Oktay Altın sunumunda özetle şu konulara değindi;
Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde "Allah'a ve Rasulü'ne itaat edin." (Bkz. Al-i İmran, 32, Nisa 59, Enfal 46, Maide 92 vb.) ifadesine yer verilir. Ayrıca "Allah Rasulünde sizin için güzel bir örneklik vardır." (Ahzab, 21), "Allah ve Rasulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Rasulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur." (Ahzab, 26) gibi ayetlerde Allah Rasulü'nün örnekliği vurgulanır ve verdiği hükme gönülden itaat istenir.
Rasulüllah'a sağlığında vahiy, "din"le ilgili konularda itaat konusunda bazı münafık ve bedevilerin istisna kabilinden davranışları haricinde hiç sorun yaşanmadı. Dünyevi bazı düzenlemelerle ilgili istişarelerde sahabenin önerilerini, tavsiyelerini dinleyip uyguladığını da siyer kitaplarında net olarak görebiliyoruz.
Rasulüllah'a itaat ve onu örnek alma, sözlerinin dinî değeri vb. hususlardaki tartışmalar daha çok onun vefatından sonra gündeme gelmeye başladı. Siyasi ayrışmanın daha sonraları fıkhi ve itikadi ayrışmalara yol açması, türeyen birçok fırkayı, tezlerini mahdut Kur'an ayetlerinden ziyade önü açık ve Kur'an gibi kayıt altına alınmamış hadisler üzerinden ispat etme gayretine yöneltti. Birçok uydurma hadisin tedavüle sokulduğu vakıasına binaen Halife Ömer bin Abdülaziz zamanında hadislerinden kayıt altına alınma ihtiyacı hissedildi. Var olan kaosu nihayete erdirmeyi hedefleyen bu çaba önemlidir. Bu arada senet sistemi, cerh ve tadil gibi sistemlerin geliştirilmesi doğruyu yanlıştan ayırt etme çabalarının somut tezahürleridir. Sonuçta hicri 3. asıra gelindiğinde şu an elimizin altında bulunan hadis külliyatı oluşmuş oldu.
Bu külliyat, mevcut tarihî belgelerle kıyaslandığında son derece sağlamdır. Sened zinciriyle kaynağa ulaşma; cerh, tadil ve metin tenkidiyle doğruyu yanlıştan ayırma çabası vardır. Diğer taraftan vahyin nüzul ortamıyla ilgili gerek dil gerekse sosyal yaşamla ilgili ciddi bilgiler ihtiva etmektedir.
Tarihî değerine rağmen hadis külliyatının bize ulaşması Kur'an gibi tevatüren olmamıştır. Yaşayan sünnet dediğimiz pratikte yaşanarak bize ulaşan sünnet ve birkaç rivayeti istisna edersek Peygamberimizden bize ulaşan rivayetler ahaddır. Bunların vahyi uygulayan Rasulüllah'ın örneklik veya açıklamaları olma ihtimali de her zaman mevcuttur. Bu yüzden rivayetlerin Ebu Hanife'nin yaptığı gibi Kur'an'a arzı gerekmektedir. Rivayetle Kur'an ayeti çeliştiğinde belirleyici olan ayet olmalı, rivayetlere Kur'an ayetlerinin irtibatı güçlü bir şekilde kurulmalıdır.
Soru ve katkılarla daha da kıymetli hale gelen sunum selam ve dua ile sonlandı.