Danıştay'ın anayasayı da ezen din dersleri kararıyla ilgili Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklamada okullarda her gün çocuklarımıza zorunlu Atatürkçülük, milli güvenlik, resmi tarih dersleriyle Kemalizm'i dayatanların bizlere özgürlükçülük dersi vermeye hakları olmadığı vurgulandı. Din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine dahi Kemalizm'i serpiştirmiş olanların tüm çocuklarımızı rahat bırakmalarının istendiği açıklamada, tüm müfredata yayılmış bulunan "zorunlu Atatürkçülük" dayatmasının da sonlandırılması gerektiği ifade edildi.
Açıklamanın tam metni:
Danıştay'ın Zorunlu Din Dersleri Kararı Çifte Standart Örneğidir!
EĞİTİM ÖZGÜRLÜĞÜ ESAS KABUL EDİLİYORSA,
ZORUNLU ATATÜRKÇÜLÜK DAYATMASI DA REDDEDİLMELİDİR!
Danıştay'ın din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinin zorunlu olmasıyla ilgili verdiği karar Türkiye'de yargının evrensel hukuk standartlarını değil, keyfiliği esas aldığını ortaya koymuştur. Danıştay'ın eğitim özgürlüğü noktasında genel tutumunu bilenler açısından; iki velinin, çocuklarının din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinden muaf tutulması yönündeki başvurularını kabul yönünde verilen kararı Danıştay'ın özgürlükçü yaklaşımı olarak görmek imkansızdır.
Danıştay karar gerekçesinde "Devlet'in eğitim ve öğretim alanında yükleneceği görevlerin yerine getirilmesinde, ana ve babanın bu eğitim ve öğretimi kendi dini ve felsefi inançlarına göre yapılmasını sağlama haklarına saygı gösterir." şeklindeki AİHM kararına dikkat çekerek Türkiye'de hakim olan dinsel çeşitliliğin din kültürü ve ahlak bilgisi derslerinde dikkate alınmadığını ifade ediyor. Bu karar özünde doğrudur, gerçekten de her devlet vatandaşlarının inançlarına uygun hareket etmek ve inanmadıkları değerleri, pratikleri onlara dayatmamak zorundadır. Bu açıdan Alevi, ateist ya da farklı inançtan ailelerin çocuklarına zorunlu din dersleri uygulaması bir dayatmadır.
Bununla birlikte eğitimde farklı inanç mensuplarına saygı gösterilmesi gerektiğine dair kararıyla Danıştay açıkça kendisiyle çelişmiştir. İslam ve Müslümanlar söz konusu olduğunda özgürlükçü, insan haklarına saygılı bir tutumdan zerre miktarı eser taşımayan ve bugüne kadar özgürlükler, insan hakları bağlamında hep menfi kararlara imza atmış yüksek yargı organlarının şimdi birden bire özgürlükçü bir çehreye bürünmesi ne yazık ki inandırıcılıktan ve tutarlılıktan uzaktır.
Bugüne kadar altına imza attığı kararlarla İslami kimliğinden dolayı insanları cezalandıran, değerlerini aşağılayan, onların en temel insani haklarını gasp eden Danıştay ve diğer yüksek yargı organları Türkiye'de keyfilik ve zorbalığın açık bir simgesine dönüşen başörtüsü yasağını akıl almaz kararlarıyla tahkim etmeye devam etmektedir. İlginçtir dün açık lise sınavlarında dahi başörtüsüne tahammül etmeyen karara imza atan da bugün din kültürü ve ahlak bilgisi dersleri ile ilgili özgürlükçü görünen karara imza atan aynı Danıştay 8. Dairesi'dir. Türkiye'de yüksek yargının keyfiliğini ortaya koyarken başörtüsünün sokakta dahi yasaklanması gerektiği yönünde kararlar veren, katsayı adaletsizliği ile ilgili kararlarda keyfi hükümler verenlerin şimdi çoğulculuktan, farklı görüş ve fikirlere saygıdan bahsetmesi çelişkiden de öte açık bir ikiyüzlülüktür.
Halkın büyük çoğunluğunun sahip olduğu değerleri yok saymak, yasaklamak, ortadan kaldırmak için gerektiğinde mevcut kanunları dahi çiğnemeyi adet haline getirenlerin "düzene uyumlu din dersine" tahammül edemeyenlerin özgürlükçü yorumları ancak halkın değerlerine aykırılık noktasında söz konusudur.
Anayasayı denetleme yetkisi olmadığı halde Danıştay'ın vermiş olduğu bu karar asla özgürlükçü sıfatını hak edecek bir karar değildir. Her fırsatta halka ve değerlerine meydan okuyan, gerektiğinde hukuku, adaleti çiğneyen, resmi ideolojiyi dogmatizm ve bağnazlıkla topluma dayatan, oligarşik düzenin devamı için ellerinden geleni ardına koymayanlar ancak işlerine geldiği noktada özgürlüklerden yanadırlar.
Okullarda her gün çocuklarımıza zorunlu Atatürkçülük, milli güvenlik, resmi tarih dersleriyle Kemalizm'i dayatanların bizlere özgürlükçülük dersi vermeye hakları yoktur. Hatta din kültürü ve ahlak bilgisi derslerine dahi Kemalizm'i serpiştirmiş olanlar tüm çocuklarımızı rahat bırakmalıdırlar. Resmi ideolojinin dayatıldığı derslerin kaldırılması talepleri karşısında sessiz kalanlar ya da bu dersleri adeta bir din imişçesine halkın çocuklarına dayatanlar asla tutarlı bir özgürlük ve hukuk savunucusu olamazlar.
Biz bu kararı alanları ve en genelde de devletin eğitim politikasını yönlendirenleri tutarlı olmaya ve kendileri için hak olarak gördüklerini başkalarına yok saymamaya çağırıyoruz. Toplumdaki farklı inançlara saygı gerekçesiyle zorunlu din dersleri uygulamasına karşı çıkanlar, tutarlı davranmalı ve Müslümanların inançlarıyla çelişen resmi ideolojik dogmalar ve tüm müfredata yayılmış bulunan "zorunlu Atatürkçülük" dayatmasından vazgeçmelidirler.
Hülya Şekerci
Özgür-Der Genel Başkanı