Özgür Düşünce ve Eğitim Hakları Derneği (Özgür-Der) 2019-2020 dönemi aylık paneller serisinin ilk oturumu "Siyasi, Hukuki ve İktisadi Açıdan Türkiye'de Suriyeli Muhacirler Gündemi" başlığı ile Ali Emiri Kültür Merkezi'nde gerçekleştirildi.
Konuşmacılar Bekir Berat Özipek, Kenan Alpay ve Ömer Bitlis muhacirlerin Türkiye ekonomisi üzerinde oluşturdukları etki, muhacirlerin kültürel çoğulculuğa katkıları, yardım faaliyetleri, dezenformasyon gibi başlıkları ele aldılar.
Konuşmalar sırasında Yeni Akit Yazarı Kenan Alpay toplumda birçok ismin söylemleriyle insanları galeyana getirmeye çalıştığını ve bu faaliyetlerin ırkçılık olduğunu belirterek ırkçılığın sadece Hitler gibi gaz odaları kurmak ya da binlerce insanı katletmek anlamına gelmediğinin altını çizdi.
İstanbul Ensarları Yöneticisi ve Özgür-Der Gaziosmanpaşa Temsilcisi Ömer Bitlis, yaptıkları yardım çalışmaları sırasında yaşadıklarına atıfta bulunarak muhacirlere ev sahiplerini en kötü daireleri ve bodrum katlarını yüksek meblağlara kiralamaya çalıştığını söyledi.
Muhacirler konusunda üretilen imajın yanlış olduğunu ve tecrübeleri sırasında bu tip örneklerle karşılaşmadıklarını anlatan Bitlis, aksine muhacirlerin kötü durumlarına rağmen geniş yürekli olduklarını izah etti.
Bitlis yardım faaliyetleri sırasında yaşadıkları bir anekdota değinerek, yardıma gittikleri bir evde yardıma ihtiyacı olan bir muhacirin yardım kelimesini yanlış anlayarak kendilerine nakdî yardım yapmaya çalıştığını söyledi.
- Sığınmacılar ekonomiye yük değil
Araştırmacı Yazar Bekir Berat Özipek kültürel açıdan çoğulculuğunun olabilmesi için muhacirlerin önemli olduğunu ifade ederek okullardaki Suriyeli çocukların varlığı dahi tek başına önyargıların kalkması açısından ciddi rol oynadığını belirtti.
Sığınmacıların bir ülkeye yaptıkları iktisadi ve kültürel katkıların tartışılmasının birincil önem taşımadığını kaydeden Özipek, sığınmacıların hiçbir fayda göstermemesi durumunda dahi geldikleri yerde yaşama haklarının olduğunu vurguladı.
Öte yandan sığınmacı insanların ekonomiye bir yük oluşturduğuna dair yargının ekonomiden anlamayan insanlar tarafından savunulduğunu izah eden Özipek, ekonominin dilim dilim küçülen bir pasta değil sayının artmasıyla genişleyen bir pasta olduğunu bildirdi.
"Zaman zaman göçmen ve sığınmacılarla ilgili akla gelen başka bir dar bakış açısı gelen insan sayısının işsizliği arttırmasıdır fakat aslında bu durum işsizliği artırmıyor çünkü yeni gelenler aynı zamanda tüketici ve üretici pozisyonlarına da geçiyorlar." diye konuşan Özipek, dünyanın her yerinde sığınmacıların katkısı her zaman pozitif olduğunu ve bazı yerlerde çok yüksek olmakla beraber hiçbir yerde negatif olmadığını ifade etti.
- Tarımsal faaliyetleri göçmenler artırıyor
Özipek, "Ahlaki ilkelerle herkesi memnun etmek mümkün değil, kimisi cebine ve parasına bakıyor, ama herkese bu durumu gösteremiyoruz, ekonomiye ulaşan bu faydayı göstermek gerekiyor." ifadelerini kullanarak Türkiye'nin iktisadi olarak küçülürken tarım faaliyetlerinin artmasının sebebinin göçmen işçilerin katkısını gösterdiğini söyledi.
Avrupa'da da göçmenleri isteyen ve istemeyen kesimler olduğuna değinen Özipek, özellikle sanayi kesimlerinden temsilcilerin göçmenleri ufak tefek suçlar dahi işleseler ülkede istediklerini belirtti.
Pek çok gelişmiş ülkenin kayıt dışı çalışanlara bir miktar rıza gösterdiğini çünkü bunların ekonomiye katkısı olduğunu düşündekilerini aktaran Özipek, muhacirlerin ülke yerleşiklerinin istemediği işleri üstlendiklerini ve bu anlamda boşlukları doldurduklarını anlattı.
Türkiye'de sığınmacıların ekonomik katkısında kendimizi mahrum bıraktığımızı öne süren Özipek, bankacılık ve finansman işlemlerinde muhacirlerin önüne pek çok sıkıntı çıkartılarak bu insanların ekonomik alandaki varlığının daraltıldığına dikkati çekti.
Ekonomik ve genel entegrasyonu sağlamak için sığınmacılar üzerinde uygulanan kısıtlamaların kaldırılması gerektiğini belirten Özipek, "Bırakın insanlar kendi ekmeklerini kendileri götürsün evlerine, sığınmacılar başarılı olmak için çok daha fazla çaba sarf ediyor, önleri açılırsa ülkeyi de rahatlayacaklar." dedi.
Ön yargının herkeste mevcut olduğunu fakat konuşulduğu vakit genelde giderilebildiğini de belirten Özipek, insanlar arasında dolaşan asılsız iddiaların doğru şekilde ele alınması gerektiğini ifade etti ve muhacirlere harcanan rakamın ciddi bölümünün sivil toplum tarafından karşılandığını, muhacirlere dağıtılan kitapların ve kızılay kartların AB tarafından finanse edildiğini hatırlattı.
"Bilgilendirme sorumluluğunu ihmal etmemek gerekiyor, önyargılı insanlar olabilir ancak ortalama insanları da ıskalamamak gerekiyor." şeklinde konuşan Özipek, kamu politikasına etki eden insanlarla iletişime geçmenin önemine dikkati çekti.
Devletin kayıt dışı sığınmacılar için sınır dışı etmek ya da kayıtlı olduğu ile sorgusuzca göndermek dışında farklı çözümler bulması gerektiğini aktaran Özipek, Türkiye'de ayrımcılık yasağı diye bir hadise olduğunu ve bu maddenin ihlal edilmemesi gerektiğinin altını çizdi.
Özipek konuşmasının sonunda sığınmacı adına ses olmaktan ziyade onların kendi sesini duyuracak çalışmalar yapılması gerektiğini ifade ederek, muhacirler konusunda tartışmalara girmeden doğruyu yaymanın kafi olduğunu söyledi.
- Ne direnişi ne muhaciri destekliyorlar
Yeni Akit Yazarı Kenan Alpay muhacirler konusunun yeterince tartışılmış ve üzerine ciddiyetle çalışılmış bir mesele olmadığını belirterek, Suriye'de yaşanan işkence ve kıyımlar adli tıp kayıtlarıyla dahi ortaya çıkmasına ve çocuklar kimyasal silahla katledilmesine rağmen Türkiye'de bu konular ele alınmadı.
Müslümanların ahlaki ve itikadi değerleri yitirme konusunda bir bataklığa saplandığının altını çizen Alpay, "Ensar muhacir olayını bırakın, biz cebimize bakarız, çocuklarımız işsiz, dükkan açamıyoruz" gibi ifadelerin koca koca gazeteciler, yazarlar, siyasetçiler hatta geçmişin 28 Şubat mağdurları tarafından kullanıldığını hatırlattı.
"Bir zulme maruz kalan insanlar tabi ki direnecek, direniş mümkün olmayınca da hicret olacak, insanlar hem direnişi hem de muhaciri desteklemiyorlar." diyen Alpay bu insanların çözüm önerisi olarak sınırları kapatıp muhacirleri ölüme terk etmeyi önerdiğini bildirdi.
"Dün Kürtleri mahallerinde istemeyen ve çiğ köfteden rahatsızlık duyan insanlar bugün de felafelden rahatsızlar. Bugün Suriyelilerden rahatsız olanlar belki yarın da Doğu Türkistanlılardan rahatsız olacaklar." ifadelerini kullanan Alpay, inşa edilmek istenen toplumun steril ve tek tip bir formda olduğunu kaydetti.
Alpay, sadece Recep Tayyip Erdoğan'ın şahsi çabaları ile muhacir meselesinin çözülemeyeceğini de dile getirerek, İslami camianın insani meselelere el atması gerektiğini vurguladı.
- Irkçılık için gaz odası kurmak gerekmez
Türkiye'de iç göç yaşayan insanların herhangi bir çatışma ya da ekonomik sorun olmamasına rağmen memleketlerine geri dönemediğini ve Almanya'ya giden işçilerin de keza emekli dahi olsalar Türkiye'ye dönmediklerini hatırlatan Alpay muhacirlerin geldikleri yerlerde hayat kurarak kalmak istemelerinin normal olduğunu ifade etti.
İşsizlik ile ilgili muhacirlere yüklenen suçlara değinen Alpay, sanayi ve inşaat gibi yerlerde muhacirler çalışırken buralardaki işlerin ve ücretlerin vatandaşlar tarafından beğenilmediğine dikkati çekti.
Son olarak eski milletvekilleri Pelin Gündeş ve Sinan Ogan'ın da aralarında bulunduğu bazı isimlerin attığı tweetler ve söylemleri ile toplumu galeyana getirmeye çalıştığını ifade eden Alpay, insanların ırkçılığın sadece Hitler gibi gaz odaları kurmak ya da binlerce insanı katletmek anlamına gelmediğinin altını çizdi.
Öte yandan ülkede güzel çaba içerisinde olan insanların iyiliklerini desteklemek ve yaymak gerektiğine işaret eden Alpay, muhacirlerin kamplara götürülme çabasına da değinerek bu insanların görünmez kılınmaya çalışıldığını aktardı.