Şiddet Sarmalı, Sorunu Kangrenleştiriyor!

Diyarbakır Özgür-Der: “Kürt Sorunu, kavmi taleplerin karşılanması, gasp edilen hakların iadesi, akan kanın durması ve sistemin ulus dayatmasından vazgeçmesiyle çözüm yoluna girecektir.”

Çatışma ortamının beslediği militarist iklim nedeniyle, aylardır gündemde yer eden ve halk tarafından umutla desteklenen açılım süreci akamete uğradığını belirten Özgür-Der Diyarbakır Şubesi, son günlerde yaşanan çatışmalarla ilgili basın açıklaması yaptı. Açıklamada tırmandırılan şiddet ortamının çözüme katkı sunmayacağı belirtilerek PKK'nın silahlı eylemleri eleştirildi. Kürt sorununun çözümüne ilişkin vurguların da yer aldığı açıklamada yüksek yargının hukuksuz kararlarına da atıf yapıldı. AK Parti Hükümetinden de açılım politikası ile tutarlı adımlar atmasının istendiği açıklamada, sorunun çözümüne ilişkin ürkek değil cesur politikaların gerekliliğine dikkat çekildi.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi'nden yapılan açıklamanın tam metni:

Tırmandırılan Şiddet Sarmalı, Kürt Sorununu Çözmekten Ziyade Kangrenleştirecektir!

23.06.2010

Bir Türk ulusu inşa etme amacıyla, Kemalist oligarşik sistem tarafından on yıllardır yürütülen imha, inkâr ve asimilasyon politikalarının bir sonucu olarak ortaya çıkan Kürt Sorununun, yaşanan son olaylar sonrası çözümsüzlüğe doğru sürüklendiği görülmektedir. Son günlerde artarak devam eden çatışma ortamının beslediği militarist iklim nedeniyle, aylardır gündemde yer eden ve halk tarafından umutla desteklenen açılım süreci akamete uğratılmıştır.

Sorunun daha fazla derinleşmemesi, toplumda oluşan ağır travma halinin giderilmesi ve yaklaşık 25 yıldır akan kanın durması için tüm kesimler tarafından, çözüm adına adım atılmasının gerekliliği gün gibi ortadayken; tırmandırılan silahlı saldırıların hiç kimseye fayda sunmayacağı, yıllardır edinilen acı tecrübeler vesilesiyle herkesin malumu olmuştur.

Kürt sorununun çözümsüzlüğe mahkûm edilmesinden medet umanlar için silahlı çatışmaların artması ve daha fazla insanın bu çatışmalara kurban verilmesi, kurdukları karanlık ve kirli iktidarın devam etmesi anlamına gelmektedir. Zira bu gibi şiddet ortamlarını fırsat bilerek milliyetçi hamasetin yükseltilmesi için elinden geleni yapanlar, etnik çatışma özlemiyle yanıp tutuşanlar, yıllarca yaşanan acıları ve sonuçlarını görmezden gelerek ve hiçbir vicdanın kabul etmeyeceği biçimde geçmişi diriltmek istercesine OHAL çığırtkanlığında bulunmayı ihmal etmemektedirler. Bu vesileyle, lanetli bir temayülün mensubu olan milliyetçi-faşist odakların kandan beslendikleri, ölen gençlerin ardından döktükleri gözyaşlarının timsah gözyaşları olduğu gerçeği asla göz ardı edilmemelidir.

Bununla birlikte, hukuksuzluğu şiar edinen, çürümüşlüğün en kokuşmuş halini sergileyen yüksek yargı erki, mevcut gerilim nedeniyle oluşan ortamdan faydalanarak Ergenekon davasından yargılanan birçok kişiyi hiçbir hukuka uymayarak, "kılıfına uydurmaya" bile gerek duymayacak biçimde serbest bırakmaya karar vermiştir. Resmi paradigmanın, hukuku hiçbir surette önemsemediğinin bariz bir örneği olan son salıverme operasyonu, PKK-TSK çatışmasının alevlendiği ve siyasi iktidarın bu çatışmalar üzerinden yıpratılmaya çalışıldığı bir vasatta gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, Kürt sorununun devam etmesini en çok isteyen kirli odakların başında, yürürlükte bulunan yargıyla el ele veren Ergenekon terör yapılanması gelmektedir.

