Oturum başkanlığını Gülsüm Alpay'ın yaptığı panelde Nurcan Büyük ve Hülya Şekerci konuştular.
Gülsüm Alpay, kapitalizmin ortaya çıkış sürecini kısaca anlattıktan sonra bu süreç içerisinde kadının rolü ve dönüşümünün seyrini sunması için sözü Nurcan Büyük'e verdi.
Nurcan Büyük, kapitalizmin çıkış noktasından günümüze kadar olan gelişiminin ve etkilerinin kadın üzerindeki yansımalarını anlattı. Büyük kazanç, rekabet ve rasyonellik üzerine kurulan kapitalizmin, gelenekçiler gibi oluşturduğu vahiyden ve fıtrattan uzaklaşmış kadın algısına değindi ve egemenlerce tanımlanan kadının sorgulama sürecinden bahsetti.
Büyük'e göre, Sanayi Devrimi sonrası kadın, burjuvanın üzerinde planlamalar yaptığı bir nesne haline geldi. Bedenler ve görünüm üzerinde hakimiyet rejimi oluşturmak isteyen burjuvazi , önce kadını fabrikalarda düşük fiyata çalıştırdı. Bir meta olmaya zorlanan kadınlar kapitalizmin nesnesi durumdan kurtulmak adına kendi bedenlerinin hakimiyetinin kendilerinde olduğunu ispatlamak adına kadın hareketlerine başladılar. Feminizmin kurucu unsuru olan bu hareketler özgürleşmek isteyen kadını kapitalizmin nesnesi durumundan çıkarıp kendi kendilerinin kölesi durumuna getirdi.
Batıdaki kadın hareketlerini anlayabilmek için bu süreci iyi bilmenin gerekliliğine dikkat çeken konuşmacı, feminist hareketlerin günümüzdeki karşılığını Nazife Şişman'ın "emaneti mülke çevirme hadisesi" cümlesi ile tanımladı.
Bu süreç içerisinde Osmanlıdaki kadının rolünün farklı olduğunu dile getiren konuşmacı, 1860'lı yılların sonrasında Batı merkezli kadın hareketlerinin Osmanlıdaki yankılarından bahsetti.60 sonrası Osmanlıda kadın hareketleri Batı'dakinin aksine dine ve örfe bağlılığı ifade ettiğini belirten Büyük, vahiyden kopuk kadın hareketlerinin Doğu'ya taşınma sürecini oryantalizm ile açıkladı, oryantalizmin Doğu'nun resmini çizerken kadından başladığına dikkat çekti. Materyalist bir görüş ile hayatı ve insanı yorumlayan oryantalizmin Doğu kadınlarına öteki, bağnaz ve eğitilmeye muhtaç bir rol biçmesi sonucu Doğu kadını kendini ve kimliklerini sorgulamaya başladığını belirtti.
Sürecin devamında Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte kadınlara verilen bazı haklar sonucunda devlete bağlı sadık kul olunması isteniyordu. Oryantalizmin etkisi ile Batı modelli kadın hareketlerinin ikinci sebebi 1980 ihtilali sonrasında Türkiye'de sol kesimin dinden uzaklaştırıcı ve kayıtsız şartsız özgür kimlik peşinde koşmasıyla oluştuğunu belirten Büyük, 12 Eylül Darbesi sonrasında eşlerinin hapislere girmesi sonucu yalnızlaşan kadınların hayatın içerisinde bire bir kalmaları ve erkeksiz bir yaşam içerisinde tek başlarına nasıl bir yaşam sürdüreceklerini ortaya koyma gereklilikleri sonucunda kendilerini yeniden tanımlamaya başladıklarını vurguladı.
Bunların üzerine 90 sonrasında sosyoloji alanında kadın konulu çalışmaların, kadının merkez alındığı ve anketlere tabi tutulduğu bir döneme girildiğini söyleyen Büyük, kadın üzerinde yapılan bu çalışmaların erkek egemen feodal sisteme karşı kadınların tek başlarına var olmak için kendilerine yeni ve özgür kimlikler oluşturma çabasını körüklediğine dikkat çekti. Bu hareketlerden Müslüman kadınların da etkilendiğini dile getiren konuşmacı, okur-yazar bazı Müslüman kadınların kendileri için tek birey kimliği oluşturmaya çalıştığını söyledi. Yeni okumalar sonucunda vahiy ile hayatı örtüştürmeye çalışan Müslüman kadınlar, Rasul zamanında kadınların rolünü ve Rasulün kadınlarla ilgili tutumunu sorgulamaya başladılar. Bunun sonucunda 80 sonrası yeniden vahye dönüş ile İslami hareket içerisinde rolünü oluşturmaya başlayan Müslüman kadınlarımızdan bazıları, 90 sonrasında Batı merkezli kadın hareketlerinden etkilenerek bireysel olmaya başlayan, kişisel gelişimini sağlamaya çalışan bir kimliğe büründü. Ve böylelikle modern kadın yorumlarından nasibini almış oldu.
Nurcan Büyük'e göre liberalleşme ve kapitalizmin hızını arttırması sonucunda hayatın markalar ile yorumlanması, bundan dolayı da Müslüman kadının görselliğinin şık olmadığı yaftası ve kompleksiyle kendilerini karşı tarafa kabullendirme tasası ortaya çıktı. Karşı tarafa kendini kanıtlama süreci içerisinde İslami kimlik ve duruşun zedelenmesi sonucunun bilinç kaymasını oluşturduğuna dikkat çeken Büyük, artık "ne yapılması" gerektiğinden önce "ne olduğumuzu" yeniden ortaya koymamızın önemini vurgulayarak ilk bölümdeki konuşmasını sonlandırdı.
