Danıştay'ın Açık Lise'de Baş Örtüsü Yasağı Israrı Eğitimin Yaygınlaştırılması Söyleminin İkiyüzlülüğünün Yeni Bir Delilidir!
Türkiye'de egemen güçler ya sev ya terk et mantığını halka dayatmaktan vazgeçmiyorlar. İktidar odakları hemen her gün bir vesileyle, halkı yok sayan, toplumsal talepleri bastırmaya yönelen kararlar alarak bu ülkede yaşayan insanları adeta canlarından bezdiriyorlar. Bir yandan eğitimin yaygınlaştırılması söylemini bir propaganda malzemesi olarak ağızlarından düşürmeyenler, kırsal kökenli yoksul aileleri çocuklarını okula göndermeyerk cahil bırakmakla suçlayanlar; öte yandan aldıkları akıl almaz kararlarla hem eğitim-öğretim önündeki en büyük engeli oluşturmakta, aynı zamanda da tutarsızlık ve ikiyüzlülüklerini ispatlamaktadırlar.
İşte Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu'nun Açık Lise Yönetmeliği'ne ilişkin olarak verdiği karar da bu durumun açık bir örneğini oluşturmakta. Bilindiği üzere Danıştay 8. Dairesi, Milli Eğitim Bakanlığı'nın hazırladığı Merkezi Sınav Yönergesi'nde Açık Lise imtihanlarına girmek için "başı açık" olma zorunluluğunu kaldıran düzenlemeyi iptal etmişti. Eğitim-İş sendikasının, MEB'in düzenlemesine itirazı üzerine açılan davada Danıştay "tanınabilirlik" şartının yeterli olmadığına hükmetmiş ve illa da başı açıklık hükmününin maddede belirtilmesini istemişti. Bu karara yapılan itirazı değerlendiren Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu ise MEB'in itirazını reddetti ve Danıştay 8. Dairesi'nin "illa da baş açık olacak" şeklindeki dayatmacılığını onayladı.
Bu karar Danıştay'ın ve daha genelde de Türkiye'de yargı mekanizmasının hukuka, adalete, toplumsal taleplere sırtını dönmüş olduğunun; resmi ideolojiyi akıl ve insaf dışı bir dayatmacılıkla ve bağnazca sürdürmek adına insan haklarını hiçe saymaktan çekinmediğinin yeni bir göstergesi olmuştur. Daha önce altına imza attığı kararlarla İslami kimliğinden dolayı insanları aşağılayan, cezalandıran, onların en temel insani haklarını gasp eden Danıştay ülkede estirdiği büyük provokasyon ortamının sonuçlarını da görmezden gelen bir tutum içindedir. Halk adına kullandıkları yetkiyi halka karşı adeta bir tahkire, işkenceye dönüştüren bu zevat sömürgecilerin dahi tevessül etmedikleri, edemedikleri saldırgan uygulamalarla tam bir faşizan düzen sevdalısı olduklarını göstermişlerdir. İslama ve Müslümanlara karşı besledikleri düşmanlık bu oligarşik iktidar güçlerinin gözünü kör etmiştir.
Hukuksuz ve adaletsiz bir zulüm düzeninin ve onun çarpık uygulamalarının kurbanı olan herkes bu oligarşik zihniyetin insafa gelmesini, hukuku yeniden hatırlamasını beklemek yerine gaspedilen haklarının savunucusu olmak için mücadele etme kararlılığını göstermelidir. Bu ülkede halkın haklı taleplerini gasp eden resmi ideoloji muhafızlarının hiçbir dönemde kendiliklerinden zulümlerinden vazgeçmedikleri, bunun ancak kitlesel mücadeleyi yükseltmekle mümkün olduğu unutulmamalıdır.
Özgür-Der