Yine Z.H.K.M.'de gerçekleştirilen bu haftaki seminerlerde Şükrü Hüseyinoğlu Taha, 24/124'cü ayeti bağlamında "Zikrin Önemi"ni tartışırken Kenan Alpay da "İslami Dergiler" bağlamında "Anadoluculuk Hareketi ve Bin Yıllık Tarih Tezi" isimli bir sunum yaptı.
Zikrin Önemi
Sunumunda zikir kavramının dilsel ve Kur'ani anlamı üzerinde duran Şükrü Hüseyinoğlu, zikrin en geniş anlamda Allah adına düşünmek, O'nun adına davranmak, hayatın merkezine Allah'ı koyarak yaşamak olduğunu belirterek onun bir yaşam tarzı olarak anlaşılması gerektiğini söyledi.
Son olarak zikrin nasıl olması gerektiği üzerinde de duran Hüseyinoğlu, Allah'ı zikretmenin Kur'anî bir emir olduğunu ve bunun da ancak Allah'ın öğrettiği şekilde gerçekleştirilmesi gerektiğini söyleyerek ibadî bir konuda başıboşluğa ve kendiliğindenliğe yer olmadığının altını çizdi. Kur'an açısından Allah'ı anmanın en güzel ve mutedil yolunun O'nu isimleri ve sıfatlarıyla anmaktan geçtiğinin altını çizen Hüseyinoğlu, tarikat kültüründe oldukça yaygın olan "hu" zamirine dikkat çekerek bunun Esma-i Hüsna'da olmadığını ve dolayısıyla hiçbir gizeminin bulunmayıp sıradan/basit bir tekil zamir mesabesinde olduğunu söyledi.
Son olarak da zikre yaklaşımda Kur'an ile gelenek arasındaki farkı saptamaya çalışan Hüseyinoğlu "Kur'an'daki zikir insanı kendine getiricidir" derken "tasavvuftaki zikir ise insanı kendisinden geçiricidir" dedi.
Hüseyinoğlu konuşmasını şu vurgularla tamamladı: "Mü'min her anını Allah ile yaşar. Hayatın her hangi bir anını ve alanını Allah'tan bağımsız yaşamaz. El-hasıl zikir, Allah'tan bağımsız hiçbir anı ve alanı tasavvur etmemek, Allah'ı hayatın eksenine koymak ve yine hayatı O'nun biçimlendirdiği şekilde yaşamaktır".
Anadoluculuk Hareketi ve Bin Yıllık Tarih Tezi
Nüzhet Sabit (1883–1919) ve Vazife Dergisi:
Osmanlı'da vatan fikri, vatanseverlik/vatanperverliğin tartışılmaya başlanmasının ardından bunu sistematize eden ilklerden. Anadoluculuk ideolojisinin modern anlamda idolü mesabesinde.
Vazife Dergisi ilk defa 27 Kasım 1911'de yayınlandı. 1908'de Paris'e tetkikler yapmak üzere gitti. Masonluk cemiyetinden yana hayal kırıklığı yaşadı. İTC'nin önderlerinden Talat ve Dr. Nazım ile ters düştü. İTC'nin istibdadına ve Alman işbirlikçiliğine karşı çıktı. Gazetesi kapatıldı ve yargılandı.
Vatansever, idealist milliyetçi ve sosyalizm eğilimlerini meczetmişti. Türkçülüğü insaniyetçilikle birleştirmeyi hedefledi. Türk Uşağı isimli tiyatro eserinde " Anadolu'da köklenin, Anadolu toprağında kuvvet bulun" diyordu.
Temel meselelerin tamamında Gökalp ve savunduğu sosyolojik-siyasi görüşlere karşıdır. İlk hedefi Anadolu sevgisini yaymak ve Anadolu'yu kurtarmaktı. Serbest iktisat ekolüne (liberalizm) karşıdır. İktisadi görüşü devletçiliktir.
Hilmi Ziya Ülken (1902–1974 ):
Osmanlıcılık, İslamcılık ve Turancılık akımlarına karşı Memleketçilik akımını kurdu. Mükrimin Halil Yinanç'ın etkisiyle İslam tarihine olan ilgisini Anadolu tarihi'ne çevirdi. Çeşitli alanlarda 60'ı aşkın eser geride bıraktı.
İdeologluğunu yaptığı Anadolu Kültür Hareketi, yüksek okul öğrencileri arasında yeni bir ideoloji olarak yayıldı. Anadolu'yu, "doğacak kültür"ün kaynağı ve hedefi olarak betimler.
