İlk dersi anlatan Yılmaz Çakır, "İyilikte Bulunulacaklar" başlığı altında Nisa Suresi 36. ayetini tefsir etti. Çakır, ayet çerçevesinde kendisine iyilikte bulunulacaklara sırasıyla değindi.
Çakır, ilk olarak "ihsan" kavramını açıkladı. Ve iman eden kimselerin iyilik yapmalarının ancak Allah ile irtibatlı olabileceğini söyledi. Ayrıca, ihsan ile birlikte Kuran'da iyilik anlamında kullanılan "birr" kavramına da değinen Çakır, ihsan kavramının karşılık beklenmeksizin maddi-manevi yapılan tüm eylemleri kapsadığını söyledi. Anne babaya itaatin Allah nezdinde önemli bir noktayı temsil ettiğini ve ibadetin esas karşılığının itaat olduğunu ifade etti. İbadet ile ilgili yapılan tanımlamaların ancak itaati merkeze aldıktan sonra isabetli tanımlamalar olabileceğini söyledi.
Yılmaz Çakır ayrıca 'tevhid' konusuyla ilgili, "Tevhid, sadece Allah'ı bir kabul etmek değildir. Bir, kendisi arasında önceliği olan varlıktır. Tevhid derken bir değil de biricik ve tek ifadelerinin kullanılması zihni daha da berraklaştırır." dedi.
Daha sonra İsra Suresi'ndeki 'ana-babaya of bile demeyin' uyarısı çerçevesinde ihsanın sadece maddi yardım olarak algılanmaması gerektiğini, yaşlılarla muhabbet kurmanın da onlarla sohbet etmenin önemli olduğunu söyledi. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte insanların bilgi edinme araçlarının da değiştiğini ifade etti. Eskilerde gençler, tecrübeli ve bilgin olan yaşlıların sohbetlerinden bolca istifade ederlerken; kitap, dergi ve benzeri bilgi edinme araçları ile bu durumun çok değiştiğini ve yaşlıların çok ihmal edildiğini söyledi.
2. Yoksullar (Miskinler):
Konuyla ilgili Kuran'da miskin ve fakir olarak ihtiyaç sahiplerinin iki farklı kavramla ifade edildiğini söyleyen Çakır, Kuran'da sıkça yetim ve yoksullara ihsanda bulunma vurgusunun yapıldığını ve bu durumun Kur'an'ın adaletinin iki farklı tezahürü olduğunu söyledi.
3. Komşulara İhsanda Bulunma:
Çakır, bu bahiste ise Nisa 36'daki yakın ve uzak komşulara ihsanda bulunmanın mü'min olan her kimse için dikkat edilmesi gereken hususlar arasında yer aldığını ve diyalog oranında yakın ve uzak komşulara ihsanda bulunulması gerektiğini ifade etti. Kendisine ihsanda bulunulan kimseler arasında Yahudi, Hristiyan vs. farkı gözetilmemesi gerektiğini söyledi. Tabi bu durumdan, Allah'a ve O'na iman eden kimselere, zarar verenlerin istisna tutulmaları gerektiğini de sözlerine ekledi. Ayrıca Müslümanların komşulara ihsanda bulunma üzerine çok fazla efor harcayıp, yapmaları gereken diğer sorumlulukları yapmamalarının da, kaçınılması gereken bir tutum olduğunu söyledi. Daha sonra müminin, yakınındaki arkadaşlarına, yönetimi altındaki insanlara da, ihsanda bulunulması gerektiğini de ifade etti.
4. Yolculara İhsanda Bulunma:
Yılmaz Çakır bu konuyla ilgili ise yolcuya ihsanda bulunmanın istismara yakın olmasına rağmen Kuran'da dikkat edilmesi gereken hususlar arasında yer aldığını söyledi. Çakır, son olarak Nisa suresi 36. ayetteki , "Allah elbette böbürlenenleri sevmez." vurgusuna değindi. İhtiyaç sahibi kimseler için yardıma yanaşmayanların, Allah'a muhtaç olmadığını düşünenler olduğunu söyledi ve bunların akıbetlerine ilişkin ise, bu kimselerin Allah tarafından sevilmeyeceğini hatırlatarak konuşmasını bitirdi. Daha sonra ise katılımcıların soru ve görüşleri ile birinci ders sona erdi.
İkinci derste Rıdvan Kaya, "Akıncı ve Akıncılar Dergileri"ni anlattı. Kaya ilk olarak, 1980 öncesi baskın olan siyasi yapılanmalardan söz etti. Sağ ve sol çatışmalarına değindikten sonra, o dönemde İslami hareketin sol ve ülkücü diğer toplumsal hareketlere oranla çok zayıf olduğunu ve MSP ile MTTB'nin dönemin İslamcı çizgisini işleyen gençlik örgütleri olduğunu söyledi.
Rıdvan Kaya, Akıncı Derneği'nin 23 Ocak 1976'da Tevfik Rıza Çavuş tarafından kurulduğunu ve kuruluşundan itibaren Akıncılar'ın Konya'da çok fazla etkinliğinin olduğunu söyledi. Ayrıca Kaya, Akıncılar'ın İstanbul-Fatih'te de etkin olduklarını ifade etti.
