Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Vakit hakkında açılan davalar ve mahkûmiyet kararlarını "28 Şubat ruhunun sürdürülme çabası" olarak niteleyerek kararı kınadı. Ergenekon sanıklarının yargılanma sürecini asıl etkileme gücü olanların tavırlarının görmezden gelinip, Vakit gibi muhalif İslamcı bir yayın organına dava sürecini etkilemek iddiasıyla davalar açılmasının komik olduğuna dikkat çeken Kaya, keyfi ve ideolojik tutumun yargının işleyişi ve kararlarına bolca yansıdığını vurguladı.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:
VAKİT'İ SUSTURMA ÇABALARINI KINIYORUZ!
28 Nisan 2010
Hukuk devleti olma iddiasına rağmen, Türkiye hukukun sistematik biçimde çiğnendiği bir ülke. Hukukun en temel ilkeleri olan ayrımcılıktan uzak biçimde, herkes için önceden belirlenmiş kuralların ve yaptırımların uygulanması ve kişiye mahsusu suç ve ceza ihdas edilmemesi ilkesi sıklıkla ihlal edilmekte. Keyfi ve ideolojik tutum yargının işleyişi ve kararlarına bolca yansımakta. Vakit Gazetesine yönelik açılan davalar ve verilen cezalar bu durumun somut örnekleri olarak karşımıza çıkmakta.
Vakit hakkında açılan davalar ve mahkûmiyet kararlarına bakıldığında karşılaşılan manzarayı "28 Şubat ruhunun sürdürülme çabası" olarak nitelemek yanlış olmaz. Gazetenin birbiri peşi sıra açılan davalarla taciz edilmesi, mesnetsiz cezalarla boğulmaya çalışılması, polis baskınlarıyla terörize edilmesi ve hatta bunlarla yetinilmeyip silahlarla taranması gibi hadiselerden bugüne gelindiğinde temel yaklaşım mantığında pek fazla bir değişimin olmadığını görüyoruz. Bir Ergenekon klasiği olarak kotarıldığı bugün açığa çıkan 312 general davası ve yine bugün net biçimde ispatlanmış Danıştay provokasyonunda gazetenin öncelikli hedefler arasında yer alması girişimlerini hatırlatacak şekilde sistematik davalarla Vakit'in susturulmaya, engellenmeye çalışıldığı anlaşılıyor. Ergenekon davası ile ilgili gazetenin bilgilendirme çabalarının 181 davaya konu olması başka türlü açıklanamaz.
Kamuoyuna mal olmuş dosyalar, bilgiler, iddialarla ilgili haber yapılması, yorum ve değerlendirmelerin yansıtılması davanın gizliliğini ihlal, devam etmekte olan yargılamayı etkileme gibi suçlamalara dönüştürülmekte. Oysa herkes biliyor ki, son yıllarda ülke gündeminde yer almış bu konular hakkında yayın yapılması gazeteciliğin doğal işlevidir. Kaldı ki, Ergenekon sanıklarının yargılanma sürecini asıl etkileme gücü olanların tavırlarının görmezden gelinip, Vakit gibi muhalif İslamcı bir yayın organına dava sürecini etkilemek, hâkimleri yönlendirmek iddiasıyla davalar açılması komiktir.
Sormak lazım: Acaba mahkeme heyeti Vakit gibi sistemin "lanetlileri" kategorisinde yer alan bir basın organının yayınlarından mı etkilenir yoksa mahkemelere açıkça ve buyurgan bir dille talimatlar veren Genelkurmay Başkanının, Meclis kürsüsünde sanıkların suçsuz olduklarını ve komploya maruz kaldıklarını ilan eden Ergenekon'un fahri avukatı CHP liderinin ve benzeri konumdaki diğer "devletlû zevat"ın sözlerinden mi?
Aylardır her yerde harıl harıl tartışılan dosyalarla ilgili haberlerden ötürü bir gazete hakkında bu kadar çok dava açılması; Aydın Doğan'la ilgili iktibas bir yazıdan dolayı ağır para cezasına hükmedilmesi; Dağlıca baskını gibi kirli, şaibeli bir olay hakkında kamuoyu zihninde biriken soruları gündeme taşıdığı için sorumlu yazı işleri müdürü Ahmet Can Karahasanoğlu'nun 2 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılması gibi gelişmeler doğal olarak Vakit gazetesine karşı sistematik bir sindirme-susturma operasyonu yürütüldüğü izlenimini beslemektedir. Vakit gazetesinin şahsında İslami duyarlılık sahibi basın yayın organlarına karşı gösterilen bu keyfi ve taraflı tutumu kınıyor, bu tür hukuk dışı tavırlara karşı Vakit'in direngen tutumunu sürdürme kararlılığını tebrik ediyoruz.
ÖZGÜR-DER