve dayatma siyasetinin yeni bir göstergesi olarak da algılanacağını belirten Kaya, başta YSK olmak üzere ilgili tüm devlet kurumlarına yeni bir kaos ve nefret dalgası oluşturacak bir karara imza atılmaması gerektiğini hatırlattı.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:
YSK Yeni Bir Provokasyona İmza Atmamalı,
Diyarbakır Halkının İradesine Saygı Göstermelidir!
15 Haziran 2011
12 Haziran seçimlerinde Diyarbakır halkının oylarıyla milletvekili seçilen BDP destekli bağımsız aday Hatip Dicle hakkında belirsizlik sürüyor. Yüksek Seçim Kurulu'nun tutumu, halen yargılandığı KCK davasından ötürü cezaevinde bulunan Hatip Dicle'nin cezaevinden çıkıp çıkamayacağına ilişkin spekülasyonları besliyor. YSK'nın, hakkında "terör örgütünün propagandasını yapmak" suçlamasıyla verilmiş 1 yıl 8 aylık mahkumiyet kararı tam seçim arifesinde Yargıtay tarafından karara bağlanan ve kesinleşen Hatip Dicle'nin milletvekilliğini iptal edeceğine dair iddialar gündemde.
YSK'nın sicili ortada. Bugüne dek verdiği pek çok kararla yasakçılığı temel tutum olarak benimsemiş bir kurumsal kimlikle, her zaman halkın iradesini sınırlamaya, özgürlükler alanını daraltmaya yönelik kararlara imza attığı biliniyor. Aynı doğrultuda, seçim sürecinde bağımsız adaylarla ilgili aldığı karar nedeniyle ülke çapında bir kaosa ve huzursuzluğa yol açtığı da malumdur. Bu kararla birlikte gerilim atmosferinin kabarmasının bir gencin ölümüne ve onlarca kişinin yaralanmasına, pek çok vatandaşın büyük maddi zararlara uğramasına neden olduğu hatırlanacaktır.
Şimdi Türkiye, yeni bir YSK kararının yol açabileceği bir krizle bir kere daha karşı karşıya. Hatip Dicle Diyarbakır halkından büyük oranda oy alarak seçilmiş ve Meclis'e 2. defa girerek seçmenlerini temsil etme hakkını kazanmıştır. "Terör örgütü propagandası yapmak" gibi alabildiğine soyut ve son kertede düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereken bir eyleminden dolayı mahkûm edilmesi ve bu mahkûmiyetinin milletvekilliği önüne bir engel olarak konulması haksızlıktır, adaletsizliktir. Bu doğrultuda verilecek bir karar sadece Hatip Dicle'ye yönelik bir hukuksuzluk olmakla kalmayacak, tüm Diyarbakırlı seçmenlere yönelik bir saygısızlık olarak değerlendirilecektir. Daha ötesinde ise Hatip Dicle'nin temsil ettiği siyasi-ideolojik kimlikten ötürü Kürt halkına yönelik inkar ve dayatma siyasetinin yeni bir göstergesi olarak algılanacaktır.
Bu ülkede statüko güçlerinin kötü bir geleneği var. Hukukun talileştirilip, toplumsal gerçeklerin yok sayılması ve yasaların dar ve keyfi yorumlanması neticesinde özgürlüklerin rahatlıkla çiğnenebildiğini biliyoruz. 12 Haziran seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar halkın statüko güçlerinin iktidarına son verme iradesini net biçimde göstermiş ve resmi ideolojinin taşlaşmış savunucularına bir kere daha tokat indirmiştir. Kısa bir süre önce kapatılmaktan kıl payı kurtulan bir partinin halktan 4 yıllığına daha güçlü bir şekilde iktidar vizesi alması da bölücülük, terör vb. suçlamalarına ve cezaevi engellerine rağmen bağımsız adayların Kürt illerinde güçlü destek görmesi de egemenlere yasakçı tutumlarının beyhude olduğunu göstermiş olmalıdır.
Hatip Dicle'nin milletvekilliği hakkında karar verirken, tüm bu hususların ve ülke gerçeklerinin dikkate alınması gerektiği tartışmasızdır. Herkes halkın iradesine saygı göstermeli ve yasaları keyfi yorumlayarak yasakçılık üretmekten vazgeçmelidir. Bu noktada, başta YSK olmak üzere ilgili tüm devlet kurumlarına yeni bir kaos ve nefret dalgası oluşturacak bir karara imza atılmaması gerektiğini hatırlatıyoruz.
ÖZGÜR-DER