Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:
OSMAN PAKSÜT AYM ÜYELİĞİNDEN İSTİFA ETMELİDİR!
29 Ağustos 2008
Türkiye ciddi boyutlarda bir "Anayasa Mahkemesi sorunu" yaşayan bir ülke. Anayasa Mahkemesi gerek kompozisyonu, gerekse de verdiği kararlarla kurulduğu günden beri Meclis'i, siyaseti ve doğrudan doğruya halk iradesini sınırlayan, hatta zaman zaman da sıfırlayan bir kurum. Son dönemlerde ise bu kurumun işleyişinde ortaya çıkan sorunlara bir de üyelerinin şaibeli ilişki ve irtibatları da eklenmiş görünüyor. Zaten toplumsal talepleri ve hukuk devleti idealini alabildiğine sınırlayan, keyfi yorumlarla bunları tanınmaz hale getiren bir işleyişe sahip mahkemenin konumu bir de mensuplarının "garip" tutumları ile birlikte tümden riskli, güvenilmez bir pozisyon kazanmakta.
Ahmet Necdet Sezer tarafından bir süre önce AYM üyeliğine atanan ve başkan vekilliği görevine getirilen Osman Paksüt'ün adının karıştığı birtakım olaylar bu olgunun açık bir göstergesini sunmakta. AK Parti hakkında kapatma davası açılmasının arifesinde Kara Kuvvetleri Komutanı ile medyadan gizlenen bir görüşme yapmasından, konuya ilişkin ihsası rey anlamına gelebilecek çeşitli sözlerine kadar pek çok dikkat çekici eylemde bulunan Osman Paksüt'ün en son olarak Ergenekon sanıklarıyla da ilişkilerinin açığa çıkması konuyu skandal boyutlarına vardırmıştır.
AK Parti'nin kapatılması konusuna ilişkin olarak Ergenekon sanıklarından Turhan Çömez ile "aile boyu" ilişkileri açığa çıkan Osman Paksüt'ün medyaya yansıyan ifşaatla ilgili olarak açıklama yapmaktan kaçınması dikkat çekicidir. Eşi Ferda Paksüt'ün zanlı sıfatıyla Ergenekon davası kapsamında ifade vermek durumunda kalmasına rağmen Osman Paksüt'ün kendisi ile ilgili hiçbir sorun yokmuş gibi davranması, üstelik adliyeye gelişinde eşine refakat etmesi yargı bağımsızlığı noktasında nerede durduğumuzun da manidar bir göstergesidir. Acaba bu şekilde adliyeye AYM üyeliğinin gölgesi düşmüş değil midir?
Kamuoyu da gayet iyi biliyor ki, savcılıkça ifadesi alınması gereken asıl zanlı Ferda Paksüt değil, eşi Osman Paksüt'tür. Kapatma davasına ilişkin olarak Ergenekon sanıklarıyla yürütülen gizli kapaklı ilişkilerde belirleyici konumda olan şahsın kim olduğu şüpheye mahal bırakmayacak kadar belirgindir. Bu durumda dürüst tutum dokunulamazlık zırhının ardına saklanmak yerine çıkıp kamuoyuna "şaibeli" irtibatlar hakkında izah getirmek olmalıdır.
Ardı ardına yaşanan bu gelişmelerin bir üst yargı kurumunda görev yapan bir kişinin kaldıramayacağı, kaldırmaması gereken bir seviyeye ulaştığını düşünüyoruz. Bu şartlar altında Osman Paksüt AYM üyeliği görevini sürdürmemeli, bundan sonra bakacağı davalara dair şüphe, belirsizlik, müphemlik oluşturmamak için vakit geçirmeksizin bulunduğu makamdan istifa etmelidir.
Özgür-Der