28 Şubat post-modern darbesinin yol açtığı ve hala giderilmeyen en önemli mağduriyeti olan tutsak Müslümanlar meselesini merkeze alan eylem, 14.30'da Saraçhane'de yapıldı. Sunuculuğu Murat Ayar'ın üstlendiği eylemin konuşmacıları, Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, tutsak Müslümanlardan Can Özbilen'in babası Suphi Özbilen, Haksöz Dergisi Yazarı Yılmaz Çakır, yine mahkûm durumda olan Osman Erdemir'in kardeşi Ramazan Erdemir, Avukat Necip Kibar ve AS-Der Yönetim Kurulu üyesi Nureddin Yavuz idi.
İlk konuşmacı olan Rıdvan Kaya, 28 Şubat darbe sürecinde hukuksuz yargılamalarla mağdur ve mahkum edilen Müslümanlar cezaevlerinde tutuldukları müddetçe darbe defterinin kapatılmış sayılamayacağını belirtti. Bu bağlamda bu yakıcı sorunun bir türlü gerektiği biçimde gündemleşmediğini, bunda öncelikle siyasi iktidarın ihmali, duyarsızlığı yanında İslami camianın kamuoyu oluşturma bağlamında zaafının da belirleyici olduğunu vurguladı. Önceki gün Cumhuriyet gazetesinden Can Dündar ve Erdem Gül'ün AYM müdahalesiyle serbest bırakılmalarına dikkat çeken Kaya, "3 aylık tutukluluk süresini özgürlüğe engel olarak yorumlayan AYM, 20 yılı aşkın bir süredir zindanlarda tutulan insanların maruz kaldığı zulme ses çıkarmıyor" dedi.
28 Şubat sürecinde yargı alanında yaşananları anlamak için yakın zamanda Tahşiye davası diye anılan hadise etrafında yaşananlara bakılabileceğini söyleyen Kaya, 28 Şubat hukuksuzluğunun Tahşiye davası örneğinde gördüğümüz hukuksuzluğun kat be kat büyütülmüş bir hali olarak görülmesi gerektiğini ifade etti. Malum süreçte darbecilerin talep ve zorlamalarıyla giyotine dönüşen yargı mekanizmasının darbe ortamına meşruiyet sağlamak adına çeşitli İslami örgütlere mensup olmakla suçlanan şahıslara mesnetsiz, delilsiz ceza yağdırdığını ve bu zulmün sürgit devam etmemesi için sorumluluk mevkiindeki herkesin adım atmasının hukuki, ahlaki ve vicdani bir zorunluluk olduğunun altını çizdi.
Ardından sözü alan Suphi Özbilen, 23 yıldır cezaevinde tutulan oğlu, Can Özbilen'in yargılanma ve mahkûmiyet sürecinde yaşadıkları haksızlıklara ve ağır mağduriyetlere değindi. Yaşadıkları tüm mağduriyetlerin müsebbibi olarak 28 Şubat cuntasını zikreden Özbilen, yargılayan zihniyetin Müslümanlara, 'başarılı olsaydınız bu yargılamayı zaten yapamazdık' şeklinde tebarüz ettiğini, verilen cezaların 'kanaat cezası' olduğunu ifade etti. Özbilen, davaların sonuçlanmasının mağduriyetlerin giderilmesi ile olacağını, geç de olsa adaletin tecelli etmesi gerektiğini söyleyerek konuşmasını bitirdi.
Sonraki konuşmacı olan Yılmaz Çakır, 28 Şubat sürecinde birçok alanda pek çok mesele için protesto eylemi yaptıklarını, bu sürecin geride kaldığını söyleyerek konuşmasına başladı. Darbenin sene-devriyesinde darbe zihniyetinin yerinde yeller estiğini ifade eden Çakır, ancak hala giderilemeyen mazlumiyetlerin mevcut olduğunu söyledi. En önemli mazlumiyet olarak cezaevlerinde mahkûm olan Müslümanları sayabileceğimizi söyleyen Çakır, 28 Şubat sürecinde dayak benzeri muamelelerin işkence dahi sayılmayacak bir vasatın söz konusu olduğunu ifade etti. Acil şekilde talep ettiğimiz yeniden yargılamalar için çeşitli karinelerimiz olduğunu söyleyen Çakır, siyasal konjonktürün yargıya etkisinin bu anlamda çok önemli olduğunu ifade etti. "Vural Savaş, Nuh Mete Yüksel gibi isimlerin temsil ettiği yargıya güvenimiz yok" diyen Çakır, acilen ve adilen yeniden yargılamanın olması gerektiğini ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.
Ramazan Erdemir, kısa süren hitabında asla merhamet dilenmediklerini, teslim olmadıklarını, adalet talep ettiklerini söyledi. Diğer konuşmacılar gibi Müslüman mahkûmların yeniden yargılanmaları gerektiğini beyan ederek konuşmasını sonlandırdı.
Necip Kibar, darbe sürecinin 90'lı yılların başlarında hazırlıklarına girişilen bir süreç olduğunu, siyasi cinayetler ve komploların sürecin altyapısını hazırlamak için gerçekleştiğini ifade etti. "Müslüman tutsaklar o dönem yargısı ile içeri atıldı" diyen Kibar, mağdur Müslümanların ifade kayıtlarının aynı olduğunu, bu hususun önemli olduğunu aktardı. Arjantin ve Şili'de de yaşanan darbe süreçleri ile Türkiye'deki sürecin benzerliklerine değinen Kibar, 'muhaliflerin içeri atılması'nın önemli bir ortaklık olduğunu ifade etti. Kibar, Batı Çalışma Grubu generallerinin dışarıda olmasına mukabil Müslümanlar mazlumların içeride olmasının kabul edilemez olduğunu ifade ederek konuşmasını sonlandırdı.
