Fatih Saraçhane Parkı'nda yapılan eylemde "Eğitimde Kışla Düzenine Hayır", "Bürokratik Oligarşinin Dayatmalarına Teslim Olmayacağız! Haklarımızdan ve Taleplerimizden Vazgeçmeyeceğiz!" ve "Zorbalığa Hayır; Başörtüsü Yasağına Son!" yazılı pankartlar açan Özgür-Der mensupları ve gönüldaşları ellerinde de "TSK'nın Halkı ve Siyaseti Hizaya Çekmesine İzin Vermeyeceğiz!", "Milli Güvenlik Dersleri Kaldırılsın!", "Başörtüsüne Sahip Çık Ergenekonculara, Darbecilere, Çetecilere Geçit Verme!", "Çocuklarımız Kemalist İdeolojinin Kurşun Askerleri Değildir!", "Militarizme Karşı Namazınla, Orucunla Başörtünle Diren!", "Başörtüne Sahip Çık; Ergenekonculara, Darbecilere, Çetecilere Geçit Verme!", "Örtüne İnancına Kimliğine Sahip Çık!" yazılı dövizler taşıdılar.
Eylemde Öne Çıkan Vurgular
Eğitim öğretim müfredatının özgür ve ahlak sahibi bir insan profilini değil resmi ideolojiye ve devlete kul-köle olacak kapıkulu vatandaşlar yetiştirmeyi hedeflediğinin vurgulandığı eylemde Milli Güvenlik Bilgisi dersleri ile de asker disiplini, militer zihniyet, darbe sopası ve TSK denetiminin her bir okula/sınıfa kadar sokulduğu ifade edildi. "Ne Kemalist ideolojinin kapıkulu ne de silahlı bürokrasinin sadık vatandaşları olmayacağız." vurgusunun öne çıkartıldığı eylemde Org. Başbuğ komutasındaki TSK'nın, toplumsal siyaseti hizaya çekme girişimine de dikkat çekildi. TSK'nın; yeni araç ve yöntemlerle sivil toplum örgütlerini, basın yayın organlarını, siyaseti-hükümeti de 12 Eylül'de olduğu gibi silah zoruyla, Ergenekon örneğinde olduğu gibi toplumsal provokasyonlar aracılığıyla, 27 Nisan Muhtırası'nda olduğu gibi darbe tehdidiyle hizaya çekmeye teşebbüs ettiğinin belirtildiği eylemde "Darbe tehditlerine boyun eğmeyeceğiz, resmi ideolojiye biat etmeyeceğiz!" dendi. Herkes için adalet ve özgürlük talebinin yüksek sesle dillendirildiği eylemde başörtüsü zulmünün sonuna kadar mücadele edileceği mesajı verildi.
Eylemi Özgür-Der adına konuşan Murat Özer, Aydın Doğan ve Başbakan Erdoğan tartışmasına değinerek hem Erdoğan ve partisini hem de yaşanan zulümler karşısında duyarsız kalan ve askeri hukuksuzlukları alkışlayan medyayı eleştirdi. 28 Şubat sürecinde İslami kesime ve Selam gazetesi örneğinde olduğu gibi İslami basına yönelik baskıları hatırlatan Özer, bugün bu kadar konuşan Erdaoğan ve çevresinin o zaman nerede olduğunu; aynı şekilde Başbakan'ın "Doğan medyasını okumayın!" sözü üzerinden yaygara koparan medyanın o zaman yaşanan hukuksuzluklar ve sansür karşısında neler yazdıklarını sordu. Darbecilerin zulmünü Almanya'daki ırkçı/faşistlere benzeten Özer, 28 Şubat sürecinde yaşanan hukuksuzluklar ile bugün Almanya'da "ırkçı-faşist" olarak nitelendirilen güruhun eylemlerinin benzerliklerine dikkat çekti.
