HAKSÖZ-HABER
Ortadoğu İntifadalarının ele alındığı “Ortadoğu’da Ne-Neden Oldu?” ana başlıklı yıllık program dizisinin sonuncusu “Forum: Ortadoğu İntifadalarına Yaklaşımımız” adıyla gerçekleştirildi.
Yıllık programın genel değerlendirmesi olarak tertiplenen etkinlikte katılımcılar Tunus’ta başlayan ve şu anda Suriye’de devam eden devrim süreci ile ilgili değerlendirmelerde bulundular. Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer’in yönettiği forumda söz alan katılımcılar düşüncelerini paylaştılar. Devrimler sürecini başından itibaren yakından takip etmeye çalıştıklarını belirten Üzer, doğru ve adil bir bakışaçısı geliştirmek ve yaygınlaştırmak için bu konuda camia olarak gerek yazılı ürünler, gerekse de etkinlikler şeklinde değişik çabalar sergilendiğini kaydetti. Sürecin her açıdan çarpıcı olduğunu ifade eden Üzer, bir çok açıdan yetersizliklerin, zaafların, ihmallerin de ortaya çıktığını söyledi.
“Devrimler Yıllarca Zulüm Görmüş İnsanlar Tarafından Gerçekleştirildi”
Programda ilk olarak Ulustan Ümmete Gezi Grubu ile Tunus ve Libya’ya giden grubun içinde yer alan isimlerden İsmail Ceyran izlenimlerinden enstantaneler aktardı. Ortadoğu İntifadalarının ‘internet-facebook devrimi’ olarak lanse edilmesinin haksızlık olduğunu ifade eden Ceyran bu sürecin altında büyük bir birikim olduğunu ifade etti. Bu konuyla ilgili bir de örnek veren Ceyran Libya’da 6 milyonluk nüfus içinde 1 milyon hafız bulunduğunu ve Kaddafi’nin baskı döneminde bile bu hassasiyetin korunduğunu, ayrıca yine bu hafızların sadece ezbere Kur’an okuyan kişiler olmadığını, Kur’an’a vakıf insanlar olduklarını belirtti. Libya örneğinden yola çıkarak devrimlerin bu bilinçli ve yıllarca zulüm görmüş insanlar tarafından gerçekleştiğini belirten Ceyran Libya’da insanların hiçbir maddi sıkıntısı olmamasına rağmen bu süreci başlattıklarını hatırlatarak meselenin iktisadi olmadığını da savundu. Libya üzerinden bir örnek daha veren Ceyran 17 Şubat 2006’da Hz. Muhammed ile ilgili çirkin bir karikatürü protesto etmek isteyen halka karşı operasyon yapıldığını ve Kaddafi’nin yüzlerce Müslüman’ı öldürttüğünü ifade etti ve Libya devrimin diğer isminin 17 Şubat Devrimi olduğunu belirtti. Suriye’de ise Hama gibi bir katliamın yaşandığını dile getiren Ceyran Suriye ayaklanmasının ardında da Hama gerçeğinin bulunduğunu söyledi.
“İntifadalar Allah’a Teslim Olmuş Kitlelerin İşaretidir”
Ortadoğu’daki İslami Hareketleri daha önce teorik olarak ve sadece kitaplardan tanıdıklarını ifade eden Aydın Ayar, intifada sürecinde yakın temas kurarak kardeşliğin pekiştiğini ifade etti. Ayar, devrimlerin ‘demokrasi özlemi’, ‘fakirlik’, ‘face gençliği’ gibi tabirlerle açıklanmasının yanlış olduğunu belirtti. İntifadaların ancak Allah’a teslim olmuş geniş kitlelerin bir girişimi olabileceğini söyleyen Ayar “Bu süreç iman eden kitlelerin işaretidir.” dedi. Ayrıca Müslümanlar arasında yaşanan kimi kafa karışıklıklarının sebebinin İran ve Hizbullah’ın süreçle ilgili tutumundan kaynaklandığını belirten Ayar Suriye direnişinin ümmet için gurur kaynağı olduğunun altını çizdi. İran’ın Suriye politikasının Müslümanlar tarafından asla unutulmaması ve affedilmemesi gerektiğini söyledi.
