Darbecilerin sivil yargı önüne çıkartılarak yargılanabilmeleri için Mazlumder, Özgür-Der, Akabe Kültür ve Eğitim Vakfı, AKDAV, Aksa Dayanışma Vakfı, Anadolu Gençlik Derneği, Araştırma Kültür Vakfı, Adaleti Savunanlar Derneği, Hikmet Vakfı, Hukuki Araştırmalar Derneği, İnsan ve Medeniyet Hareketi, Medeniyet Derneği, Mimar ve Mühendisler Grubu ve Uluslararası Hukukçular Birliği tarafından oluşturulan ADALET İÇİN DAYANIŞMA oluşumu tarafından bugün Sultanahmet Adliyesi'nde suç duyurusunda bulunuldu.
Kurum temsilcileri duç duyurusu metnini savcılığa vermeden önce ADALET İÇİN DAYANIŞMA adına Mazlumder İstanbul Şube Başkanı Av. Cihat Gökdemir basın mensuplarına bir açıklama yaptı.
* SUÇ DUYURUSU METNİ AŞAĞIDADIR...
İSTANBUL CUMHURİYET BAŞSAVCILlĞI'NA
(CMK 250 Maddeye Göre Özel Yetkili )
Suç Duyurusunda
Bulunanlar : 1-
2-
3-
4-
5-
6-
7-
8-
9-
10-
Şüpheliler : 1- İlker BAŞBUĞ/Genel Kurmay Başkanı
2- Dursun ÇİÇEK/Albay
3- Hasan IĞSIZ/1. Ordu Komutanı
4- Mehmet Eröz /Korgeneral
5- Mustafa Bakıcı/ Tümgeneral
6- Hicri Dinçerol/Albay
7- Sedat Özüer/Albay
8- İlker Ziya Göktaş/Albay
9- Fuat Selvi/Albay
10- Soruşturma ile tespit edilecek, şikayete konu planın hazırlanması için talimat veren, hazırlayan ve suç için anlaşan, planın icrasında görev alan ve suça asli ve fer`i iştirak eden diğer şüpheliler.
Suç : Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs; Halkı kin ve düşmanlığa tahrik; Suç için anlaşma.
Suç Tarihi :.Nisan.2009
I- MADDİ OLAYIN İZAHI
1- Taraf gazetesinin 12.06.2009 tarihli nüshasında, Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığınca Kurmay Kıdemli Albay Dursun Çiçek tarafından hazırlanmış "İrticayla Mücadele Eylem Planı" adlı bir belge yayınlanmıştır.
2- Söz konusu belge Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ tarafından " kağıt parçası" olarak nitelenmiş ve Genel kurmay Başkanlığınca 15 Haziran 2009 tarihli, BA - 05 / 09 nolu bir basın açıklaması kamuoyu ile paylaşılmıştır. Basın açıklamasında askeri savcılığa soruşturma emri verildiği ifade edilerek belgenin doğruluğunun ispatı halinde, sorumluların yasalar çerçevesinde yargı makamları tarafından cezalandırılacağına ilişkin güvence verilmiş ancak askeri savcının "kovuşturmaya yer olmadığı kararı" vermesi üzerine sorumluları hakkında işlem yapılamamıştır.
3- "İrticayla Mücadele Eylem Planı" isimli belgenin gerçek olduğu, 16.10.2009 tarihinde Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda çalışan bir subay tarafından Ergenekon savcılarına gönderilen ihbar mektubu ve ekinde orijinal belgenin gönderilmesiyle ortaya çıkmıştır. Darbe girişimi ve hukuk düzenine yönelmiş açık bir tehdit niteliği taşıyan söz konusu belgede; "Ak Parti içindeki ajanlar harekete geçirilip partide bölünme yaşanıyormuş hissi verilecek... 'Işık evleri'nde silâh ve mühimmat bulunması sağlanarak Cemaate karşı 'silâhlı terör örgütü' davası açılacak... Bazı hedef kişiler hakkında medyada 'kara propaganda' yapılacak... Ermenistan ve Yunanistan ile ilgili haberler tepki uyandıracak biçimde kullanılarak milliyetçi partilerin tabanı genişletilecek... Ergenekon sanığı subaylar hakkında 'masum oldukları, irticayla etkin mücadele ettikleri için üzerlerine iftira atıldığı' şeklinde haberler yayınlatılacak... Alevi-Sünni düşmanlığı yaratacak hazırlanmış belgelerin yakalanması... vs faaliyetlerin sonunda meşru Ak Partinin sonlandırılması sağlanacak " denilmektedir.