Eylemde söz alan Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Gülden Sönmez adalet ve özgürlük söylemleri üzerinde durarak başörtüsü yasağının zalimane boyutlarına değindi. Hak ve adaletin her kesim için söz konusu olmadan özgürlüğün de söz konusu olamayacağının altını çizen Sönmez, başörtüsü yasağı olduğu gibi düşünce özgürlüğü, F tipi cezaevleri, Kürt sorunu vb. gibi zulüm/hukuksuzlukların sonlanmadan özgürlük mücadelesinin de sonlanmayacağını belirtti. Hükümetin samimiyetinin de bu süreçte sınandığını belirten Sönmez, yasaklar karşısında hükümetin acziyetini dillendirdi. Hükümet mensuplarını olduğu gibi, öğretim üyelerini, bürokratları "yasakçı-özgürlükçü" düzleminde değerlendirdiklerinin altını çizen Sönmez, kim yasakçı kim özgürlükçü bunun çetelesini tutmaya devam edeceklerini ifade ederek, halkı da duyarlılığa, sorumluluk yüklenmeye ve zalimlerden hesap sormaya çağırdı.
Tüketiciler Birliği Başkanı Nazmi Kaya herkes inancını hatta inançsızlığını yaşarken, vergi ödeyen Müslüman ana-babaların çocukların başörtüsünün yasaklanmasına dikkat çekti. Almanya'daki ırkçıları da hatırlatan Kaya, başörtüsü yasağının da bu kategoride değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Kim olursa olsun zalimlere karşı mazlumdan yana mücadele etmeyi sürdüreceklerini belirten Kaya, hakların direnerek alınabileceğinin altını çizdi.
Özgür Çocuk Kulübü öğretmenlerinden Fatma Turan ise liseden bu yana yaşamış olduğu başörtüsü zulmünü anlatarak, eğitim-öğretim hayatında konan engellere rağmen yılmadan başörtüsünü sahiplenmenin ve mücadeleden vazgeçmemenin önemine işaret etti. Başörtüsünün, oruç ve namaz gibi Müslümanın bir kimliğini ifade ettiğini belirten Turan, yasaklara boyun eğmeyeceklerini vurguladı.
Kardeşlik Çağrısı'ndan Şarkılarla Destek
Son olarak eyleme katılan Kardeşlik Çağrısı müzik grubu başörtüsü mücadelesine sahip çıkmanın anlamına değinerek "Allah Diye" ve "Son Nebi" adlı ezgi-marşları seslendirdiler. Kardeşlik Çağrısı'na Grup Yürüyüş elemanları da enstrümanlarıyla eşlik ederken, topluluğun marşlara katıldığı görüldü.
Eylemde Şu Sloganlar Atıldı:
"Direniş Adalet Özgürlük!", "Genelkurmay Siyasetten Elini Çek!", "Milli Güvenlik Dersleri Kaldırılsın!", "Eğitimde Kışla Düzenine Son!", "Darbeciler Yenilecek İslami Direniş Kazanacak!", "Herkes İçin Adalet Başörtüye Özgürlük!", "Adalet Özgürlük Direnişle Gelecek!", "Başörtüsü Onurumuz Koruyacağız!", "Zulme Karşı Direneceğiz!", "Orucumuzla Namazımızla Başörtümüzle Varız Varolacağız!" gibi sloganların atıldığı eylem boyunca tekbirler getirildi.
Eyleme Tüketiciler Birliği Derneği, Davet-Der ve Teori ve Politika Dergisi mensupları da destek verdi.
HAKSÖZ-HABER
Basın Açıklamasının Tam Metni:
Milli Güvenlik Bilgisi Dersleri Kaldırılsın!
Kemalist İdeoloji ve TSK'nın Kapıkulu Olmayacağız!
20 Eylül 2008
Yaşadığımız ülkede kışla düzenini hakim kılmaya, bütün bir toplumu askeri disiplin kurallarına göre dizayn etmeye çalışan bir ordu var. Askeri sınıflar kendilerini ülkenin gerçek ve tek egemeni görüp bu zorbalığa itiraz edenleri de dipçikle, tankla, muhtırayla, darbeyle hizaya çekmeyi bir hak sayıyorlar.