“Ayaklanan İnsanların Talepleri Doğru Anlaşılmalı”
Mesut Onat ise Ortadoğu’daki devrim sürecinin Türkiyeli Müslümanlar tarafından kestirilemeyen bir durum olduğunu ve Müslümanların halen devrim sonrasında ne olacak gibi sorularla uğraştığını dile getirdi. “Geçiş Süreci, demokrasi, Laik İktidarlar” gibi birçok teorinin ortada gezdiğini belirten Onat, Ortadoğu’da ayaklanan insanların taleplerinin, konumlarının doğru anlaşılması gerektiğini ve bu bağlamda devrim, İslam devleti söylemlerinin daha gerçekçi ve hayatla irtibatlı ele alınmasının zorunluluğunu ortaya koydu.
“Müslüman Kardeşlerimiz İçin Elimizden Geleni Yapmadık”
Yardım götürmek amacıyla Özgür-Der Üniversite Gençliği ile birlikte Hatay’ın Reyhanlı ilçesine giden Ömer Arslan buradaki tecrübelerinden de yola çıkarak Suriyeli Müslümanların imtihanlarını başarıyla vermek için canla başla çabaladıklarına şahit olduklarını söyledi. Buna karşın sürece destek vermesi gereken Müslümanların yeterince yardımda bulunmadığını belirten Arslan Türkiye’deki Esed lobisini kastederek “Onlar kraldan çok kralcı iken biz Müslüman kardeşlerimiz için elimizden geleni yapamadık.” dedi. Müslümanlar için boş vermişlik sürecinin normalleştiğini ifaden eden Arslan katliam, yıkım ve tecavüz haberlerine artık ciddi bir tepkinin yükselmediğini vurguladı.
“Ortadoğu Halkları Azimlerine Sarıldı”
Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı Kenan Alpay ise süreç üzerine yorum yapmadan önce Müslümanların Türkiye pratiğinden bahsetti. Türkiye’de Kur’an okumanın yasak olduğu dönemde hafızlar yetiştirildiğini anlatan Alpay İstanbul’da dahi dernek ve vakıfların aktif olduğu, çalışmaların yürütüldüğü bir dönemde ev basmaların, tutuklamaların, işkence ve ölümlerin yaşandığını hatırlattı. Bunların o dönemleri yaşamayanlar için şimdilerde bir masal gibi dinlendiğini ifade eden Alpay, Allah’ın rahmetinden ümit kesmenin küfürle eşdeğer olduğunu söyledi. Mehmet Akif’in “Yeis öyle bir bataktır ki düşersen boğulursun/Azmine sımsıkı sarıl ki, bak ne olursun!” dizelerini paylaşan Alpay Ortadoğu’daki Müslüman cemaat ve toplumların azimlerine sarıldığını vurguladı. Miskin, tembel, beceriksiz nitelemesi yapılan Arap toplumlarının bugün cellatlarına karşı direndiklerini belirten Alpay, Batılı tezlerden yola çıkarak bu intifadaları eleştirmenin-mahkûm etmenin doğru olmadığını söyledi. Komploculuğun kronik ve bulaşıcı bir hastalık olduğunu dile getiren Alpay düne kadar Ergenekon davasına da Batı’nın oyunu yakıştırmalarının yapıldığını da hatırlattı.
“Ortadoğu Halkları Bedel Ödüyor”
Sıddık Beyazyüz ise Ortadoğu’da direnenlerin kim olduğunun sorgulanmasının yerinde olmadığını belirterek Müslümanların tavrının mazlumdan yana olması gerektiğini ifade etti. İnsanların, hayvanlar ya da bitkiler gibi belirli kalıpları olmadığını belirten Beyazyüz olayların tamamen planlı veya spontane gelişmediğini bir çıkış noktası olduğunu vurguladı. Beyazyüz ayrıca Ortadoğu’da direnen insanların bedel ödeyen ve ödemekte olan kitleler olduğunu belirtti.
“Suriye’de Çok Fazla Acı Çekildi”
Forumda söz alan Fikret Başer ise izlenim ve tecrübelerinden hareketle Tunus’ta sürecin iyi bir şekilde ilerlediğini fakat Suriye konusunda bazı kafa karışıklıkları yaşadığını belirttiği konuşmasında Suriye’de iki yıllık süreçte çok fazla acı çekildiğini ifade ederek, “acaba hareketin başlamasında acele mi edildi? Başka türlü yöntemler izlenemez miydi?” gibi soruların ister istemez zihinlerde yer ettiğini ifade etti.
