Türkiye'de iktidar bir yandan 301. madde ve benzeri gündemler üzerinden kamuoyunu özgürlük alanını kısıtlayan düzenlemeleri kaldırma imajıyla avuturken, diğer yandan baskıcı, zorbaca uygulamalar aralıksız devam ediyor. İnzar dergisine yapılan polis baskını son günlerde yoğunlaşan bu tutumun taze bir örneği olmuştur. İslami çizgide yayın yapan aylık İnzar dergisinin Fatih'te bulunan merkezinin Terörle Mücadele ekiplerince hiçbir yasal belge sunulmaksızın basılması ve bilgisayar ve hard disklerine el konulması hiç şüphesiz açık bir hukuksuzluk göstergesidir.
Yasal çerçevede faaliyet sürdüren bir yayın organına karşı polisin bu pervasız tutumu aksi yönde tüm iddialara karşın sistemin hukuk devleti kurallarını içselleştirmede ne denli zorlandığını ortaya koymaktadır. Daha vahimi ise dergi yetkililerinin ve avukatlarının yapılan baskına ilişkin yasal belge sunulması taleplerine verilen cevaptır: "Elimizde izin belgesi olmasa da biz el koyuyoruz, siz gidin şikayette bulunun!"
Öncelikle şurası net biçimde anlaşılmalıdır ki, devletin "emniyet" güçlerinin hukuksuz uygulamalara tepki gösteren vatandaşlara "ben yaptım oldu, memnun değilsen git suç duyurusunda bulun" deme hakkı olamaz.. Hukuksuzluğu, zorbalığı yaygınlaştıran bu tutum asker-polis terörü anlamına gelir ki, bu açık bir zulüm demektir. Giderek daha sık şahit olunmaya başlanan bu yasa dışı ve keyfi tutumun yol açtığı hukuksuzluklar görmezden gelinemez. Ve yine açıktır ki, bu hukuksuz ve keyfi uygulamanın sorumluluğu bu eylemleri gerçekleştiren memurlardan da önce, bu tarz hukuksuzlukları araştırmayan, sorgulamayan hükümet ve yargı mekanizmasının omuzlarındadır.
İnzar dergisine hiçbir yasal belge sunulmaksızın ve somut mesnet ileri sürülmeksizin yapılan polis baskınını kınıyor, iktidarı muhalif kimliğe sahip kesimler üzerinde sürdürülen baskıcı ve hukuksuz tutuma son vermeye çağırıyoruz.
Özgür-Der Genel Merkezi