İlk konuşmanın ardından bu süreç içerisinde Müslüman kadının rolünün nasıl değiştiğini nelerden etkilendiğini ve bu süreç içerisinde İslami kimliğin nasıl korunması gerektiğini anlatmak üzere Hülya Şekerci açıklamalarda bulundu.
Hülya Şekerci konuşmasına 80 sonrası Özalizm ve Refah Partisi etkisi ile bu sürecin nasıl devam ettiğini anlatarak başladı. Şekerci, bu yıllardaki değişimlere örnek olarak İslami cemaatlerin STKlara dönüştüğünü ve ilkelerini ve duruşunu belirlerken İslami söylemin yerini insan hakları maddelerinin aldığına dikkat çekti.
Şekerciye göre, kapitalizmin Müslümanların zihninde böyle tahribatlara yol açması geniş çerçeveli bir resimdir ve bu resmin değişimi en hızlı takip edilebilen unsuru kadındır. Tüm insanları değiştiren kapitalizmin sadece kadın üzerindeki değişimlerinin takip edilmesi hem Müslümanların hem de diğer kesimlerin bakış açısı bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Modernizm ve kapitalizm eleştirilerine Müslüman kadınların tesettüründen başlanılması asıl önemli olan İslami kimlik, duruş, İslami bakış açısının ne kadar tahribata uğradığının gözden kaçırılmasına sebep olmaktadır.
Konuşmacı, Özal öncesinde başörtüsüne ve İslam'a karşı ciddi baskılardan sonra Özal ve onu izleyen Refah iktidarı sonrası rahatlamaya başlayan Müslümanların örtülü kadın imajını yeniden sorgulamaya başlama sürecine girildiğine dikkat çekerek bu sürecin örtülü ama şık ve modaya uygun bir tesettür ortaya çıkardığını dile getirdi.
Şekerci konuşmasına değişim sürecinden bazı örnekler ile devam etti. Bilinç seviyesi düşük örtülü kadınların değişime ayak uydurmaları bir yana İslami kimliğini üst kimliği olarak tanımlayan bilinçli Müslüman kadınların bu değişimdeki konumunun ve üzerlerindeki etkilerinin konuşulmasının daha önemli olduğunu vurgulayan Şekerci asıl sıkıntının buradan kaynaklandığını söyledi. Günümüzde genç kızların örtülerinin modernizme büyük oranda ayak uydurmasını birkaç noktada örneklendiren konuşmacı örtülerin yok denecek kadar küçülmesinin, giyimlerindeki tesettüre uygun olmayan tarzların benimsenmesinin ve bunların kişisel tercih söylemleri ile uygunsuz bir seviyeye indirgenilmiş olmasının çok ciddi bir sorun olduğuna dikkat çekti. Bu konuda Müslümanların birbirlerini uyarabilmesinin gerekliliğine vurgu yaptı.
Modernizme araç haline getirilmeye çalışılan Müslüman kadınların değişimlerinde erkeklerinde rol oynadığına dikkat çeken Şekerci bu özenti tavrın kadın erkek karşılıklı ilerlediğini dile getirdi. Konuşmacı, bu kuşatmaya karşı kadın erkek Müslüman şahsiyetlerin birlikte bir duruş sergilemeleri gerektiğinin önemine vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Program dinleyicilerden gelen soruların cevaplanması ile devam etti.
Nurcan Büyük konuşmasının devamında örtüsünden dolayı okullara girememesi yanında, kadınların toplum içerisindeki aldığı rolden ve bu süreç sonucunda gelinen noktadan bahsetti. Okuma sürecine okullar ile devam edemeyen Müslüman kadınların eşleri tarafından bir süre sonra etkin olmayan, pasif konuma düşen kişiler olarak görülmesi anne olan bayanların çocuklarına karşı tutumlarını değiştirmişti. Konuşmacı, ille de okul okunması gerektiğini savunan kadınların bu tavrı erkeğe karşı bir tutum olarak sergilemesi yanlış örneklere yol açtığına ve bu tavırda erkeklerinde payının olduğuna dikkat çekti. Bunun sonucu olarak yeni nesil gençliğin zihinlerinde model olgusunun sağlıklı gelişmemesinden dolayı takvanın sadece içsel bir durum olduğu algısı yerleşmekteydi. Büyük, bu bozulmalara karşı alternatif üretilmesinin yerine İslami kimliğin ve şahsiyetin ne olduğunun yeniden sorgulanması gerektiğine dikkat çekti. Bu konuda vahyi ahlakı kuşanmış her yaş kuşağının sahih bilgiyi, tanıklığı, istişareyi önemseyen ve paylaşan model şahsiyetlere ihtiyaç duyulduğunu vurgulayarak konuşmasını sonlandırdı.
Hülya Şekerci konuşmasının devamında sorulara cevap verdi. Bu dönüşümün tahribatlarından uzak kalmak köşeye çekilip yaşamdan el etek çekmek anlamına gelmemeliydi. Müslümanlara emredilen vahiy ile hayatı yeniden yorumlamak ve ıslah etmek gerekliliği üzerinde duran Şekerci, Müslümanlar olarak birliktelik ağımızı güçlendirmeli ve bu savrulmadan vahye uygun bir hayat idame ettirmeye çalışarak korunabileceğimizi vurgulayarak sözlerini sonlandırdı.
Haber: Büşra BulutFotoğraf: Murat Ayar