Son olarak Nureddin Yavuz, istikrarsızlaştırma, kadrolaşma ve yasal mevzuatın hazırlanması şeklinde 3 sacayak ile darbecilerin çalıştığını söyledi. Bu bağlamda yeni ve sivil anayasa ihtiyacı ile gündemin önemli olduğunu ifade eden Yavuz, Ergenekon ve Balyoz'da gerçekleşen şipşak yargılamaların Müslümanlar için de var olmasını talep etti.
"28 Şubat Mahkûmlarına Yeniden Yargılama Yolu Açılsın!", "28 Şubat Hukuksuzluk Sürecinin Mağduru Müslüman Tutsaklara Özgürlük!", "Zindanda Bitmeyen Şubat!", "28 Şubat Hukuksuzluğuna Her Yerde Son!", "Darbeciler Yargılanırken 28 Şubat Mağdurları Neden İçeride?" yazılı pankart ve dövizlerin taşındığı eylemde topluluk tarafından sık sık "Müslüman Tutsaklar Onurumuzdur!", "Müslüman Tutsaklara Adalet İstiyoruz!", "Darbeciler Halka Hesap Verecek!", "Darbeciler Yargılansın, Gasp Edilen Haklar Geri Verilsin!", "Merhamet Değil Adalet İstiyoruz!", "Başörtüsü Özgürlük Şiarımız!", "Direniş, Adalet, Özgürlük!" sloganları atıldı.
Eylem okunan basın açıklamasını müteakip sona erdi.
Basın Bildirisinin Tam Metni:
28 Şubat Darbe ve Hukuksuzluk Sürecinin Mağdur ve Mahkûm Ettiği
CEZAEVLERİNDEKİ KARDEŞLERİMİZE ÖZGÜRLÜK!
27 Şubat 2016
28 Şubat bu ülkede egemenlerin İslami kimlik ve taleplere duydukları kini, öfkeyi açık, sistematik bir militarist dayatma şeklinde dışa vurma geleneklerinin bir tezahürü olarak şekillenmiştir. Aradan geçen 19 yıl sonra bugün gelinen noktada Kemalist tahakkümcü anlayışın halkı korkutup sindirme ve istediği doğrultuda yönlendirme hesabının bir kere daha iflas etmiş olduğunu memnuniyetle müşahede ediyor ve bu sonuçtan ötürü Rabbimize hamd ediyoruz.
Bununla birlikte 28 Şubat zorbalığının yol açtığı mağduriyetlerin bilhassa cezaevlerinde hala sürüyor olmasını ise üzüntü ile izliyor ve bu konuda yetki ve sorumluluk sahiplerini harekete geçmeye, kamuoyunu ise duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Hiç kuşkusuz malum süreçte pek çok kişinin haksız biçimde cezalandırılmış olması 28 Şubat darbecilerinin toplumda yol açtıkları çok boyutlu ve derin sorunlar arasında öne çıkan, hala kanayan bir yara konumundadır. Karanlık sürecin düşmanlaştırdığı İslami kimlikli kişilere yönelik takibat ve yargılamalar neticesinde verilen ağır cezalar nedeniyle hala pek çok kişi cezaevlerinde tutulmakta ya da ülke dışında yaşamak durumundadır. Hukuksuzluğun zirve noktasını teşkil eden "brifinglendirilmiş yargı" marifetiyle bu süreçte verilen akıl almaz kararlarla sayısız insanın, aileleri ve yakınlarıyla birlikte maruz kaldıkları mağduriyet yıllardır sürmektedir.
İslami örgüt suçlamasıyla açılmış pek çok davada verilmiş kararlar nedeniyle yıllardır cezaevinde tutulan ve aynı şekilde bu davalarda isimleri geçtiği için ülke dışında yaşamaya mecbur tutulan pek çok kişinin darbecilerin hukuksuzluğunun mağdurları oldukları bugün her açıdan anlaşılmış, açıklığa kavuşmuştur. Ne var ki, uzun bir zamandır bu konuyla ilgili tartışmalar sürmesine rağmen, hala bu mağduriyetleri sonlandırma adına yargı bazında somut bir adım atılmamıştır.
Oysa darbe sürecinin en önemli ayaklarından birini teşkil eden "yargı brifingleri" mevzusu halen sürmekte olan 28 Şubat darbe davasının en somut başlıklarından birini oluşturmaktadır. Ve bu gerçeğe rağmen bu yargı mekanizmasının yol açtığı mağduriyetlerin bir türlü gündeme gelmemesi büyük bir çelişki demektir. Şu hususun altını çiziyoruz: Eğer brifing hukuka uygunsa, darbe soruşturmasına, davasına konu olması yanlıştır; yok hukuksuz olduğu kabul ediliyorsa, o zaman da buna bağlı olarak yaşatılan mağduriyetlerin telafisi için çaba göstermemek hukuksuzluktur, adaletsizliktir.
Özetle, 28 Şubat sürecinde hukukdışı yöntem ve dayatmalarla haklarında açılmış soruşturma ve yürütülmüş yargılamalar neticesinde mağduriyetleri hala sürmekte olan kişilerle ilgili olarak acilen yeniden yargılama yolunun açılmasını talep ediyoruz. Ve bu sürecin daha fazla haksızlık ve zulme sebep olmaması için de 28 Şubat darbe süreci mağdurlarının acilen tahliye edilmelerinin hukukun ve adaletin gereği olduğunun altını çiziyoruz.
Özgür-Der