Cigerxwîn Kültür Merkezinde gerçekleştirilen aylık konferanslar dizisinde son olarak bu ay, Arş. Yazar Abdurrahman Arslan, "Küresel Sistemin Dönüştürücü Etkisi ve Müslümanlar" konulu sunum yaptı.
İshak Şimşek'in sunuculuğunu yaptığı program, Nurullah Canpolat'ın okuduğu Kur'anı Kerimle başladı.
Dokuzuncusu düzenlenen bu ayki konferansta genel olarak, küreselleşme ve modernizm, bunların sonucu olarak yaşanan değişimler, her değişimin iyi olmadığı, iletişim teknolojileri, hakikat arayışı, Müslümanları da kuşatan haz ve tüketim tehlikesi ve küresel çürümeye karşı yapılması gerekenler üzerinde duruldu.
"Görsel İletişim Teknolojileri İnsan Zihnini Ele Geçiriyor"
Küreselleşmenin dönüştürücü etkisi ve sonuçları üzerinde durarak konuşmasına başlayan Abdurrahman Arslan, dünyada çok hızlı değişimler yaşandığını, herkesin aynı zihinsel değişimden geçtiğini, günümüzde bu değişimin özellikle iletişim teknolojileri üzerinde yürütüldüğünü ve görsel teknolojinin insan zihnini ele geçirdiğini kaydetti.
Görüntüye dayalı hayat sisteminin insan hayatını sanal bir dünyaya çevirdiğine işaret eden Arslan, "Görsel iletişim teknolojileri insan zihnini ve benliğini ele geçiriyor. Televizyon ve bilgisayar görselliğiyle insanlar esir alınıyor. Esir alınan insanlar çok rahat yönlendiriliyor. Müslümanlar da bundan etkileniyor. İnsanların hayatı görsellik üzerinden şekilleniyor. Bir şeyin değeri görsel güzelliği oranında değer kazanıyor. Günümüzün kamusal alanı artık televizyon ve bilgisayardır. İnsanlar bunları izliyor ve oradaki karakterlere benzemeye çalışıyor. Gündemi belirleyen ve insanları yönlendiren bu iki görsel araçtır. Yardımlar bile görselliği oranında değer kazanıyor. Görüntüye dayalı hayat sistemi sanal bir dünyaya dayanıyor. Bu yeni bir kimliktir."dedi.
"Hakikatin Kaynağı Bedenin İhtiyaçları Oluyor"
Küreselleşme oranında dünyada istikrarsızlaşmanın arttığına dikkat çeken Arslan; "İnsanın hakikat arayışı tarih boyunca devam etmiştir. Eskiden insanlar bir dönem Hıristiyanlık hakikati etrafında toplandılar. Sonra İslam hakikati etrafında bir araya geldiler. Son olarak pozitivizm hakikati etrafında kümelendiler. Günümüzde ise hakikaten uzaklaşma söz konusu. Hakikatler anlamını yitiriyor. Hiçbir değer kalıcı değer taşımıyor. Günümüzde hakikatin yerini beden ve kadın aldı. İnsan bedeninin kulu ve kölesi haline getiriliyor. Bedenin arzularının doyurulması her şeyin önüne geçiriliyor. Görüntü teknolojisi ihtiyaç olmayanı ihtiyaç diye sunuyor. İnsan zihni bedenin arzularını tatmin etmek için uğraşıyor. Doğruluğun kaynağı bedenin ihtiyaçları oluyor."şeklinde konuştu.
Tekasür Toplumu!
Günümüz toplumunun haz ve dolayısıyla tekasür toplumu haline geldiğinin altını çizen Arslan, insanın kendi arzu ve isteklerinin esiri olduğunu, tatmin olduğunu zanneden bir tekasür toplumu haline geldiğini, bu toplumun Tanrı'ya da inanabileceğini ancak bu durumun bile toplumu görsellik, doyumsuzluk ve tatminsizlik bataklığından kurtarmaya yetmeyeceğini sözlerine ekledi.
Süper Tüketim Mabetleri!
Süpermarketleri modern mabetler olarak nitelendiren Arslan, kadınlar başta olmak üzere bütün insanların süpermarketleri eve taşıyan postacı konumuna indirgendiği tespitinde bulundu.
Arslan, tüketim ve haz toplumunun özelliklerini ise şu şekilde özetledi:
- İzafi özellikler taşıyor
- Görsel olana hitap ediyor
- Değişimi hızlıdır
- Erotik özelliğe sahiptir
- Cazip ve çekicidir
- İnanç sistemlerini tahrip etmektedir
Çözümün Kaynağı Dışarıdan Bilgidir
Müslümanların yaşanan değişimi iyi gözlemlemeleri gerektiğini dile getiren Arslan, "çok hızlı değişimler yaşanıyor. Yaşanan her değişim iyi değildir. Domatesin değiştiğini söyleyen çocuğa annesi 'domates değişmemiş çürümüş' diyor. Yaşanan değişimler çürüme şeklinde de olabiliyor. Müslümanlar yaşanan değişimleri iyi gözlemlemelidirler. Her değişimin ideolojik arka planı vardır. Değişim dediğimiz şey bazen çürümedir."diye konuştu.
İzleyicilerden gelen bir soru üzerine yaşanan çürümeye karşı yapılması gerekenler üzerinde de duran Arslan, çözümün adresi olarak dışarıdan gelen bilgiyi gösterdi. Batılıların aklı akılla tamir etme yoluna gittiklerine işaret eden konuşmacı, aklın ürettiği sorunların akılla çözülemeyeceğini, bunun için dışarıdan bir bilgiye ihtiyaç olduğunu, bunun da vahiy olduğunu kaydetti.
Emin Altun / Islah-Haber