Kaya, Akıncılar Derneği'nin gençlerden müteşekkil olduğunu ve kapatıldığında 600 kadar şubesinin olduğunu söyledi. 27 Kasım 1979'da Maraş olaylarından sonra Ecevit hükümetinin sıkıyönetim ilan ettiğini ve kısa bir süre sonra derneğin basıldığını ve 13 Aralık'ta derneğin kapatıldığını ifade etti. Akıncı üyelerinden 140 kişinin Ankara Mamak'ta yargılandığını söyledi. Daha sonra Kaya, tutuklanan Akıncı üyelerin, dönemin diğer düşünce suçlularına nazaran çok fazla baskıya maruz kalmadıklarını sözlerine ekledi.
Akıncı Dergisi'nin Mayıs 1977'de yayın hayatına başladığını söyleyen Kaya, derginin çok belirgin bir perspektifinin olmadığını söyledi. Seçimlerle ilgili satır aralarında seçimlerin Türkiye'de bir şeyleri değiştirmediğini savunduklarını ifade etti. Ayrıca Ayasofya ve Mescidi Aksa'nın esareti ile ilgili yoğun vurguların yapıldığını belirtti.
Derginin yazarları arasında Selahattin E. Çakırgil, Ali Rıza Demircan, Ali Bulaç, Sedat Yenigün, Ahmet Selami, İsmet Özel gibi isimlerin olduğunu ifade eden Kaya, dönemin yazarlarının bu dergide toplandığına dikkat çekti. Dışarıdan yazarların yazmalarına karşın dernek kurucuları arasında pek kimsenin yazı yazmadığını sözlerine ekledi.
Kaya, dergi yazarlarından Ahmet Selami'nin, düzenle uyumlu, bugünün Yaşar Nuri tiplemesinde olan din adamlarını eleştiren yazılar yazdığını söyledi. Dergide dikkat çeken noktalardan biri de Edip Yüksel'in dergide yazıyor olması. Edip Yüksel'in "Bu Vatan Kimin?" başlığı altındaki yazısını değerlendiren Kaya, bu yazısı ile Yüksel'in ulusçuluğu eleştirdiğini söyledi.
Rıdvan Kaya, Akıncı Dergisi'nin özensiz, teknik anlamda çok yetersiz bir dergi olduğunu ve genel hatlarıyla, bir fikir dergisi olduğunu fakat; aksiyoner yönünün çok zayıf olduğunu söyledi. Dergi 1979'da kapatıldı.
Kaya, Akıncı Dergisi kapatılınca 3 Ağustos 1979'da Mehmet Güney başkanlığında Akıncılar Dergisi'nin çıkarıldığını söyledi. Dergi kurucularının, dergi faaliyetlerini cihad olarak tanımladıklarını da belirtti. Dergi 15 günlük çıkıyordu. Dergide yoğun olarak Filistin, Afganistan, Filipinler'deki Moro cihadına yer veriliyordu.
Rıdvan Kaya derginin ilk sayısının 25 bin adet olduğunu ve bu sayının dönem itibariyle çok ciddi bir sayı olduğuna da dikkat çekti.
Kaya, Akıncılar Dergisi'nin 4. sayısında dergide ilk defa 'Bacılar'adlı bir bölümün olduğundan bahsetti. Bu bölümde tesettür konusu ve bayanlar arasında İslami tebliğin nasıllığı gibi konuların yoğun olarak işlendiğini sözlerine ekledi. Yine 4. sayıda İran konusuna temkinli bir giriş yapıldığını da ifade etti.
Kaya, 21 Ekim 1979'da çıkan 6. sayının kapağına dikkat çekti. Kapakta 'Kızıl Uşaklar 7 Akıncıyı Şehit Ettiler' iyazılı bir manşet vardı. Derginin sıkça Akıncı şehitlerini sayfalarına taşıdığını belirtti.
Derginin en belirgin söyleminin 'küfre karşı birlikte olmak' olduğunu söyleyen Kaya, Türkiye'deki, İslami hareketin merkezinde, İslam dünyasındaki direnişin olduğunu söyledi. Ve bu dergiyi daha ümmetçi görmenin mümkün olduğunu da sözlerine ekledi. Daha sonra Kaya, 4 Ocak 1980'de derginin 10. sayısının çıktığını ve ardından derginin yayınlanmasında aksamaların olduğunu, nedenler arasında Mehmet Güney'in tutuklanmasının da yer aldığını ifade etti. Derginin 12. sayısının 19 Mart 1980'de yayınlandığını söyleyen Kaya, birkaç sayı sonra derginin yayın hayatına son verdiğini söyledi. Ve 7 Mart 1980'de Tevfik Rıza Çavuş başkanlığında Konya'da Akıncı Gençlik Derneği adında bir derneğin kurulduğunu söyleyerek sözlerini noktaladı.
Aysel Ayar / HAKSÖZ-HABER
Rıdvan Kaya'nın sunumunun tüm notları için tıklayınız:
Akıncı ve Akıncılar Dergisi