1973 Savaşından beri İsrail'i bölgede meşrulaştırmak için ABD, yoğun çaba sarf ediyor. Bu sürecin son halkası Amerika'da gerçekleştirilecek olan Annapolis Konferansı'dır.
Başkanlık süresinin dolmasına bir yıl kala George Bush, Filistin-İsrail görüşmelerinde 'ilerleme' sağlatarak ABD'nin Ortadoğu'daki katliamlarını, başarısızlıklarını örtmeyi hedefliyor. Diğer taraftan geçen yılın temmuzunda Lübnan'da Hizbullah karşısında hezimete uğrayan İsrail Başbakanı da koparacağı tavizlerle yenilgiyi galibiyete dönüştürme çabasında.
Oysa Siyonist İsrail; ırkçı, faşist yapısıyla türünün son örneğidir. Varlığı tamamen işgale dayanan İsrail yapısı gereği barışa uzaktır. Zaten şu ana kadar hiçbir BM kararını uygulamadığı gibi altına imza attığı yükümlülükleri de yerine getirmemiştir.
İsrail'le ilişkileri stratejik düzeyde olan Türkiye, Annapolis Konferansı'ndaki rolüyle işgalin; zulmün devamına kendisi razı olduğu gibi razı olmayan Suriye gibi ülkeleri de ikna etme çabasıyla işbirlikçiliğini pekiştirmektedir. Siyonist devletin Cumhurbaşkanını Meclis'te konuşturarak zaten neler yapabileceğini Türkiye ortaya koymuştur. Takla ata ata kendini konferansa davet ettiren Türkiye gibi hepsi kendi içinde ciddi sorunlar yaşayan Arap Birliği ülkeleri de Annapolis Konferansı'na katılma kararıyla halklarından çok ABD'yi gözettiklerini bir kez daha göstermişlerdir. Siyonistlerin uyguladığı baskı, tutuklama, suikast ve ambargoyu kırmak için kılını dahi kıpırdatmayan işbirlikçi bölge rejimleri Annapolis'e efendilerine tazim için heyecan içinde gidiyorlar.
Konferansta Filistin adına katılacak Mahmud Abbas Filistin halkının meşru temsilcisi değildir. Darbeci Abbas ve ekibi bugüne kadar Filistin halkının yararına iş yapmadığı gibi bundan sonra da siyonist rejimin Filistinlilere yönelik gerçekleştirdiği cinayet ve katliamlarını temize çıkarmaya çalışmaktan başka bir şey yapmayacaktır. Filistin halkı seçimlerde Hamas'ı tercih etmiştir. Hamas'ın dahil olmadığı bir anlaşma hiçbir şekilde Filistin halkını temsil etmeyecektir. Filistin halkına on yıllardır vahşet yaşatan Siyonist işgale karşı varlık gösteremeyenler, yaşanan zulme seyirci olmaktan öte herhangi bir tepki koyamayanlar Filistin halkını ilgilendiren hiçbir konuda belirleyici olamazlar.
Annapolis Konferansı'na katılanlar, İsrail'e karşı direniş seçeneğini hiçbir zaman tercih etmeyenlerdir. Bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da Filistin'le ilgili kararları verecek olanlar Filistin halkı için çok ağır bedeller ödeyen ama buna rağmen mücadeleden asla vazgeçmeyenlerdir. Bu anlamda Filistin halkının temsilcileri kanlarıyla ve canlarıyla Kudüs'ün onuru için savaşan direnişçilerdir.
Şu bilinmelidir ki nasıl Camp David, Madrid ve Oslo süreçleri direnişi tasfiye etmeyi başaramadı ise Annapolis de başarılı olamayacaktır. Filistin halkı teslimiyeti ve emrivakiyi asla kabul etmeyecektir. İşgal ve zulüm devam ettiği müddetçe direniş de devam edecektir. Ama bu konferansa katılanlar ise tarihe hain ve işbirlikçi olarak geçeceklerdir.
Mustafa Eğilli
Özgür-Der Genel Başkan Yardımcısı