“Anti-Emperyalist Olmak Tek Başı Yeterli Değil”
Geçtiğimiz günlerde Suriye muhalefetinin özgürleştirdiği Rakka’ya ziyarette bulunan Murat Ayar ise sürecin Müslümanları yeni olguların üstesinden gelmek üzere eğittiğini söyledi. Anti-Emperyalist olmanın tek başına yeterli bir kimlik ve başlı başına bir tutarlılık olmadığını Aydınlık, Cumhuriyet gibi gazetelerin İran ile olan ilişkisi örneği üzerinden anlatan Ayar yerli işbirlikçilerin de en az ABD ve İsrail kadar suçlu ve hain olduğunu belirtti. Suriye’deki direnişin tam bir Furkan savaşı olduğunu vurgulayan Ayar Müslümanların zulme karşı ayaklanan ve onurlu bir yaşam talep eden muhalefeti desteklemesi gerektiğini kaydetti.
“Anneler Şehitleriyle Gurur Duyuyor”
Belgesel çekimi yapmak üzere Kilis, Hatay, Reyhanlı ve İdlip bölgelerine giden Büşra Bulut da buradaki izlenimlerinden bahsederken ilaç, gıda, kalacak yer, su gibi birçok ihtiyacın çok acil boyutlarda olduğunu belirtti. Yüzlerce insanın açık ve mahremiyetten uzak alanlarda bir arada kalmak zorunda olduklarını vurgulayan Bulut Atme gibi kamplarda da büyük sıkıntılar olduğunu dile getirdi. Ayrıca Suriye’deki insanların özellikle kadınların kendilerini yalnız bırakılmış hissettiğini vurgulayan Bulut Müslümanların sürece daha fazla sahip çıkması gerektiğini söyledi. 30’a yakın şehit annesi ve eşiyle görüştüklerini belirten Bulut, hepsinde kararlı ve vakarlı bir duruş, savaşı sonuna kadar sürdürme azmi, şehitleriyle gurur duyan bir tablo ile karşılaştıklarını ortaya koydu.
“Müslümanlar Ahiret Kavgası Veriyor”
Ahmet Yasin Elki ise Hz. Muhammed (S.A.V)’in mücadele hayatından, iman edenler ile birlikte boykota uğradığı dönemi hatırlatarak o dönemde müminlerin çekilen sıkıntıları sorgulamadığına dikkat çekerek Ortadoğu’ya duygusal bir gözle bakmamamız gerektiğini belirtti. Müslümanların bir ahiret kavgası verdiğini vurgulayan Elki sürecin bu şekilde değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti.
“Suriye İntifadası, Duyarlılık Açısından Ümmetin Utancı Oldu”
Suriye’deki süreçle ilgili tartışmaktan ziyade bundan sonrası için ne tür faaliyetlerde bulunabiliriz, yardım çalışmalarını nasıl artırabiliriz sorularının sorulması gerektiğini ifade eden Haksöz Dergisi Editörü Mehmet Ali Aslan da ilaç, gıda, cephane gibi birçok ihtiyacın bulunduğunu belirterek dün itibariyle ‘Kirbet Ğazala’ isimli stratejik bölgenin muhalifler tarafından cephane yoksunluğundan kaybedildiğini hatırlattı. Suriye intifadasının duyarlılık açısından ümmet için bir utanç olduğunu ve yardımların çok eksik kaldığını söyleyen Aslan, insanlara sürekli Suriye’yi hatırlatmamız gerektiğini belirtti. Ayrıca süreç içerisinde Müslüman kardeşlerimizle olan bağın zayıf kaldığını hatırlatan Aslan, dil sorununun çözülmesi için özellikle genç arkadaşların bu konuya eğilmesi gerektiğini söyledi. Ulustan Ümmete Gezi Grubunun kurduğu ilişkilerin önemine dikkat çeken Aslan, İslam coğrafyasındaki kıyam sürecinde etkin olan İslami cemaat ve kuruluşlarla irtibatların derinleştirilmesi gerektiğini söyledi. Ortadoğu intifadalarının adanmışlık, dayanışma, kitleselleşme, örgütlenme, devrim, ıslah, emperyalizm gibi kavramları yeniden ele almamız gerektiğini ortaya koyduğunu vurgulayan Aslan, sözlerini Suriye'de şehit düşen Türkiyeli kardeşlerimizin ailelerini ihmal etmeme çağrısında bulunarak bitirdi.
