H.K.G hadisesi bir süredir kamuoyunun gündemini meşgul ediyor. İslam düşmanlığıyla maruf kişi-kesimlerin Müslümanlara yönelik yeni bir taarruz aracı olarak kullanmak üzere var güçleriyle sarıldıkları bu hadise karşısında İslam ve Müslümanlar bir kez daha zan altında bırakılmak isteniyor. Bu durum Müslümanları haklı olarak istismarcı İslam düşmanlarına karşı müdafaaya sürüklerken H.K.G’nin dile getirdiği ve ses kayıtlarıyla pekiştirilerek devasa bir kirlilik görüntüsü ortaya çıkaran hadise de sinir bozucu olmaya devam etmekte. Şu veya bu şekilde dinle, İslam’la alakalı kişilerin bu tür rezil iddia ve hadiselerle gündeme gelmesi Müslümanlar açısından yürek yaralayıcıdır. Dolayısıyla genç bir kız üzerinden gündeme gelen bu rezillik tablosu sonuna kadar üzerine gidilmeyi ve hesap sorulmayı gerektirmektedir.
Bu bağlamda bir basın açıklaması yapan Özgür-Der, İslam düşmanlarının hadiseyi gündemleştirmesinin arkasındaki bozuk niyetlerine dikkat çekerek İslam ve Müslümanların bu tür rezilliklerden beri olduğunun altını çizdi. H.K.G’nin iddiaları üzerine şekillenen tablonun ise devasa bir kirlilik tablosunu ortaya koyduğunun belirtildiği açıklamada, “Hadisenin şu ana kadarki görünümü ortada büyük bir kirlilik olduğunu işaret etmektedir. Genç bir kadının sadece kocası değil, anne ve babasına yönelik çok vahim ithamlarını da içeren bu hadisenin sorumlularından hem hukuki merciler karşısında hem de kamuoyu nezdinde hesap sorulması gerektiği açıktır… Hiç şüphesiz ‘evlilik’ gibi irade ve sorumluluk gerektiren ve toplumun temelini oluşturan aile müessesesi ile henüz çocuk yaşta bir çocuğun ilişkilendirilmesi asla kabul edilemeyecek bir aşırılık ve kötülüktür. Bu şekilde iradesini sıfırlayarak, taşıyamayacağı bir yükü küçücük çocuğunun omuzlarına yükleyen ve onu bunalıma sürükleyen ve belki de bu şekilde sadece dünyasını değil ahiretinin de harap olmasına yol açan söz konusu aile bireyleri savunulmayı değil, hesap sorulmayı hak etmektedirler.” denildi.
Basın açıklamasının tam metni:
İSLAM VE MÜSLÜMANLAR BU KİRLİLİKTEN BERİDİR!
10 Aralık 2022
Türkiye gündemi ne yazık ki yine tarikat merkezli bir ‘evlilik’ skandalıyla çalkalanmakta. Çocuk yaşta evlendirildiğini iddia eden genç bir kadının ailesine yönelik ithamları sadece adli mercilerin değil, toplumun ve siyasetin de yoğun biçimde gündeminde tartışılmakta. İslami kimlik ve hayat tarzına düşmanlığıyla maruf çevreler bu hadiseyi her zaman yaptıkları üzere tarihsel karşıtlıkları çerçevesinde laik ideolojik tutumlarının haklılığının bir göstergesi olarak yorumlamaya çalışırken, çok vahim ve çirkin unsurlar içeren bu hadise üzerinden saldırıya uğrayan dindar çevreler ise kendilerini ve değerlerini savunma çabası içerisine girmektedirler.
Öncelikle dile getirilen iddiaların başlıbaşına bir skandal olduğunu açıklıkla ifade etmek isteriz. Her ne kadar henüz birtakım boyutlarıyla iddialar açıklığa kavuşmamış ve halen ciddi biçimde araştırılıp netleşme ihtiyacı göstermekle beraber hadisenin şu ana kadarki görünümü ortada büyük bir kirlilik olduğunu işaret etmektedir. Genç bir kadının sadece kocası değil, anne ve babasına yönelik çok vahim ithamlarını da içeren bu hadisenin sorumlularından hem hukuki merciler karşısında hem de kamuoyu nezdinde hesap sorulması gerektiği açıktır.
