İçerisinde Özgür-Der, Anadolu Öğrenci Birliği, Bilge-Der, Genç İHH, İlim Yayma Cemiyeti, Kalem-Der, Milli Türk Talebe Birliği, Türkiye Gençlik Vakfı'nın bulunduğu Platformun basın açıklamasında açılış konuşmasını platform adına Hakan Taşkın yaptı. Daha sonra söz, darbe zamanlarında başörtüsü mağduriyeti yaşayan ve bu sebeple öğrenim hakkı engellenen Kübra Gökhan'a bırakıldı. Program platform adına Ubeyd Abdullah Kaya'nın basın metnini okuması ve akabinde Abdussamed Yıldırım'ın okuduğu dua ile son buldu.
BASIN METNİ
Bismillahirrahmanirrahim,
Hamd âlemlerin rabbi olan Allah'adır. Selam onun nebilerine, resullerine ve onların takipçilerinedir.
Esselamu aleykum.
El Aziz'in Müslüman gençliğinin; Anadolu Öğrenci Birliği, Bilge-Der, Genç İHH Elazığ, İlim Yayma Cemiyeti, Kalem-Der, MTTB, Özgür-Der, Tügva Elazığ Temsilciliği ve bunların çatı oluşumu olan Genç STK platformu olarak bir darbenin yıl dönümünde sadece Türkiye'de değil Mısır'da, Şili'de, Venezuela'da, Afrika'da kısacası tüm Dünya'da yapılan ve yapılması planlanan bütün darbeleri en gür sedamız ile tel' in ediyor ve halkın iradesine müdahale eden tüm vesayet yapıların karşısında olduğumuzu ilan ediyoruz.
Yapılan bütün darbeleri, halka düşmanlık, düşünceye düşmanlık ve özgürlüğe engel olarak görüyoruz. Genelde insanlığa, özelde ise İslam'a duydukları kini, öfkeyi, nefreti ve tahammülsüzlüğü hiç çekinmeden dile getiren ve bununla böbürlenmeye çalışan sefil zihniyet, özgün ve özgür düşünen bizleri asla sindiremeyecektir. Karanlık güçlerin maşası olanlar halkı sindirmeye, korkutmaya ve istedikleri doğrultuya yönlendirmeye çalışadursunlar. Bizler korkmadan, asla geri adım atmadan ve önceliklerimizden katiyen taviz vermeden, dik durmaya ve hakkı haykırmaya devam edeceğiz.
Özelde Türkiye'de, genelde ise tüm ümmet coğrafyasında darbeler; ölüm, yıkım, zulüm ve gözyaşı getirmiş ve halklarımızın huzuruna kastetmiştir. Bizler 28 şubatın soğuğunda üşümeyen bir neslin devamı olarak, rabbimizin izni, halkımızın kuvvetli iradesiyle 15 temmuzun sıcağında da kavrulmadık. Bu vesile ile halkımızın direngen ruhunu selamlıyor; bunu şehadet ve şahitlik direnişi olarak tanımlıyoruz.
28 Şubat 1997 tarihli Milli Güvenlik Kurulu kararları ile dindar kesimlere ve onların varlık sahalarına yönelen cunta, din eğitimi veren kurumları, vakıfları, dernekleri büyük oranda kapatılmasını sağlamış, mallarına el koydurmuş, resmi kurumlarda ve TSK bünyesindeki dindar personeli fişleyerek görevden uzaklaştırmış, insanların kılık ve kıyafetleri nedeniyle eğitim ve çalışma hakkına son verilmesine neden olmuş ve yüzlerce müslümanın haksız yere yargılanıp ceza almasına sebep olmuştur. 28 Şubat süreci, bu ülkede müslümanlara yapılan iftira, baskı, zulüm ve adaletsizliğin adıdır. Hala 28 şubat uygulamalarının sonucu olarak yüzlerce Müslüman mağdur cezaevlerinde haksız bir şekilde yatmaktadır.
Toplumdaki inançlı Müslüman kesimlere baskı ve şiddet uygulayarak her türlü hukuksuzluğun pervasızca ve alenen işlendiği, devlet çeteleri tarafından organize edilen 28 Şubat darbe süreci bu ülkenin tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.
Bin yıldan fazla süreceği bizzat darbenin mimarları tarafından ifade edilen 28 Şubat "postmodern darbe"sinin üzerinden 20 yıl geçti. 28 şubat 1000 yıl sürmedi ama hala 28 şubatı organize edenler ve onlara destek verenler ile ilgili vicdanları tatmin edecek bir yargılama olmadı ve hala Müslümanların haksız bir şekilde zindanda olduklarını yineliyor bu haksızlıkların giderilmesini talep ediyoruz.
Netice olarak Türkiye tarihinde kara leke olarak duran ve bu ülke insanına kötülükten başka bir şey getirmeyen tüm darbeleri ve darbe girişimlerini kınadığımızı, buradan bir kez daha haykırıyoruz.
Hükümetimizi de, acil bir şekilde, fırsat elinde var iken darbe lobisinin tüm unsurlarından hesap sormaya ve mağduriyetlerin giderilmesi adına somut, gerçekçi ve kalıcılığı sağlayıcı yasal adımlar atmaya davet ediyoruz. Çünkü geç gelen adalet, adalet değildir.
Unutulmamalıdır ki; köşe yazılarında, gazete manşetlerinde, milletin memnun olduğu normalleşmeleri hazmedemeyenler, ülke insanının özgürlüğü ile problemlidirler. Halkımızın özgürlüğü ile problemli olanlar, kaybetmeye mahkumdurlar! İnananlar olarak bizler kazanacağız! İnsanlığın mukaddes ülküsüne inanıyoruz! Ömer Halisdemir'in karanlığı alnının ortasından vurduğu güneşini şahit tutarak diyoruz ki;
" Bir daha yeltenirseniz bir daha direnişle karşılaşacaksınız, önceden kazdığınız ihanet çukurlarına bizi gömemeyeceksiniz! Siz vurdukça biz güçleneceğiz!"