Seminerde özetle şu konulara değinildi.
Allah insanı eşrefi mahlukat olarak yaratmış ve seçkin kulları olan meleklere, insana secde etmelerini emretmiştir. Bunun karşılığında insandan istenen ise yaratılış amacına uygun olarak Allah'a gereği gibi kulluk yapabilmektir.
İnsanı şerefli kılan özelliği diğer varlıklardan kendisini ayıran, özgür irade vasfı ile tercih yapabilme özelliğidir. İradesini kulluk şuuru ile yerine getirenler meleklerden dahi üstün konumda olurken tersine bir durum aşağılarında aşağısı insanı sürüklemektedir.
İnsan yeryüzüne gönderilmiş ve bu şerefli vasfını ne kadar doğru kullanacağı denenmek istemiştir. İşte bu durum "Allah'ın İmtihanı" olarak karşımıza çıkmaktadır. İmtihanın ilk belirtisi "Allah'ı var kabul etmekten" geçer. Bu durum insana imtihanın kapısını açar. Ancak asıl imtihan Allah'ın varlığını kabul edip etmemek değil, Allah'ın sıfat ve vasıflarını başka varlıklara yükleyerek Allah'la beraber bu varlıklara da inanmak olarak karşımıza çıkar.
Kur'an-da üzerinde en fazla durulan imtihanın, Allah'a şirk koşmak ve müşrik konumuna düşmek hastalığı olduğunu söyleyebiliriz.
İnsan kendi hevası ve ayartıcıların ayartmalarına karşı hep zaman bir imtihan üzerinedir. Bu imtihanı genel olarak 3 kategoride toplamak mümkündür. Bunları Allah'ın emirleri, Allah'ın yasakları ve Allah'a bütünüyle bağlanmak ve ram olmak olarak değerlendirebiliriz. Emirlerine uyup yasaklara aldırış etmeyen, yasakları önemseyip emirlere dikkat etmeyen ve Allah'a bütünü ile teslim olmayanlar imtihanda başarılı olamazlar.
Allah kullarını imtihana tabi tutmuş ancak bu konuda onları yalnız ve başıboş bırakmamıştır. Fıtrat, akıl, elçi ve kitap insana yardımcı olan nimetlerdendir. Yol haritasını dosdoğru yol üzerine belirleyenler Allah'ın ipine sımsıkı sarılmış ve imtihanı kazanmış olurlar.
Burada biz müslümanlara en güzel örneklikler peygamberlerdir. Hz. Yusuf; kadınla, zindanla, kardeşleriyle, mevki ve makamla. Hz. İbrahim; babasıyla, ateşle, putlarla, toplumuyla. Hz. Musa; Firavun'la, Samiri'yle, kendi cemaatiyle. Yine hz. Muhammed; akraba, kavmi, yoksulluk, işkence, hicret, savaş ve devlet olmakla imtihan edilmiştir.
Bu imtihanlar ve takınılan tavırlar bizler için belirleyicidir. Bunun yanında imtihanın zor ve meşakkatli olması sonucunda vaad edilen mükafatın büyüklüğü ile alakalıdır. Sonsuz ve sınırsız nimetlere ebedi olarak sahip olmak külfet ve nimet dengesi olmadan düşünülemez.
İmtihanda başarılı olmanın karşılığının öteki dünyadan beklenmesi bu dünyada mükafat olmayacağı anlamına gelmez. Rabbimiz Rahman ve Rahim sıfatlarının tecellisi olarak nimetlerini hesapsızca verendir.
Bunun yanında bu dünyada başarı elde etmek imtihanı kazandığımız anlamına gelmediği gibi tüm mücadele alanları tüketildikten sonra başarısız olmakta imtihanı kaybettiğimiz anlamına gelmez.
Bizler esenlik yurdunu kazanabilmek adına yaşam ve ölüm süresince hayatın bütün alanlarında mücadeleye devam etmekle mükellefiz. Rabbimizden bizlere bu yolu kolaylaştırmasını niyaz ediyoruz..
Seminer soru-cevap ve katkılar ile son buldu..