Ortaya çıkan olumsuz tabloya bakıldığı zaman anlaşılmaktadır ki; Türk ulus devleti, ulusal-üniter anlayışla hareket ettiği müddetçe, Kürt Sorununu çözmek bir yana dursun aksine soruna yabancı kalıp, yaranın kangren olmasına yol açmaktadır. Sorunun çözümü noktasında, hakkaniyetle yaklaşan ve kapsamlı adil bir çözüm önerisi sunan sadece İslami anlayıştır. Çünkü İslam; dil, ırk, kavim, renk vb gibi "doğuştan gelen" farklılıkların bir ayrışma ve yok sayma gerekçesi olmayacağını vurgular ve herkesin kendi kimliğiyle hayatın içinde var olabileceğinin imkânlarını oluşturur ki, bu pratiğin tarihte sayısız örnekleri mevcuttur.

Devletin Kürt kavmini fiili olarak yok etmeyi amaçladığı bir dönemde, Kürt Sorununu çözmek adına mücadele ettiğini belirterek harekete geçen ve bu söylemi sayesinde toplumsal bir desteğe ulaşan PKK'nin, son süreçte saldırılarını artırmasının sorunun çözümüne yönelik herhangi bir avantaj sağlamayacağı açıkça ortadadır. PKK yetkilileri, artan silahlı saldırıların gerekçelerini sıralarken Öcalan'ın sistem tarafından muhatap alınması mecburiyetini muhtelif zamanlarda yaptıkları açıklamalarda gündemleştirmişlerdir. On binlerce insanın hayatına mal olan bu amansız sorunun oturduğu sosyal zemini görmezden gelecek biçimde duyarsız davranıp, kültleştirilmiş kişilerin muhataplığı ve özgürlüğü adına şiddet eylemlerinin artırılmasının kimseye herhangi bir yararı olmayacaktır.

PKK yetkilileri, iddia ettikleri gibi Kürt kavmine dayatılan acıların son bulmasını istiyorlarsa eğer, çözüm adına toplumsal mutabakatın pekiştiği bu çok önemli süreçte şiddeti artırmaktan vazgeçmelidirler. Söz konusu saldırılar, PKK'nin belirttiği kuruluş amacına taban tabana zıt olmakla birlikte, oluşan iç ve dış gündem bağlamında değerlendirildiğinde PKK'nin kimi güçlerin istekleri doğrultusunda hareket ettiği izlenimini de artırmaktadır. Bunca olumsuz sonuçlara neden olan silahlı saldırıların bitirilmesi ve PKK'nin açılım politikalarını destekleyici ve hükümeti cesaretlendirici bir tavır içine girmesi gerekmektedir. Kürt sorununun çözümü isteniyorsa eğer bu iş, sivil siyasete bırakılmalı ve silahlı güçler sivil inisiyatifin güçlenmesi için geri çekilmelidirler.

Tüm bunlarla birlikte başta Başbakan olmak üzere hükümet yetkilileri, saldırılara rağmen itidali elden bırakmamalı, hamasi açıklamalar yaparak ortamın daha fazla gerilmesinin önüne geçmelidirler. "İyi Şeyler Olacak" sloganıyla başlatılan açılım siyasetinin kararlı biçimde arkasında durulmalı ve hükümet bu konuda cesur bir tavır takınmalıdır. Çünkü "Kürt Açılımı" söylemiyle başlatılan, "Demokratik Açılım" terkibine dönüştürülen ve en sonunda "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" adıyla anılmaya başlanan açılım sürecinin isim bazında yaşadığı bu evrim bile, hükümetin ürkek tavrının bariz bir delilidir.

AK Parti iktidarı, oy kaybı endişesiyle, siyasi olarak çekingen davranmaktan ziyade, çözüm adına başlatılan açılım sürecini cesur hamleler ve somutlaştırılacak siyasi tutumlar ile ileriye taşımalıdır. Kürt Sorunu ancak, kavmi taleplerin karşılanması, gasp edilen hakların iadesi, akan kanın durması ve sistemin ulus dayatmasından vazgeçmesiyle çözüm yoluna girecektir. Bu doğrultuda siyasi iktidar, elinden gelen her şeyi yapmalı ve asla geri adım atmamalıdır. Çünkü artık ok yaydan çıkmıştır ve Kürt Sorunu siyasi yollardan çözülmedikçe; sorunun çözümüne kayıtsız kalanlar, sabote edenler ve toplumu aldatanlar, bu yükün altında kalıp yok olacaklardır.

ÖZGÜR-DER DİYARBAKIR ŞUBESİ

Basın Açıklamaları Haberleri

Özgür-Der Diyarbakır'dan Kürtçe trafik uyarılarının silinmesine tepki
"Ahlaksızlığı yaymayı ideoloji haline getiren sapkın akımların tahribatlarını kabul etmiyoruz"
Diyarbakırlı İslami kuruluşlardan Kulp kaymakamına tepki
İran’ın Kürdistan’da sivillere yönelik yaptığı saldırıları kınıyoruz!
Şeyh Said Efendi ve davası onurumuzdur!