4- Söz konusu ihbar mektubunda belgenin hazırlanmasına ilişkin detaylı bilgilere de yer verilerek şöyle denilmiştir. "Org. Hasan Iğsız'ın doğrudan netice alınabilecek bir eylem planı hazırlaması konusunda verdiği direktif gereği Korg. Mehmet Eröz ve Tümg. Mustafa Bakıcı'nın da katkılarıyla gerekli çalışmalar başlatılmış ve söz konusu eylem planı Alb. Dursun Çiçek tarafından hazırlanmıştır."
"TSK'da psikolojik harekat birimlerinin kuruluş safhasından bu yana aktif bir şekilde görev, alan ve 2009 yılı genel atamalarına kadar Genelkurmay Bilgi Destek Okul Komutanlığı'nda görev yapan Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol bahse konu belge hakkında , "Bu belgeyi biz hazırlamıştık, nasıl sızdı anlayamadım" demiştir. Bu ifade, Hv. Öğ. Bnb. Hicri Dinçerol'un da cuntanın bir elemanı olduğunun ve söz konusu cuntanın faaliyetlerinin İrticayla Mücadele Eylem Planı'yla sınırlı kalmadığının açık bir göstergesidir. Sayın savcım, "İrticayla Mücadele Eylem Planı" basında yer alır almaz, erken davranarak söz konusu evrakın aslını gizlice dosyalandığı klasörden aldım. Belgenin aslının yerinde olmadığı anlaşılınca önce bir kriz yaşandı. Ancak daha sonra belgenin ele geçmesinden korkan bir cunta mensubu tarafından imha edildiği görüşü benimsendi. Nitekim Org. İlker Başbuğ, belge hakkında basın açıklamasını aslının imha edildiğine kanaat getirdikten sonra yaptı."
" 2007 yılı Eylül ayında dönemin Genelkurmay II. Başkanı Org. Ergin Saygun'un emri gereği üniversitelerden bir kısım akademisyen ve CHP yönetiminden bazı politikacıların desteği ile dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korg. H. Nusret Taşdeler'in himayesinde Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda şube müdürü olarak görevli Kurmay Albaylar Dursun Çiçek, Sedat Özüer, İlker Ziya Göktaş ve Fuat Selvi tarafından kamuoyunu yönlendirme maksatlı çeşitli belgeler hazırlandığına tanık oldum. Yukarıda isimleri geçen şahıslar, görev alanlarının dışındaki birçok konuyla ilgili olarak hiçbir hukuki dayanağı olmaksızın çeşitli faaliyetlerde bulunmuşlardır. Bu konuda örnek olması bakımından bahse konu cunta tarafından hazırlanmış bir çalışma EK-B'de sunulmuştur. EK-B'nin altında imza bulunmamasının sebebi evrakın elektronik ortamda gönderilmiş olmasından kaynaklanmaktadır."
II-HUKUKİ DEĞERLENDİRME
1- Makamınıza teslim edilen bu belgeyle, şüphelilerin suç için anlaştıkları, suç tasnii, iftira ve provokasyonlarla halkı kin ve düşmanlığa tahrik edecek faaliyetler planladıkları, antidemokratik ve hukuk dışı yöntemlerle tek başına iktidar olan AK Parti`yi yani meşru T.C. Hükümetini devirmeyi planladıkları anlaşılmaktadır. Medyaya intikal eden haberlerden Adli Tıp Kurumu raporuyla belgenin orijinal, imzanın da şüpheli Albay Dursun Çiçek`e ait olduğu, ihbarcının anlatımlarına göre de bir kısım belge ve delillerin imha edildiği anlaşılmaktadır.
2- İhbar mektubunda delillerin yok edilmesinden sonra şüpheli Dursun Çiçek`in ofisinde göstermelik arama yapıldığı iddiası, Askeri Savcılığın olayın ortaya çıkmasından dört gün arama yapmasıyla doğrulanmaktadır. CMK`na göre bir suç işlendiğini haber alan savcı delillerin yok edilmesini önlemek için derhal gerekli tedbirleri alması gerekirken görevini yasalara uygun olarak yapmayarak bir kısım delillerin yok edilmesine sebep olduğu anlaşılmaktadır.
