Siyonist İsrail'in OECD'ye üyelik müracaatının Türkiye dahil olmak üzere hiçbir ülke tarafından veto edilmediği için kabul edilmesi hakkında bir açıklama yapan Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, AK Parti Hükümetinin gayri ahlaki ve pragmatik tutumu açık bir işbirlikçilik suçu olarak niteledi. OECD'nin meşru olmamakla birlikte Siyonist işgal devletine uluslararası arenada alan açma işlevi görecek bu üyeliğin veto edilmemesini AK Parti'nin, kamuoyuna yönelik sürdürdüğü popülist siyasetin duvara çarpması olarak betimleyen Kaya, olayın İsrail ırkçılığına ve işgalci militarizme zımnen de olsa onay vermek anlamına geldiğini söyledi.
Filistin'e söylemleriyle; Siyonist İsrail'e ise diplomatik, askeri ve iktisadi eylemleriyle destek olanların adalete ve kardeşliğe hizmet edemeyeceklerinin de altını çizen Rıdvan Kaya, işbirlikçilik anlamına gelen bu tavrın sahiplerinin halkımıza yaşattığı utancın asla unutulamayacağını ifade etti.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:
İsrail'in OECD Üyeliğini Veto Etmeyen Hükümet
İşgal ve Katliam Politikalarına Onay Vermiştir!
10 Mayıs 2010
İşgal ve katliamlarla bölgede yer edinmeye çalışan İsrail'in sık sık "insan hakları karnesi"ndeki zayıflarını hatırlatan AK Parti Hükümetinin, İsrail'in OECD'ye üyelik sürecinde takındığı bu gayri ahlaki ve pragmatik tutumu açık bir işbirlikçilik suçu olarak görüyoruz. AK Parti Hükümetinin Siyonist İsrail ile ciddi hiçbir hesaplaşmaya girmeden, askeri ve diplomatik yaptırımlar alanına asla girmeksizin sürdürdüğü kamuoyuna yönelik popülist siyaset Siyonist çetenin OECD üyeliğinin veto edilmemesi ile resmen duvara çarpmıştır. Bu tavrıyla Hükümet, İsrail'e karşı sadece söylem düzeyinde kalan bir siyaset yürüttüğünü ve zulme karşı ciddi, cesur ve samimi olmadığını ikrar etmiştir.
Şüphesiz kapitalist dünya sisteminin bir organı olarak OECD'nin varlığını ve işlevini asla meşru görmemekle birlikte, Siyonist çetenin uluslararası arenada kendisine alan açma çabalarının bir adımı olarak gördüğü bu üyelik girişiminin geri çevrilmesinin gerekliliğini vurgulamıştık. İsrail'in ırkçı ve işgalci militarizmine uluslararası alanda yeni bir meşruiyet ve hareket imkanı açarak diğer üyeler gibi TC Hükümeti de ırkçı ve işgalci militarizme zımnen onay vermişlerdir. Hükümetin bu onay karşılığında İsrail'den birtakım taleplerde bulunulduğuna ilişkin söyleminin hiçbir tutarlılığının olmadığının ve İsrail isimli çetenin hiçbir şartta meşrulaştırılmaması gerektiğinin altını çiziyoruz. Filistin halkının beklentisinin, İsrail'den sadır olabilecek birtakım lütuflar olmayıp, Siyonist çeteye ilkesel tavır almak olduğu görmezden gelinemez.
Filistin'de yaşanan işgal ve cinayetlerden sadece Siyonist çeteciler değil bu suçlara diplomatik ve iktisadi destek verenler de sorumludur. Filistin'e söylemleriyle, Siyonist İsrail'e ise diplomatik, askeri ve iktisadi eylemleriyle destek olanlar adalete ve kardeşliğe hizmet edemezler. Filistin, siyaseten pirim yapmak için bir atlama taşı olmadığı gibi Siyonist İsrail ile yakınlaşmak da ahlaken, siyaseten faturası kolayca ödenebilecek sıradan bir konu değildir. İnsan olmanın, Müslüman olmanın bu çirkin hesaplardan uzak durmakla ve bu çirkin hesaplara savaş açmakla mümkün olduğunu hiç kimse unutmamalı, işbirlikçilik anlamına gelen bu tavrın sahiplerinin halkımıza yaşattığı bu utancın asla unutulamayacağı akıldan çıkarılmamalıdır.
ÖZGÜR-DER