Genel Kurmay Başkanlığı tarafından hazırlanan "Akredite Basın ve Yayın Organları Yeniden Değerlendirmesi" adlı rapor 28 Şubat'ın devam ettiğinin açık bir göstergesidir. Basına sızan söz konusu raporda gazete ve televizyonlar ile birlikte yazarlar da ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmek ve artı-eksi not verilmek kaydıyla yakın takibe alınmaya çalışılıyor.
Raporun en önemli noktası gazetecilerin "Askerin siyasete olan müdahalesine ve askeri harekatlara karşı oldukları bilinmektedir." ibaresiyle tasnif edilmesidir. Askerin siyasete karışmasıyla ilgili en küçük bir eleştiriyi yapan gazeteciler hakkında olumsuz kaydı düşüldüğünü gösteren bu durum, Türkiye'de askeri vesayetin olduğunu teşhir eden fütursuz tavırlara yeni bir örnek teşkil etmektedir.
Askerin siyasete müdahalesinin eleştirilmesine dahi tahammül etmeyen bu zihniyetin hazırladığı rapor medya geneli açısından tam bir skandaldır. Yıllardır Türkiye'de asıl sorunun hak, hukuk tanımayan askeri vesayetten kaynaklandığını dile getiren duyarlı kesimlerin haklılığı ortadadır. Darbecileri yargılamayan, faili asker olduğunda suçun üzerini örten, asker karşısında el-pençe divan duranların bu rapora şaşırmamaları gerekiyor. Kurumsal olarak askerin siyasete girmesini savunan Genelkurmay'ın, bu çerçevedeki hukuksuz uygulamaları savunmaya devam edeceğinin göstergesi raporun basına sızması sonrasında gösterdiği tutumda ortaya çıkıyor. Genelkurmay Başkanlığı medyada yer alan haberlerden sonra raporun basına sızmasından dolayı soruşturma başlatıyor. Rapor için değil, onun basına sızması hakkında soruşturma açılması askerin darbeci zihniyetinden geri adım atmadığını gözler önüne seriyor.
Mezkur hadise sadece bazı basın yayın organlarının ya da gazetecilerin Genelkurmay'ın toplantılarına çağrılmaması durumu değildir. Hadise askeri vesayete, darbeye, hukuksuzluğa karşı çıkan, en küçük eleştirileri yapan yayın organlarının, gazetecilerin dahi hizaya sokulmasının hedeflenmesidir. AK Parti Hükümeti'nin bu olay karşısında hiçbir şey olmamış gibi suskunluğunu sürdürmesi de askerin siyaset üzerindeki tahakkümünün devam ettiğinin somut delilidir.