Türkiye'de adı sözde cumhuriyet ve demokrasi olan fakat pratikte halka karşı silahlı bürokrasi tarafından organize edilen kesintisiz bir darbe düzeni işletilmektedir. Bu darbe düzeni o kadar insanlık dışı ve iğrenç metotlarla işletilmektedir ki tek tek bütün insanların günlük yaşamını, aklını ve vicdanını da esir almak istemektedir.
Eğitim öğretim kurumları ise askeri darbelerle şekillendirilen bu resmi ideolojiyi küçük yaşlardan itibaren zorunlu eğitim yoluyla çocukların, gençlerin zihinlerine, perspektiflerine, hayallerine bir deli gömleği gibi zorla giydirmek üzere işlev görmektedir. Eğitim öğretim müfredatı özgür ve ahlak sahibi bir insan profilini değil resmi ideolojiye ve devlete kul-köle olacak kapıkulu vatandaşlar yetiştirmeyi hedeflemektedir. Eğitim öğretim kurumlarındaki antlar, marşlar, törenler, ders araç ve gereçleri ise bu kapıkulu vatandaş tipini yetiştirmek üzere tamamen din dışı ve karşıtı temalarla donatılmıştır.
Resmi ideolojiyi benimsetmek üzere yetiştirilen idarecilere, öğretmenlere ve ders müfredatına rağmen yine de güven duyulamamasının en temel göstergesi zorunlu Milli Güvenlik Bilgisi dersleridir. Milli Güvenlik Bilgisi dersleri ve üniformalı subay öğretmenleri aracılığıyla asker disiplini, militer zihniyet, darbe sopası ve TSK denetimi her bir okula hatta sınıfa kadar sokulmaktadır. Ahlak ve özgürlük gereği Milli Güvenlik Bilgisi derslerine son verilmeli ve askeri personel okullardan derhal çekilmelidir. Resmi ideolojiye kapıkulu, egemen sınıflara sadık makbul vatandaş yetiştirmeyi amaçlayan eğitim politikalarına itiraz ediyoruz. Ne Kemalist ideolojinin kapıkulu ne de silahlı bürokrasinin sadık vatandaşları olmayacağız.
Sadece eğitim-öğretimle sınırlı olmayan bir askerleştirme politikası ile karşı karşıya olduğumuz da yeni Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un icraatlarıyla bir kez daha görüldü. Org. Başbuğ komutasındaki TSK, toplumsal siyaseti hizaya çekme girişimine görece yeni araç ve söylemlerle devam edeceğini bütün bir topluma dikte ederek ilan etmiştir. Org. Başbuğ devir teslim töreninde ulusalcı-laik dogmatik esaslara bağlılığını deklare etmiş, sonra da Ergenekon çetesinin cezaevindeki şefleri emekli orgeneraller Eruygur ve Tolon'u TSK adına ziyaret ettirerek işe başlamıştır.
Çete sanığı orgeneralleri sahiplenerek icraatlarına başlayan Org. Başbuğ'un Diyarbakır ziyareti ile sivil toplum kuruluşlarını, TSK'nın akreditasyon esaslarını genişletip gazetelerin Ankara temsilcilerine tanışma toplantısı adı altında brifing verip hizaya çekmeye çalışması kabul edilemez. Eğitim öğretim kurumlarını Milli Güvenlik Bilgisi dersleri aracılığıyla askeri düzene tabi kılmaya çalışan resmi ideolojinin muhafızı TSK; sivil toplum örgütlerini, basın yayın organlarını, siyaseti-hükümeti de 12 Eylül'de olduğu gibi silah zoruyla, Ergenekon örneğinde olduğu gibi toplumsal provokasyonlar aracılığıyla, 27 Nisan Muhtırası'nda olduğu gibi darbe tehdidiyle hizaya çekmeye teşebbüs ediyor.
Darbe tehditlerine boyun eğmeyeceğiz, resmi ideolojiye biat etmeyeceğiz, TSK'nın hedeflediği kapıkulu vatandaşlar olmayacağız. Allah bir'dir ve O'ndan başka tapılacak hiçbir ilah yoktur. Adalet ve özgürlük taleplerimizden vazgeçmeyeceğiz!
Özgür-Der