Danıştay 8. Dairesinin, ''çok dilli belediyecilik'' uygulamasından dolayı Diyarbakır Sur Beldesi Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş'ın başkanlığının düşürülmesine ve belediye meclisinin feshine ilişkin kararı Kürtçe üzerindeki yasağın yeniden tescilidir. "Türkiye'de Kürt sorunu yoktur" diyen hükümetin İçişleri Bakanının, Abdullah Demirbaş'ın görevden alınması ve Belediye meclisinin feshi talebiyle Danıştay'a başvurmasını anlamak güç olmasa gerek. Bu karar bu bakımdan hükümet ve yargı bürokrasinin işbirliği ile ortaya çıkmıştır. Birçok konuda çatışan bu iki kurumun Kürtçe aleyhtarlığında anlaşması manidardır. Hükümetin karardaki rolü aynı zamanda, özgürlük söylemlerinin ne kadar görece olduğunu ortaya koymakta ve halk arasında devletin yaptığı ayrımcılığı tekrar gün yüzüne çıkarmaktadır.
Sur Belediyesi bu uygulamaya, belediye hizmetlerini götürdüğü bölgede halkın yüzde yetmiş ikisinin Kürtçe konuştuğunu gösteren 2006'da yaptığı bir kamuoyu anketinden sonra karar vermiştir. Bu uygulama bölgenin etnik ve kültürel gerçekliğinin doğru okunması ile ortaya çıkan önemli bir uygulamadır. Bu durum dikkate alındığında söz konusu yasakçı kararın ülkenin etnik gerçekliğini içine sindiremeyen inkarcı ve asimilasyoncu bir anlayışın ürünü olduğu kolaylıkla görülür.
Mahkeme kararında ''Mevcut kurallarda yer almayan bir hakkın talep edilmesi ya da vatandaşlara bu türden bir hakkın kullanımı sonucunu doğuran bir hizmetin sunulması, ancak mevcut haklar ve hukuk kuralları kapsamında ve bunlara aykırı olmamak şartıyla mümkündür'' denilmektedir. Oysa kurallar veya yasalar temel hak ve özgürlüklere aykırı olamaz. Kuralların temel haklarla çatıştığı durumunda yasalar değil haklar esas alınmalıdır. Ancak bu kararda, inkarcı bir yaklaşım gösterilerek temel insani haklar dikkate alınmamıştır.
Bizler Özgür-Der olarak, Abdullah Demirbaş'ın görevden alınması ve çok dilli belediyecilik kararını veren belediye meclisinin feshedilmesi kararını haksız ve dayanaksız buluyor, bu kararın Kürt sorununu derinleştirdiğini düşünüyoruz. Aynı şekilde bu kararın temel insan haklarına, insan onuruna aykırı bir karar olduğunu ifade ediyor ve bu yanlışı düzeltecek yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması çağrısında bulunuyoruz.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi