Başbakan Susmamalı; Hesap Sormalıdır!”

Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, başörtüsünden dolayı GATA’ya alınmayan Başbakan eşi Emine Erdoğan üzerinden Meclis’teki MHP’nin tavrı ve Erdoğan’ın “Konuşursam…” mealindeki sözleri hakkında bir açıklama yaptı.

Ergenekoncu paşaların cezaevinden kurtarılması konusundaki üstün gayretleriyle kamuoyuna mal olan GATA'da yaşanan çirkin muamelenin güya insan hakları ve kadınlara yönelik ayrımcılık konusunda alabildiğine hassas olan medya ve aydınlar tarafından sessizce geçiştirildiğine dikkat çeken Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, bürokratik oligarşinin bu ülkede nasıl bir akıldışılık ve ahlaksızlık rejimi tesis ettiğinin bir kez daha ifşa olduğunu açıkladı.

Meclis'te Osman Durmuş'un sarf ettiği ifadelerle MHP'nin bu açık zulme, rezilliğe arka çıktığını belirten Kaya, bu tutumun, rakibini zayıflatmaya yönelik bir taktik olmanın ötesinde doğrudan askere selam çakma tavrı olduğunu ve MHP'nin otoriter-faşizan yüzünü bir kez daha ortaya koyduğunu belirtti.

Rıdvan Kaya, açıklamada zulmü tüm boyutlarıyla teşhir etmenin zulümle mücadelenin ayrılmaz bir parçası olduğuna dikkat çekerek; bürokratik oligarşi ile mücadeleyi ertelemenin despotizmin ömrünü uzattığını ifade etti. Bu yüzden ne Başbakan, ne de diğer yetkililerin susmaması ve Başbakan'ın emekliliğini falan beklemeden yaşadıklarını halka açıklaması gerektiğini söyledi. Böylelikle aslında herkesin gayet iyi bildiği gerçeklerin de açığa çıkarak, tartışılması ve gündemleşmesi gerektiğini söyleyen Kaya, zalimane işleyişe karşı tutarlı, kalıcı ve etkili bir tavrın ancak bu şekilde geliştirilebileceğine vurgu yaptı.

Özgür-Der Genel Merkezi'nden yapılan açıklama:

Kendisiyle İlgili Tüm Gerçekleri Bilmek Halkın Hakkı,

Hukuksuzlukların Hesabını Sormak Hükümetin Görevidir!

4 Şubat 2010

Başbakan'ın eşi Emine Erdoğan'ın başörtüsü yüzünden GATA'ya alınmadığına ilişkin tartışmalar, bürokratik oligarşinin bu ülkede nasıl bir akıldışılık ve ahlaksızlık rejimi tesis ettiğini bir kez daha ifşa etmiştir. Bu tartışma Ergenekoncu paşaların cezaevinden kurtarılması konusundaki üstün gayretleriyle kamuoyuna mal olan GATA'nın daha başka ne tür hassasiyetlere sahip olduğunun görülmesine de katkı sağlamış; aynı zamanda militarizmin dogmatik niteliğine de ışık tutmuştur.

Şüphesiz dayatma çok yönlüdür ve kimisi doğrudan, kimisi dolaylı geniş bir destekçi kümesine de sahiptir. Bu çirkin uygulamanın sahibi konumundaki Genelkurmay susmaktadır. Güya insan hakları ve kadınlara yönelik ayrımcılık konusunda alabildiğine hassas olan medya ve aydınlar sessizce geçiştirmektedir. Ve bir de bu dayatmayı açıkça sahiplenen, ona destek çıkanlar vardır. Meclis'te Osman Durmuş'un sarf ettiği ifadelerle MHP bu açık zulme, rezilliğe arka çıkmıştır. Bu tutum sadece politik kaygılarla ortaya konulmuş, rakibini zayıflatmaya yönelik bir taktik olmanın ötesinde doğrudan askere selam çakma tavrıdır. Darbe planlarının ayyuka çıktığı, militarist zihniyetin "irticayla mücadele" adına vahşi senaryolarının tartışıldığı bir süreçte, Erdoğan eleştirisi kamuflajlı bu askerci tutum MHP'nin otoriter-faşizan kimliğine de gayet yakışmıştır!

MHP'nin zaten gerek kendi milletvekiline Meclis'te başörtüsünü çıkarttırması, gerekse de hükümet ortağı olduğu dönemde sergilediği tutum başörtüsü özgürlüğü diye bir sorunu olmadığının göstergesiydi. MHP yıllarca tabanının hassasiyetlerini istismar ederek başörtüsünden yana görünmeye çalışmış ve bunda kısmen de olsa başarılı olmuş bir parti. Ve şimdi GATA tartışmasıyla birlikte asıl kimliği görmek istemeyenler için dahi inkar edilemeyecek bir gerçek olarak ortada.

Şüphesiz herkesin açık kimliğiyle ortaya çıkmasının gerekliliği ve faydası tartışılmaz. Yalanla, saptırmayla, dolaylı ifadelerle zulmü savunanların maskelerinin inmesi olumlu bir gelişmedir. Açık olmak, tutarlı olmak, halktan gerçekleri gizlememek önemlidir, gereklidir. Bu noktada Başbakan'ın da ülkede yaşanmış ve yaşanmakta olan despotizmin boyutlarını net biçimde ortaya koyması, aciz kaldıkları noktada dayatmaları ve dayatmacıları halka teşhir etmesi şarttır. Herkesin nasıl bir ülkede ve ne tür baskılar altında yaşadığını bilmeye hakkı vardır.

Bu itibarla Başbakan'ın GATA meselesine ilişkin olarak dün yaptığı açıklamada "Yaşadıklarımı anlatırsam ülkem bunu kaldırmaz!" şeklindeki sözlerini anlaşılabilir ama yanlış buluyoruz. Zulmü tüm boyutlarıyla teşhir etmek zulümle mücadelenin ayrılmaz bir parçasıdır. Bürokratik oligarşi ile mücadeleyi ertelemekse despotizmin ömrünü uzatmakta, zorbalığın kanıksanması gibi son derece olumsuz bir sonuç doğurmaktadır. Bu yüzden ne Başbakan, ne de diğer yetkililer susmamalıdırlar. Bilakis Başbakan emekliliğini falan beklemeden yaşadıklarını halka açıklamalıdır. Bu şekilde aslında herkesin gayet iyi bildiği ama kimilerinin görmezden geldiği ve hatta icabında inkar etmekten bile çekinmediği hususların açığa çıkması sağlanmış olabilir. Gerçekler açığa çıkmalı, tartışılmalı, gündemleşmelidir. Zalimane işleyişe karşı tutarlı, kalıcı ve etkili bir tavır ancak bu şekilde geliştirilebilir!

ÖZGÜR-DER

Basın Açıklamaları Haberleri

Ey Sisi, Gazze halkının açlık ve susuzluktan ölümünü daha ne kadar seyredeceksin?
Türkiye ve Suriyeli STK'lardan Suriyelilere yönelik saldırılara karşı ortak basın açıklaması
Özgür-Der: Kemalist öğütüm sistemini tartışmadan atılacak hiçbir adım yeni olmayacaktır!
Soykırımcı Çin BM’nin kararına uy, Uygurları serbest bırak
Yurtdışı Filistinliler Halk Kongresi’nden ‘Gazze’deki Soykırımı Durdurun!’ çağrısı