Basın açıklamasının tam metni:
Başbuğ'un İtirafları Karşısında Hükümet Susacak mı?
20 Şubat 2010
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un dün internet sitelerine düşen ses kaydı "TSK'ya karşı asimetrik bir savaş yürütülüyor." nakaratının ardına gizlenmiş ikiyüzlülüğü ve kandırmacayı tüm açıklığıyla ifşa ediyor. Başbuğ'a ait olduğu Genelkurmay tarafından da kabul edilen bu sözlerde küfür var, tehdit var ve en önemlisi de halkın ve hükümetin aptal yerine konulduğunun, kandırılmaya çalışıldığının itirafı var!
Hatırlanacağı üzere Aralık sonunda tüm Türkiye Bülent Arınç'ın Özel Kuvvetler mensubu rütbeli subaylarca takip edildiği haberini tartışıyordu. Günlerce, haftalarca devam eden tartışmalar sırasında militarizmin medyadaki ve siyasetteki savunucuları ısrarla iddianın uydurma olduğunu ileri sürmekte, hükümetin bu şekilde senaryolar geliştirerek kendisini mağdur göstermeye çalıştığını söylemekteydiler. İşi Arınç'a paranoyak yaftası yapıştırmaya kadar vardıranlar dahi oldu. Genelkurmay'dan yapılan açıklamada ise önce söz konusu subayların Çukurambar'da bulunuş nedenlerinin kartuş dolumu için kırtasiye aramak olduğu dillendirilmiş, bu izah komik bulununca bilahare içeriden bilgi sızdıran bir personelle ilgili takip yapıldığından dem vurulmuştu.
Genelkurmay açıklamalarını ilahi buyruk gibi algılamaya hazır çevreler açısından mesele aydınlanmış, konu kapanmıştı. Oysa Başbuğ'un sözlerinden anlaşıldığına göre takibat olayı bizatihi Genelkurmay Başkanı'nın emriyle gerçekleştirilen bir karargah eylemiymiş! Merak ediyoruz, Arınç hakkındaki takibatın kaynağı açığa çıktığına göre şimdi bu zevat konuyu nasıl tevil edecek?
Org. Başbuğ her zamanki gibi sözlerinde bolca "çürük edebiyatı" üzerinde duruyor ve sızmalar konusuna dikkat çekiyor. Yani sorun kışlada harıl harıl kaynayan cunta kazanları değil, bu tür bilgilerin içeride kalmaması!
Yine Başbuğ'un ses kayıtlarında "Her şeyin bir zamanı var, yaşananları uzaktan seyrettiğimiz zannedilmesin!" şeklindeki vurgularının da bir başka çarpıcı husus olduğu görülmekte. Daha önce çeşitli vesilelerle yaptığı "Sabrımızın sınırı var!" ikazının bir benzerini içeren bu vurgu tipik bir tehdit ifadesi! Sormak lazım Başbuğ'a "Acaba zamanı gelecek olan şey ne? ve "O zaman geldiğinde ne yapacaksınız?"
Bir kere daha altını çiziyoruz: Türkiye kapsamlı bir militarist tehdit altındadır. Ortada başına buyruk birkaç cunta oluşumundan kaynaklanan bir sorun yoktur! Merkezinde Genelkurmay'ın bulunduğu çok yönlü bir militarist kuşatma programı söz konusudur. Org. Başbuğ'un açığa çıkan sözleri bu olguyu doğrulamaktadır. Genelkurmay Başkanı halka yalan söylemiştir; amiri konumundaki Başbakanı yanıltmaya çalışmıştır; cunta pisliğine bulaşmış unsurları değil, bunların kirli faaliyetlerini ifşa edenleri ordudan temizleme çabasındadır; "Günü gelince yapacağımızı biliriz!" anlamında, ne ima ettiği bu ülkede yaşayan herkesçe malum tehditkar mesajlar saçmaktadır vs. vs.
Tüm bu tablo militarizmin sefaletini belgelemektedir. Çürümüş bir hukuksuzluk düzenini örtmeyle, saptırmayla, tehditle ayakta tutma çabasının yol açtığı çelişkiler, şaşkınlıklar, açmazlar kendini açığa vurmaktadır. Bu çürümüşlüğe, kokuşmuşluğa karşı tedbir almak hükümetin görevidir. Bu ise yanlış yapanlardan hesap sorulmasını, kendisini Kaf dağında zannedenlerin ayaklarının yere değdirilmesini gerektirir. Bu durumda İlker Başbuğ'dan sözlerinin hesabını sormak kaçınılmaz bir gerekliliktir.
Rıdvan Kaya
Özgür-Der Genel Başkanı