Zuhal Özyurt seminerde özetle şunları söyledi;
"Medya kavramı, karşımıza çok kişiye ulaşabilen, her çeşit bilgiyi bireye ve topluluklara aktaran, eğlendirme, bilgilendirme ve eğitme gibi üç temel sorumluluğa sahip her türden sözlü, tazılı, görsel metin ve imgeleri (kitaplar, dergiler, gazeteler, broşürler, radyo, televizyon, internet gibi) içeren çok geniş iletişim araçları şeklinde tanımlanmaktadır.
Küreselleşme ile birlikte kültürel emperyalizm medya üzerinden yürütülmektedir. Medya hem bir haberin, doğrunun yaygınlaşması açısından değerlendirilmeli hem de mevcut yanlışların giderilmesi , onlara karşı yürütülmesi gereken mücadele ve geniş kitlelerin doğru bilgilendirilmesi açısından önemli bir araçtır.
Bir bilgi kirliliği vardır doğrudur fakat medya kirlilik üretiyor diye yok saymak mümkün değildir. Ancak bu mekanizmayı Müslümanlar olarak Müslümanca bir bakış açısıyla değerlendirmek ve faydalı olacak şekilde kullanmak gerekir.
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki internet denildiğinde bunu bilmeyen yoktur. İnternetin hayatımızı işgal ettiği bir geçek. Üzerinde durulması gereken bir konudur.
Sosyal medyayı oluşturan kitle insandır ve insan her yerde insandır. Doğal olarak, sosyal medyayı anlamak insanları anlamaktan geçer. Google, facebook, yahoo, yandex, twitter gibi oluşumlar karşılıksız hizmet vermiyorlar. Biz onları kullanıyoruz onlar da bizleri kullanarak para kazanıyorlar. Bu yüzden daha ıyı hizmet sunmak için birbirleri ile yarışıyorlar. Çünkü daha iyi hizmet, daha çok biz demek ve bu da, daha çok para demek. Yoksa direk bizleri çok sevdiklerinden değil. Bugün Google, türkiye ye özel gün ve haftalarda logosunu değiştiriyorsa, bunun en önemli nedeni sempatik ve samimi görünme çabasıdır.
Elbette ki sosyal medyanın gelişiminde para kadar, kullanıcılarda etkindir. Çünkü biz kullanıcılar o mecralarda gezmiyor olsak, onları kullanmıyor olsak, reklam verenler paralarını bizlere ulaşmak için bu sitelere aktarmaz ve onlar da doğal olarak kendilerine farklı işler bulmak zorunda kalırlardı.
Aslında bizler sosyal medya kullanıcıları internet damarlarında dolaşan kanlarız. Hangi siteye gidersek oraya enerji veririz, hayat veririz. Kime gitmezsek, orası cansız, orası yok olmaya mahkum.
Yani konu teknolojiyle, gelişmeyle alakalı değil; konu faydayla alakalı. Aslında sosyal medyayı kullanarak onlara güç veren bizleriz.
Facebook'un sahip olduğu veri tabanı, dünya üzerindeki otoritede bulunmuyor ve bu bilginin petrol kaynaklarından bile değerli olduğunu söylemek mümkün. Günümüzde bilgi güçtür. Verilerinin içinde biz varız. Kim olduğumuz, şimdi neler yapıyoruz, daha önce neler yaptık, dostlarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımız, sevdiklerimiz, beğenilerimiz, kendimizi nasıl ifade ettiğimiz, tepkilerimiz, algılarımız, fotoğraflarımız, videolarımız; hatta kimin profiline baktığımızdan, kimlere hangi mesajları yazdığımıza, facebook üzerinden paylaşımını gerçekleştirdiğimiz her bilgi facebook veri tabanında bulunuyor.
Facebook'u, bilinçli ve doğru kullanılarak, aile bireyleri ve arkadaşlar arasında etkili bir iletişim ve paylaşım aracı haline dönüştürebilirsiniz.
Gençler üzerinde yapılan araştırmalara göre Facebook'un zararları:
- Facebook ve video oyunlar ile çok fazla vakit geçiren çocuklarda daha fazla uyku ve kaygı problemleri, depresyon ve mide ağrıları görülüyor.
- Facebook'ta fazla zaman geçiren ergenlik dönemindeki gençlerde daha çok psikolojik bozukluklar, asosyal davranışlar ve saldırgan hareketler gözleniyor.
-·Teknolojiye daha bağlı olan öğrenciler, daha fazla okuldan kaçma eğiliminde oluyor.
- Facebook'u daha çok kullanan insanların, alkol kullanma oranı da daha yüksek oluyor.
-·Sosyal platformlardaki hesaplarını çok sık kontrol eden öğrencilerin akademik performansları daha düşük oluyor.
-·Ayda 2000'den fazla kısa mesaj gönderen gençler aileleriyle iletişimde daha çok problem yaşıyor.
Gezi parkı provokasyonunun merkezi unsurlarının bir tanesi medyaydı. Charlie Hebdo olayında nasıl bir medya özgürlüğü! adı altında çirkin söylemlerin, yalan haberlerin yapıldığını gördük.
Nasıl yayınlar yapıldığını, çıkarları doğrultusunda nasıl da medyayı yalan haberleriyle kullandıklarını; ya da görmezden gelerek nasıl hiçbir şey olmamış gibi davrandıklarını gördük, okuduk, takip ettik.
Sosyal medya ile mahremiyetin sınırları eriyor. Çocuklarımız internetsiz ve telefonsuz bir hayatın nasıl olduğunu kavramakta zorlanıyor. Dijital çağ herkesi kuşatıyor. İnsan duyguları dijital devrimle birlikte değişiyor. Bazı duygularımız ölüyor. Birbirimizi aramadan watsapp üzerinden yazışmalarla seslerimizi duymaz hale geliyoruz. Bayramlaşma mesajlarımız telefonlar üzerinden sanal yapılıyor.
Özlemek, sevmek, kızmak, gülümsemek, sohbet etmek, arkadaş olmak ve daha pek çok temel davranışımız değişiyor. Yalnızlaşıyoruz.
Medyanın bizlere empoze etmeye çalıştığı yaşam tarzının farkına varıp müslümanlar olarak asli misyonumuzu unutmamalı, nefislerimizi kirden arındırmalıyız.
Bilinçli bir kullanımla, neyi nerede ne zaman kullanacağımızın farkına varırsak, faydalanacağımız yerde faydalanıp, zararlarından uzak durmaya çalışarak, sosyal ağda uzun vakit geçirerek zaman israfının önüne geçmeliyiz. Müslümanca kullanmayı oluşturacak olanlar bizleriz. Bu yüzden teknolojiyi, yenilikleri takip etmeli, bilgilenmeli ancak bunu faydalı kullanmak bizlerin elindedir.
"De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım,(paylaşımlarım), hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir."
Samimi bir ortamda geçen seminer katılımcıların sorduğu sorulara verilen cevap ve yapılan açılımlarla son buldu.