1917'de Türk Ocağı içerisinde Onun etkisiyle bir grup gençte Büyük Türkçülüğe/Turancılık ideolojisine karşı Küçük Türkçülük/Anadolu Türk milliyetçiliği veya Türkiyecilik fikri belirmeye başladı.
1919'da H. Ziya Ülken ve Reşit Kayı elyazması olarak Anadolu Dergisi'ni çıkarmaya başladı. Dergi 12 sayı yayınlandı.
Mükrimin Halil Yinanç (1898–1961):
Uğruna ağır bedeller ödeyecek ve fedakârlıklarda bulunacak düzeyde bir Anadoluculuk ideolojisi bağlısı ve öncüsüdür. Fransa'da okuduğu yıllarda Osmanlı arşivlerini inceledi. "Düsturname" isimli eserin Fransa ulusal kütüphanesinden her hangi bir yolla çıkarılması yasak olduğundan onu bölümler halinde ezberleyerek yazdı. Ve Türkiye'ye dönüşünde yayınladı. Bunun sonucu olarak kütüphane yetkilisi görevden alındı. Beş bin yıllık Türk tarih tezi ve Güneş dil teorisine karşıydı. Yine bu pozitivist Türk milliyetçiliğine ve onun sözcülüğünü yapan M. Kemal, Z. Gökalp ve İnönü'ye karşı olduğundan M. Kemal tarafından konuşmacı olarak çağrıldığı Türk Tarih Kongresine gitmemek için 12 ön dişini çektirdi. "Tarihimizin adı Anadolu tarihidir. Nasrettin Hoca, Battal Gazi ve Köroğlu Anadolu örfünün üç milli kahramanıdır.
Anadolu örfünün pınarı Orta Asya Türkmenlerindedir. Oğuz Destanı, Türkmen'in ilk efsanesidir. Oğuz, Anadolu'ya Müslümanlaşarak geldi." Yaklaşımlarıyla bin yıllık tarih tezinin ve Anadolu Türk milliyetçiliğinin sözcülüğünü yaptı.
Ziyaeddin Fahri Fındıkoğlu (1901–1974 )
Hocası Mehmet İzzet'ten ve "Milliyetçilik Nazariyeleri" eserinden etkilendi. 1928'de doktora yapmak için gittiği Strasbourg'da Charles Blondel'in etkisiyle Ziya Gökalp üzerine çalıştı. Gökalp'in Turancı Milliyetçiliğine karşı Anadolucu Türkçülüğü savundu. Kooperatifçilik, Coğrafya ve Sosyoloji, Ahlak Tecrübesi ve Sosyalizm üzerine yoğunlaştı. Düşünce ve yaklaşımlarıyla özellikle de Remzi Oğuz Arık ve Nurettin Topçu üzerinde büyük etkisi bulunmakta.
Remzi Oğuz Arık (1900–1954)
1926'da Avrupa'ya arkeoloji okumaya gitti. Aynı zamanda Fransızca eser de yazdığından Anadoluculuk ideolojisinin Batı'da en çok nam yapan kişilerindendir. Mistik Anadoluculuk fikrini ulvileştirme, ilahlaştırma derecesinde savunusunu yaptı.
Fransa/Paris'e gelen öğrencileri teşkilatlandırıp siyasallaştırdı.
Gençlerle her karşılaşmasında değişmez sorusu: "Bugün Anadolu için ne yaptın?" sorusuydu.
Türkiye'ye dönünce Arkeoloji çalışmalarını başlattı. Ankara Arkeoloji Müzesi'nin Müdürü oldu.1935'te Alacahöyük Kazıları kitabını yayınladı.1947'de Müze, Tarih ve Folklor Çalışmaları Klavuzu isimli eserini yayınladı.
"Yurt ve Dünya gerçeğini en uyumlu olarak izah eden Mabed Müzedir. Müze, insanlığın vicdanını yumuşatan modern bir tapınaktır. Ne kadar millet varsa o kadar milliyetçilik vardır." diyordu.
1943–1944 yıllarında H. Avni Göktürk ile Millet Dergisi'ni çıkardı
Nurettin Topçu (1909–1975)
Nasyonel sosyalizmi ve Türkçülüğü İslam ile sentezlediğinden ve mistik Anadolu milliyetçiliğine tasavvuf menşeli bir ruhçuluk kattığından dolayı bu kirli gömleklerin Müslümanlara bulaşmasında büyük katkıları bulunmaktadır. Günümüzde bunun etkilerini hala aşamayan kişi-kesimleri anlamak ve tanımak için de oldukça önemlidir.
