Özgür-Der, AK Parti'nin üniversitelerde başörtüsünün serbest bırakılmasına dair anayasa değişikliğini karara bağlamak üzere yarın görüşecek olan Anayasa Mahkemesi'ne seslenerek yeni bir skandala imza atmaması çağrısında bulundu.
Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada "Toplumu ve İslami değerleri seküler hayat tarzının altında ezmek üzere icra edilen darbe, muhtıra, andıç politikalarına paralel seyreden yargı kararları hukuka ve adalete değil, zulme ve çarpıklığa hizmet edecektir." denilerek insan fıtratını reddeden, İslam inancını düşman belleyen, hukuku resmi ideolojiye kurban eden bir yargı kararının asla meşru olamayacağı vurgulandı.
İnsan iradesini ve Allah'a teslimiyetin sembollerinden biri olan başörtüsünü baskı altında tutup yasaklayanların kararlarına saygı duymayacağını belirten Özgür-Der, böylesi bir yanlış kararın, bu kararı verenlerin toplum nezdinde daha bir nefretle anılmasına ve lanetlenmesine hizmet edeceğinin altını çizdi.
Açıklamanın tam metni:
Anayasa Mahkemesi Başörtüsü Konusunda
Yeni Bir Skandala İmza Atmamalıdır!
3 Haziran 2008
Üniversitelerde başörtüsü yasağını kaldırmak üzere Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerinde yapılan düzenlemelerle ilgili TBMM'de yapılan değişikliklerin iptaline dair başvuruyu Anayasa Mahkemesi yarın (Perşembe) görüşecek. AK Parti ve MHP'nin ortak girişimiyle gerçekleştirilen Anayasa değişikliğine karşı CHP ve DSP ise Anayasa Mahkemesi'nde dava açıp, değişikliğin "yok hükmünde sayılması" için girişimde bulunmuştu. Anayasa Mahkemesi daha önce de RP ve FP örneğinde olduğu gibi laiklik ve anayasanın değiştirilemez ilkeleri üzerinden başörtüsüne ilişkin baskıları hafifletici girişim, hatta temennileri bile parti kapatma ve siyasi yasak gerekçesi saymıştı.
Son birkaç aydır ise Anayasa Mahkemesi'nin başörtüsü ile ilgili ve AK Parti'nin kapatılmasına ilişkin alacağı karar siyasi gündemin bir numaralı problemidir. Türkiye'de Anayasa Mahkemesi, Yargıtay ve Danıştay'ın kuruluşlarından bugüne değin almış oldukları kararlarla Kemalist ideoloji ve fanatik-dogmatik laiklik üzerinden bütün bir toplumu baskı altında tutup terbiye etmeye çalıştığı biliniyor. Yargı kurumları mahkeme kararlarının altına her ne kadar "Türk Milleti adına" gibi klişe sıfatlar ekleyerek kararlarını meşru ve makul göstermeye kalkışsalar da hukuken ve toplumsal olarak ne meşru ne de makul icraatlara imza atamamışlardır. Siyasi-sosyal konularda ve İslam inancının kamusal alanda görünürlüğüne ilişkin alınan kararlar toplum nezdinde hem hâkimlere hem de kanunlara ilişkin güvensizliği beslemiş, alınan kararlara dair geniş toplum kesimlerinde hep bir tepki, karşı çıkış olmuştur.
Anayasa Mahkemesi Raportörü'nün başörtüsüne ilişkin Anayasa değişikliğini mahkemenin yok saymasının mümkün olmadığına ilişkin görüşü de kamuoyuna yansıdı. Buna rağmen başörtüsüne ilişkin Anayasa Mahkemesi'nce alınacak kararın aleyhte çıkması tarihe ve toplumsal hafızaya yeni bir skandal ve İslam'a yönelik artan bir düşmanlık olarak kazınacaktır. Mahkeme üyeleri laiklik, çağdaşlık, kamusal alan veya İnkılâp Kanunları gibi kavram ve araçlarla toplumun İslam'a olan bağlılığını yok sayan, baskı ve manipülasyonlarla terbiye etmeye yönelen politikalarını terk etmelidir. Toplumu ve İslami değerleri seküler hayat tarzının altında ezmek üzere icra edilen darbe, muhtıra, andıç politikalarına paralel seyreden yargı kararları hukuka ve adalete değil, zulme ve çarpıklığa hizmet edecektir.
İnsan fıtratını reddeden, İslam inancını düşman belleyen, hukuku resmi ideolojiye kurban eden bir yargı kararı ne meşru ne de makul olacaktır. Hiç kimse bizden fıtratı, İslam'ı ve hukuku ezip geçen bir mahkeme kararına saygı duymamızı beklememelidir. İnsan iradesini ve Allah'a teslimiyetin sembollerinden biri olan başörtüsünü baskı altında tutup yasaklamakla ne meşruiyet elde edilebilir ne de iktidarın devamı sağlanabilir.
Umuyoruz ki Anayasa Mahkemesi şimdiye kadar izlediği yanlış yolda ısrarcı olmaz ve başörtüsüne ilişkin aleyhte bir karara varmaz. Aleyhte bir kararı zorlayanlar Müslümanların Allah'a ve O'nun rızasını temsil eden sembollere olan bağlılığında bir zayıflama olacağını zannetmesinler. Böylesi bir yanlış karar, bu kararı verenlerin toplum nezdinde daha bir nefretle anılmasına ve lanetlenmesine hizmet etmekten başka bir işe yaramayacaktır. İyice bilinmelidir ki adaleti ve iyiliği ayakta tutmak üzere Allah Teala'nın Müslümanlara yüklediği kulluk görevi her zaman ve şartta devam etmektedir.
Hülya Şekerci
Özgür-Der Genel Başkanı