3- Askeri savcılığın arama işleminden önce Genelkurmay Bilgi destek Daire Başkanlığında delilleri yok etme eylemine iştirak eden tüm personelin, müsnet suçlara iştirak etmeleri sebebiyle suç duyurumuzun şüphelileri olduğu açıktır.
4- Özelde seçim ile iş başına gelmiş bir siyasi partiye ve sivil bir yapılanma olan fikir hareketine yönelik genelde ise toplum huzur ve refahına, halk iradesine ve anayasal düzenin ortadan kaldırılmasına yönelik söz konusu belge içeriğinden, "gerçek dışı ithamlarla karalama kampanyaları başlatılması" ve "kaos ortamı yaratılarak darbeye gerekçeler oluşturmak için planlı ve örgütlü olarak çalışılmasının planlandığı anlaşılmaktadır.
5- Şikayet konusu plan/belge tek kişinin yazdığı bir kağıt parçası olmadığı, suç için anlaşan şüphelilerin suç işlemek için oluşturdukları örgüt faaliyeti olarak bu planı hazırladıkları yolunda kuvvetli delil ve emarelerin var olduğu anlaşılmaktadır. 12 Haziran 2009 tarihinde belge fotokopisinin darbeye teşebbüs suçundan Ergenekon davasında yargılanan Serdar Öztürk isimli emekli subayın ofisinde yakalanmış olması, bu planın iddia olunan Ergenekon Silahlı Terör Örgütü`nün (ESTÖ) eylemlerinin bir parçası olduğunu göstermektedir. Anayasayı ihlal ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini devirmeye yani darbeye teşebbüs eden ESTÖ davasıyla hukuki ve fiili irtibatı olduğu anlaşılmaktadır. Hükümete, sivil yapılanmaya ve esasen kamu barışına yönelik olarak işlenmiş olan suçların yalnızca belgede imzası olan şüpheli Albay Dursun Çiçek tarafından değil emir komuta zinciri içerisinde örgütlenerek hazırlandığı Genelkurmay Bilgi Destek Daire Başkanlığı'nda çalışan bir subay tarafından gönderilen ihbar mektubundan da anlaşılmaktadır.
6- Her ne kadar "İrtica ile Mücadele Eylem Planı" isimli belgenin altında yalnızca şüpheli Dursun Çiçek'in imzası olsa da belge aslını gönderen subayın ihbar mektubunda, belge aslının imha edildiği bilgisi kendisine verilen Genelkurmay Başkanının bu bilgiyi aldıktan sonra `kağıt parçası` açıklamasını yaptığı iddia edildiğine göre hazırlanan plandan Genelkurmay Başkanı İlker BAŞBUĞ`un bilgisi ve talimatı olduğu iddiası da mutlaka soruşturulması gerekmektedir. Belgenin gerçek olduğunun basına intikalinden sonra Genelkurmayın yaptığı açıklamalarda, bu belgeyi kimin sızdırdığı üzerinde yoğunlaşılması da belgeden bilgi sahibi olunduğuna karine teşkil edecek bir husustur. Bu nedenle soruşturmanın selameti ve sorumluların ortaya çıkarılması ve adaletin tesisi için, bazı kısımlarına yukarıda yer verdiğimiz "ihbar mektubu"nun tümünün incelerek, iddiaların araştırılması ve mektubu gönderen subay ile mektupta ismi geçen şahısların dinlenilmesi zarureti vardır.
7- Şüphelilerin eylemlerine uyan TCK`nun ilgili maddeleri;
MADDE 312. - (1) Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs eden kimseye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilir.
(2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
MADDE 216. - (1) Halkın sosyal sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge bakımından farklı özelliklere sahip bir kesimini, diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik eden kimse, bu nedenle kamu güvenliği açısından açık ve yakın bir tehlikenin ortaya çıkması halinde, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
MADDE 220. - (1) Kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt kuranlar veya yönetenler, örgütün yapısı, sahip bulunduğu üye sayısı ile araç ve gereç bakımından amaç suçları işlemeye elverişli olması hâlinde, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, örgütün varlığı için üye sayısının en az üç kişi olması gerekir.
