Özgür-Der'den yapılan açıklamada resmi ideolojinin dar kalıplarının meydana getirdiği hazımsızlık ve tahammülsüzlük emniyet ve yargı organlarını bazı taleplerin değil seslendirilmesine, imkan olsa düşünülmesini dahi engellemeye sevk ettiği ifade edildi. Muhtemel bir "provokasyonu engelleme" gerekçesinin ardına sığınarak, meşru bir talebi gündemleştirmeye yönelik faaliyetlerde bulunan insanların zorbaca yöntemlerle sindirilmeye çalışılmalarının kabul edilemez olduğunun vurgulandığı açıklamada Hizbut Tahrir üyesi olmakla suçlanan Müslümanlara yönelik olarak emniyet ve yargı güçlerinin takındığı tutuma son verilmesi talep edildi.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamanın tam metni:
HİZBUT TAHRİR GÖZALTILARI ve "SİLAHSIZ TERÖR ÖRGÜTÜ" SAÇMALIĞI
25 Temmuz 2009
Medyaya yansıyan haberler dün itibariyle 23 farklı şehirde yapılan polis operasyonlarında 200'den fazla kişinin Hizbut Tahrir örgüt üyesi olmak suçlamasıyla gözaltına alındığını ortaya koymaktadır. Gözaltına alınan bu kişilerin Esenler'de düzenlenecek olan bir kapalı salon toplantısını vesile kılarak kamuoyunda ses getirecek bir eylem gerçekleştirmeyi planladıkları, Hilafet devleti talebi üzerinden sansasyonel bir gündem oluşturmayı amaçladıkları iddia edilmektedir.
İddiaların doğru olup olmadığı, doğru olma ihtimali olsa bile bu tarz bir operasyonla engellenmeye çalışılmasının hukuka uygunluğu tartışılabilir. Ne var ki, devletin nezdinde bazı taleplerin ve bu talepleri seslendiren kişi ve çevrelerin "potansiyel suçlu" konumunda algılandıkları tartışılamaz. Resmi ideolojinin dar kalıplarının meydana getirdiği hazımsızlık ve tahammülsüzlük emniyet ve yargı organlarını bazı taleplerin değil seslendirilmesine, imkan olsa düşünülmesini dahi engellemeye sevk etmektedir!
Yasalar şiddete yönelmediği müddetçe muhalif fikirlerin ifade edilmesini ve bu fikirler etrafında örgütlenmeyi yasaklamamaktadır. Bu çerçevede Hizbut Tahrir'in de mevcut düzene karşı olup, İslami devlet kurulması için çabalayan fakat silahlı bir boyutu olmayan, şiddeti savunmayan bir yapılanma olduğu bilinmektedir. Sözlü ve yazılı propaganda yoluyla fikirlerini kitlelere iletmeyi yöntem olarak seçen bu hareketin faaliyetlerinin hangi yasaya aykırı olduğu bugüne kadar ortaya konulmamıştır. Buna rağmen belli aralıklarla gerçekleştirilen operasyonlarda bu hareketle irtibatlı oldukları suçlamasıyla her defasında onlarca insan gözaltına alınmakta ve "terörist" yaftasıyla teşhir edilmektedirler.
Şüphesiz Türkiye Ergenekon dava sürecinde de görüldüğü üzere devlet kaynaklı derin provokasyonların bolca sergilendiği, militarist işleyişi meşrulaştırma sadedinde kamuoyunda etki uyandıracak karanlık eylemlerin sistematik biçimde sergilendiği bir ülkedir. Bu noktada Hizbut Tahrir adlı hareketin de başka örgüt ya da çevrelerin kimi eylemlerinin de bu tür kirli ve karanlık amaçlara hizmet etmesi ihtimali olabilir. Bununla birlikte bu tarz kaygıları öne çıkartarak temelde yasal zeminde faaliyet sürdüren oluşumları "terörize" etmenin hiçbir yasal dayanağı bulunmamaktadır. Muhtemel bir "provokasyonu engelleme" gerekçesinin ardına sığınarak, meşru bir talebi gündemleştirmeye yönelik faaliyetlerde bulunan insanların zorbaca yöntemlerle sindirilmeye çalışılmaları kabul edilemez.
Devlet yetkisi kullanan organların keyfi tutumlarıyla mağduriyetlere yol açma vakalarının yeni bir örneği olarak gördüğümüz gözaltıları kınıyor; Hizbut Tahrir üyesi olmakla suçlanan Müslümanlara yönelik olarak emniyet ve yargı güçlerinin takındığı tutuma son verilmesini talep ediyoruz.