Nehir Gökduman sunumunda özetle şu konulara değindi:
Cihad en temelde cehd etmek yani mücadele etmek anlamına gelmektedir. Cihad kavramı daha çok insanların zihninde kıtal manasıyla karşılık bulmakta fakat bu durum kavramın anlamını oldukça daraltmaktadır. Aslında kişinin, müslüman olduktan sonra yapması gereken tüm ibadi eylemleri cihad kapsamında değerlendirilebilir. Müslüman, bireysel ve sosyal yaşamının tüm noktalarında, Allah'ın rızasını merkeze alarak ortaya koyduğu söylem ve davranışların her birini cihad olarak görmeli ve cihad kavramına bu bilinçle yaklaşmalıdır. Bu yaklaşıma dair müslümanların her zaman başarılı olamadığını, dengenin, itidalin kaybedildiğini, bu olumsuz durumlara kimi islami önderlerin cihad kavramını ele alış biçimlerinde ki yanlışlıkların ve müslümanların bireyci tutumlarının yol açtığını söyleye biliriz.
Batının cihada olan oryantalist bakış açısının bir sonucu olarak, Suriye, Filistin gibi direnişin ve dolayısıyla cihadın devam ettiği beldelerde bu mücadeleyi sürdüren müslümanlara karşı "terörist" yaftalamalarının etkisinde kalmamalıyız ama cihad kavramını sorunlu bir şekilde algılayan, yorumlayan ve uygulayan ışıd gibi örgütlerin, bu kavramın ihtiva ettiği anlama verdikleri zararları da görmemiz gerekmektedir.
Dünya üzerinde İslam'ın tam manasıyla yaşanmamasının, İslam topraklarının zalimlerin egemenliği altında olmasının temel nedenlerinden birisi de, modern dünyanın etkisiyle müslümanların bireyselleşme tutkularından kaynaklanmaktadır. Adeta bir deli gömleği olarak müslümanların üzerine giydiği ya da giydirilen bu bireycilik, müslümanların bu denli pasifleşmesinde, cihad ruhunun yok olurcasına zayıflamasın da temel etkenlerden birisidir. Bireycilik yani bencillik şeytanın da şiarlarındandır. Kişi İslam dairesine girerken kelime - i şehadet getirmek suretiyle bireysel bir tavır sergiler, girdiği andan itibaren de o " Ben " duygusu " Biz " duygusuna evrilir.Müslümanlar bencillikten kurtulamadığı sürece ümmet olamaz, ümmet olamadığında da küffardan gelen saldırılara karşı savunmasız kalınır.
Birlik ve beraberlik içerisinde olunamamasının diğer nedenlerinden biri de "bananecilik" dir ki bu yaklaşım vurdumduymaz bir müslüman prototipi üretmektedir. Halbuki bir müslüman, modern dünya içerisinde İslami kimliğini gayet makul ölçülerle yansıttığında, İslami duyarlılığını kaybetmeden cesaretle yanlışların üzerine gittiğinde, cihadın uygulanışına dair çok değerli bir duruşun sahibi olur. Müslümanlarda temel insani erdemlerin vücut bulması tavizsiz taşıdıkları İslami kimlikle bir araya geldiğin de ortaya çıkan duruş cihadi bir duruştur. Karşımızdakine muhataplarımıza İslamı farkettiren ve onun gündemine İslamı getiren biz Müslümanların bu şahitliği oluyor. Ama bizler karşımıza çıkan olaylar-sorunlar ile ilgili bananeci bir tavır sergilersek hem imanımızı zayıflatmış oluruz hem de muhataplarımıza şahitlik yapma fırsatını kaçırmış oluruz.
Cihadın toplumsal alanda ki işlevinin bugün istenilen düzeyde olamayışının sebeplerinden biri de, rol model olabilecek müslüman öncülerin azlığıdır. Son 15 yılda beklentilerimizi tam manasıyla karşılamayan kapitalist ama duyarlı bir siyasi kadroyla bile bir miktarda olsa Türkiyeli müslümanlar olarak mazlum coğrafyalarda yaşayan müslüman kardeşlerimize umut vesilesi olunabildiyse, düşünün bozulmamış bir yapıyla ve öncü kadroyla nasıl güzel sonuçlar ala bileceğimizi.
Müslüman, cihadının ilk aşamasında kendi imanını tahkim etmek için çaba göstermelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz ( A.S ) bize "iman sabah akşam parlatılması gereken bir cevherdir" diye buyurarak, parlatıcı ameller yoksa, bir mücadele ortaya konulmuyorsa günden güne olacak bir tükenişin haberini veriyor. Böyle bir tükenişe yol açmamak için müslüman kişi, dünyaya ünsiyeti arttıran nefse haz veren her şey ile, merkezde Allah'ın rızası bulunmak koşuluyla itidal üzere bıkmadan, usanmadan, yeise düşmeden cihad etmek, mücadele içinde olmak zorundadır. İşte o zaman bireyin ve ümmetin ayağa kalkması için en önemli aşama gerçekleştirilmiş olur.
Seminer soru-cevap, katkılar ile son buldu.