(2) Suç işlemek amacıyla kurulmuş olan örgüte üye olanlar, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
(3) Örgütün silâhlı olması hâlinde, yukarıdaki fıkralara göre verilecek ceza dörtte birinden yarısına kadar artırılır.
(4) Örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi hâlinde, ayrıca bu suçlardan dolayı da cezaya hükmolunur.
(5) Örgüt yöneticileri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen bütün suçlardan dolayı ayrıca fail olarak cezalandırılır.
(6) Örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyen kişi, ayrıca örgüte üye olmak suçundan dolayı cezalandırılır.
(7) Örgüt içindeki hiyerarşik yapıya dahil olmamakla birlikte, örgüte bilerek ve isteyerek yardım eden kişi, örgüt üyesi olarak cezalandırılır.
(8) Örgütün veya amacının propagandasını yapan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Bu suçun basın ve yayın yolu ile işlenmesi hâlinde, verilecek ceza yarı oranında artırılır.
MADDE 316. - (1) Bu kısmın dördüncü ve beşinci bölümlerinde yer alan suçlardan herhangi birini elverişli vasıtalarla işlemek üzere iki veya daha fazla kişi, maddî olgularla belirlenen bir biçimde anlaşırlarsa, suçların ağırlık derecesine göre üç yıldan oniki yıla kadar hapis cezası verilir.
8- Yukarıda yer verilen kanun maddelerini somut olaya uygulanması halinde ortaya çıkan tablo 'İrticayla Mücadele Eylem Planı' isimli belgeyi hazırlatan, hazırlayan, belge içeriği eylemleri gerçekleştirme kararı alan, icra eden veya iştirak eden şahısların kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla örgüt oluşturdukları, idari mekanizmaları, medyayı ve yargıyı kullanarak toplumu ırk, din, veya bölge bakımından birbirlerinin aleyhine iftira atmak, karalama kampanyaları başlatmak, bireysel ve kitlesel eylemlere yol açarak oluşturulacak kin ve düşmanlık hislerinden ve yaratılan kaos ortamından faydalanarak, darbeyi gerekçelendirme ve meşrulaştırma çalışmalarına başladıkları anlaşılmaktadır. 28 Şubat döneminde irtica tehlikesinin var olduğuna halkı inandırmak için nasıl Müslüm Gündüz ve Ali Kalkancı gibi figüranlar kullanılmış ise, söz konusu planda da İskender Evrenesoğlu ve Ömer Öngüt gibi elemanların hazırda el altında bekletildiği bu elemanların kullanılarak provokasyonlar yapılacağı ifade edilmektedir. Ergenekon davasıyla birleştirilen Danıştay saldırısı davasında da, irticai tehdit varlığını kanıtlamak için ESTÖ tarafından tetikçi kullanılarak bir yüksek yargıcın katledildiği düşünüldüğünde, inanç ve din özgürlüğü kapsamında yasal çerçevede faaliyette bulunan bazı insanların evlerinde silah ve mühimmat yakalatma planlarının da Danıştay saldırısından farklı bir amaç taşımadığı aşikardır. Anayasal düzenin değiştirilmesinden, hukuk düzeninin ve ekonominin tahrip edilmesinden, siyasetin toplumsal düzenin alt üst olmasından ve belki de vatandaşlarımızın hayat hakkının ortadan kaldırılmasını doğuracak bir planın hukuk düzenine, parlamenter sisteme ve insan hak ve özgürlüklerine yönelik yakın ve somut bir tehdit olduğu ve müsnet suçları oluşturduğu açıktır.
III- DELİLLER
12.06.2009 tarihli Taraf Gazetesi, İhbar mektubu, 16.10.2009 tarihinde orijinali İstanbul Cumhuriyet Başsavcılına ulaşan `İrtica ile Mücadele Eylem Planı`başlıklı belge, Adli Tıp Kurumu raporu, ESTÖ hakkında devam eden soruşturma ile Silivri`de devam eden yargılama dosyası, tanık, bilirkişi incelemesi ve her türlü yasal delil.
IV-NETİCE-İ TALEP
Yukarıda izah edilen nedenlere istinaden şüpheliler hakkında suç duyurusunda bulunuyoruz. İsimleri yazılı şüpheliler ile soruşturma sonucu tespit edilecek şüpheliler hakkında müsnet suçlardan soruşturma yapılarak kamu davası açılmasını talep ederiz. 30.10.2009