Erzurumlu bir ailenin çocuğu olarak İstanbul'da doğan Topçu İstanbul Lisesi'ni bitirip devlet bursuyla Avrupa'ya gönderildi. Avrupa/Paris serüveninde en çok Remzi Oğuz ve Ziyaeedin Fahri ile görüşmüştür. Onların aracılığıyla girdiği Sosyoloji Cemiyeti'nde hocası Moris Blondel ile tanışmıştır. Samet Ağaoğlu, Ömer Lütfi Barkan gibi Türkçü tarihçilerle de hafta sonu toplantılarına katılmaya devam etmiştir. Dr. Adnan Adıvar'ın vesilesiyle müsteşrik Lois Masignon'la tanışarak ona Türkçe dersleri vermiştir. Dolayısıyla Hallac-ı Mansur'a ve Vahdet-i Vücud felsefesine de Massignon'un etkisiyle bağlanmıştır. Türkiye'ye dönünce Galatasaray lisesinde öğretmenliğe başladı. Aile dostu ve fikirlerinin oluşmasında büyük etki eden Hüseyin Avni Ulaş'ın kızıyla evlendi. Ve düğün günü İzmir'e sürgün edildi. Hareket Dergisi'ni sürgün olarak geldiği İzmir'de 1939'da yayınlamaya başladı. "Çalgıcılar Yine Toplandı" yazısı dolayısıyla Denizli'ye sürgün edildi. Ve burada ayrıca Said-i Nursi ile tanıştı.
Haydarpaşa Lisesi'ne tayin olduğunda arkadaşı Sırrı Tüzer aracılığıyla Serezli Hasip Efendi ve daha sonra da Kazanlı Abdülaziz Efendi ile tanıştı.
Bu iki şahsiyetin etkisi ile Tasavvufa bağlandı. Din anlayışı üzerinde bu iki ismin etkisi hissedilir.
Türk Kültür Ocağı, Türk Milliyetçiler Cemiyeti, Milliyetçiler Derneği ve Türkiye Milliyetçiler Derneği çevrelerinde etkisi hissedildi.
Mustafa Kemal ve Ziya Gökalp çizgisindeki Pozitivist Milliyetçiliğe karşı çıktı.
Anadolu topraklarından neşet eden "İslam Ruhçuluğu"nu Türk Milliyetçiliği olarak benimsedi.
Anadolu İslam Sosyalizmi fikrini idealize ederek yaygınlaştırmaya çalıştı.
Türk Milliyetçiliği fikrini Oğuzlar, Anadolu ve Tasavvuf fikriyatı ile yoğrulmuş Bin Yıllık Tarih üzerinde temellendirir.
Ayakları Anadolu vatanına basmadığı için Turancılığa ve Ümmetçiliğe karşıdır.
"Turancılık ve Ümmetçilik milli hedeflere zararlı cereyanlardır." diyor. Türk Milliyetçiliği ile İslam inancının ayrıştırılamayacağını savunur. Batılılaşmaya ve modernleşmeye karşıdır. Şehre karşı köyü öncelemektedir. Komünizme ve Anarşizme karşı, Mistik Sosyalizmi savunmaktadır. Topçu'ya göre Sosyalizm çağımızın Şeriatıdır. İslam ile Mistik Sosyalizmi eşit görmektedir.
Hallacı, Gazaliyi Platonla, Kantla; Yunusu, Mevlana'yı Pascal ve Bergson ile meczetmeyi çıkış yolu olarak görür.
Yahya Kemal (1884–1958)
Dergâh Dergisi'ni çıkardı. Fransa yıllarında Paris'in entelektüel kesimlerinden etkilendi. Hocası Albert Sorel'in etkisiyle Fransız şiirine ve sosyalist eğilimlere sahip oldu. Camille Julian'ın "Fransız milletini, bin yılda Fransa'nın toprağı yarattı." sözü düşünce dünyasında etkili oldu. Milliyeti tayin ve tahdit etmenin gereğine inandı.1071'den itibaren Anadolu'da tekevvüne başlayıp İstanbul'un fethiyle kemale eren bir Türklüğe inanıyordu. Kemal, alabildiğine İslam'dan uzak olan yaşantısına karşın –hurafe dahi olsa- İslam'la irtibatlı her türlü olguya da son derece saygılı olup bunları savunmuştur!
Haksöz-Haber