“Ortadoğu’daki Gençliği ile Türkiye’deki Kıyaslanamaz”
Özgür-Der Üniversite Gençliği’nden Mehmet Garip Tanyıldızı konuşmasına gençlik vurgusu yaparak başladı. Ortadoğu’daki gençlik ile bölgemizdeki gençliğin kıyaslanamayacağını belirten Tanyıldızı Türkiyeliler olarak çok fazla eksiğimiz olduğunu ifade etti. Tunus’ta başlayan intifada hareketlerinin bölgeden bölgeye sıçramasının altında ümmetin kopmayan bağları olduğunu savunan Tanyıldızı, Mehmet Ali Aslan’ın dil vurgusuna atıfta bulunarak Türkiye’nin dili ile birlikte kaderinin de farklılaştığını ifade etti.
“Suriye Un Değirmeni Bekliyor”
Suriye’nin çeşitli bölgelerine yardımlar götüren Mehmet Ali Kaçmaz ise şimdiye kadar yardım faaliyetlerinde unun öncelendiğini fakat bundan sonrası için farklı ihtiyaçların doğduğunu belirtti. Rakka gibi özgürleştirilen yerlerde binlerce ton buğday ihtiva eden siloların ele geçirildiğini fakat öğütmek için değirmene ihtiyaç olduğunu vurgulayan Kaçmaz Özgür-Der ve İHH’nın bu konuda başlattıkları çalışmanın öneminden bahsetti.
“Müslüman Halklarla Kardeşliğimizi Hatırladık”
Son olarak söz alan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya bugün İslam coğrafyasının her yerinden Suriye’ye cihada giden Müslümanlar olduğunu hatırlatarak, son günlerde şehadet haberlerini aldığımız Türkiyeli 2 kardeşimize rahmet dileğiyle başladığı konuşmasında her şartta Müslümanların sahiplenilmesi gerektiğini ve yanlışları bile olsa içeriden sahiplenici bir yaklaşımın geliştirilmesi gerektiğini belirtti. Ortadoğu devrimlerinde ülkeden ülkeye yöntem farklılığının olabileceğini söyleyen Kaya her bölgenin kendi şartlarının mücadele biçim ve araçlarının şekillenmesine eki ettiğini hatırlattı. Süreçte ne elde ettik sorusuna verilebilecek cevaplardan biri olarak “Müslüman halklarla kardeşliğimizi hatırladık” diyen Kaya Tunus’a, Mısır’a, Suriye’ye baktığımızda yıllarca sindirilmiş halklar gördüğümüzü, oysa bugün izzetli direnişlerinden ötürü bu halkların örnek konumunda algılandığına dikkat çekti. Bu süreçte ümmetin kazandığını, ama acı bir kaybımızın da olduğunu, ne yazık ki İran ve Hizbullah’ın kaybedenler ve kaybedilenler kategorisinde olduğunu ve bundan üzüntü duyulması gerektiğini belirtti.
“İsrail’in Saldırıları Esed’i Meşrulaştırmaz”
Rıdvan Kaya, Esed rejimi tarafından bir meşruiyet kazandırma ve propaganda aracı olarak kullanılan İsrail saldırılarının olsa olsa rejimin ne kadar zelil bir rejim olduğunu ortaya koyan bir gösterge olarak görülebileceğini ifade etti. 2 yıldır halkına olanca gücüyle saldıran Esed yönetiminin İsrail’e karşı “misilleme hakkını saklı tutuyoruz” beyanlarının alçaklık olduğunu söyledi. İsrail’in son saldırıları üzerinden Esed propagandistlerinin direniş cephesi söylemlerinin içinin boş olduğunu söyleyen Kaya, 1981’de İsrail Irak’ta Bağdat yakınlarındaki Osirak nükleer tesislerini bombalayıp yerle bir ettiğinde aklı başında hiç kimsenin bu olayı Baas rejiminin meşruiyetinin bir yansıması ve Saddam’ı da anti-Siyonist cephenin kahramanı falan gibi görmediğini, bugün de İsrail saldırılarının Esed rejimini asla meşrulaştıramayacağını belirtti.