İnsanların barış, huzur ve emniyet içinde yaşaması için Rabbu’l-Alemin tarafından inzal olunan İslam dininin birtakım temelsiz, sapkın anlayışlara alet edilmesi öncelikle Müslümanların karşı çıkması gereken bir zulümdür. Hiç şüphesiz ‘evlilik’ gibi irade ve sorumluluk gerektiren ve toplumun temelini oluşturan aile müessesesi ile henüz çocuk yaşta bir çocuğun ilişkilendirilmesi asla kabul edilemeyecek bir aşırılık ve kötülüktür. Bu şekilde iradesini sıfırlayarak, taşıyamayacağı bir yükü küçücük çocuğunun omuzlarına yükleyen ve onu bunalıma sürükleyen ve belki de bu şekilde sadece dünyasını değil ahiretinin de harap olmasına yol açan söz konusu aile bireyleri savunulmayı değil, hesap sorulmayı hak etmektedirler. Bu yönüyle İslami camianın bu çirkin iddialar karşısında şüpheci bir tutum takınması anlaşılabilir bir refleks olsa da savunmacı bir eğilim içerisine girmenin yanlış ve adaletten uzak bir yaklaşım teşkil edeceği görülmelidir.
Öte yandan tüm hayatları, kimlikleri, eylemleri ve özlemleri toplumsal hayatı ifsad üzerine kurulu çevrelerin bu hadise karşısında takındıkları sözde ‘merhametli’ ve ‘adil’ tutumun da ikiyüzlü ve samimiyetten uzak niteliğine dikkat çekmek istiyoruz. Her türlü ahlaksızlığı, edepsizliği her vesileyle savunan, toplumu derinden çürütmeye aday cinsi sapkınlığı neredeyse temel özgürlük testi haline getirmeye çalışan bu tiplerin insani bir kaygıyla hareket ettikleri iddiası tümüyle yalandır.
Eğer onlar gerçekten çocukları düşünüyor, gelecekleri karartılan çocuklar için acı duyuyor olsalardı içkinin, kumarın, çıplaklığın, flört adı altında ahlaksızlığın yaygınlaştırılmasına tavır alırlardı. Bilakis tüm bu günahları, haramları, zulümleri teşvik eden, kolaylaştıran bir tutum içinde olduklarını biliyoruz. Gayrı ahlaki hayat tarzına müptela olmalarından ötürü bunalıma giren, intihara sürüklenen, cinayetlere kurban giden sayısız gencin, çocuğun acısını zerre miktarı hissetmeyenlerin bu halka ve insanlığa ahlak ve merhamet dersi vermeye kalkışmaları kadar abes bir durum olabilir mi?
Aynı şekilde suçun şahsiliği ilkesini göz ardı ederek geliştirdikleri saldırgan ve ilzam edici söylemle asıl niyetlerinin söz konusu hadisenin faillerinin ortaya çıkarılması olmadığını da biliyoruz. Şüphesiz hedefleri İslami kimliği mahkum etmek, Müslümanları topyekûn zan altında bırakmak ve kendi müfsit hayat tarzlarını sevimli göstermektir ki bunun ne derin bir çelişki olduğu gayet açıktır, nettir.
Sonuç itibariyle kamuoyu gündeminde yoğun bir şekilde tartışılmakta olan ve merkezinde dindar kimlikli insanların yer aldığı hadisenin İslam’a ve Müslümanlara mal edilmesini hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Konunun tüm boyutlarıyla aydınlatılması için yetkili mercilerin objektif ve kapsamlı bir çalışma yürütmesini ve bu kirliliğin tüm faillerinden hesap sorulmasını talep ediyoruz.
Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı