Sekizincisi düzenlenen bu ayki konferansta genel olarak, gelenek ve modernizmin kadın algısı, Müslüman kadının kimlik arayışı, 28 Şubat süreci ve başörtüsü mücadelesi ve vahyin Müslüman kadına yüklediği sorumluluklar üzerinde duruldu.
Gelenek ve Modern Kuşatma Altında Kadın…
Temelde kadını fitne unsuru olarak gören geleneksel anlayış ile özgürleştirme adına nesne haline getiren modernizmi eleştirerek konuşmasına başlayan Nurcan Büyük, "Kadınlar geleneksel ve modern kuşatma altında. Geleneksel camiada kadının fitne unsuru olduğu sürekli işleniyor. Birçok kötülüğün kaynağı olduğu dillendiriliyor. Halk arasında kadınların zayıf ve güvenilmez oldukları algısı var. Maalesef bu yanlış anlayış azda olsa bazı İslami cemaatlerde de bulunuyor. Bu anlayış çoğunlukla hadis kaynaklarına dayandırılıyor. Fitne algısı azalmakla beraber hala yaygın… Öte yandan bu geleneksel algıyı kırmaya çalışan kadın, vahiy yerine modernizme tutundu. Kâr, moda ve marka anlayışı üzerine inşa olan modernizm, kadını nesneleştirdi. Batı'da başlamak üzere rol dağılımı değişti. Kadınlar da çalışmaya başladı. Sanayileşmeyle beraber kadın, toplum içerisindeki değerini tamamen kaybetti. Bir meta olmaya zorlanan kadınlar kapitalizmin nesnesi durumdan kurtulmak adına kendi bedenlerinin hâkimiyetinin kendilerinde olduğunu ispatlamak adına kadın hareketlerine katıldılar. Feminizmin kurucu unsuru olan bu hareketler özgürleşmek isteyen kadını kapitalizmin nesnesi durumundan çıkarıp kendi kendilerinin kölesi durumuna getirdi."dedi.
Müslüman Kadının Kimlik Arayışı
Müslüman kadının kimlik arayışı hakkında verdiği bilgi ile sözlerini sürdüren Büyük, gelenek ve modernite arasında sıkışan kadının yeni kimlik arayışına girdiğini, 80'li yıllardan itibaren daha çok çeviri yayınların etkisiyle vahiyle bağ kurulduğunu, yeni okumalar sonucunda Müslüman kadının, vahiyle hayatı buluşturma gayretine yöneldiğinin görüldüğü kaydetti.
Vahiyle tanışan Müslüman kadının tevhidi dünya görüşüyle sosyal hayatta yer almaya başlamasının ardından, kadın üzerinden toplumu dönüştürmeyi hedefleyenlerin durumdan rahatsız olarak harekete geçtiğini dile getiren Büyük, ardından 28 Şubat döneminin yaşandığını söyledi. 28 Şubat sürecinde Müslüman kadınların karşılaştığı sorunlardan da bahseden Büyük, çözümlemeler-savrulmalarla beraber kararlılık ve direniş örneklerine de rastlandığına dikkat çekerek, bu dönemde bazı kadınların döndükleri evlerinde erkekler tarafından çalışan ve sosyal statüye sahip olan bayanlarla kıyaslanma yanlışlığına işaret etti.
Birileri Bizi Hayatın Dışına İtmeye Çalıştı
Birilerinin kendilerini hayatın dışına itmeye çalıştıklarını ifade eden Büyük, "birileri bizi hayatın dışına itmeye çalıştı. Biz bu planı bozduk. Onların bir planı varsa Rabbimizin de bir planı var. Boyun eğmedik, yılmadık. Eğitimle ilgilendik. Alternatif eğitim programları tertip ettik. Kız ve erkek çocuklarımızı eğittik…"şeklinde konuştu.
Mazeretimiz Firavunlarımız Olmamalı!
Kur'andan örnekler vererek Müslüman kadının İslami mücadeledeki yeri hakkında bilgi veren Büyük, kadının isminin anılmaya ve adanmaya değer bulunmadığı bir çağda yüce Allah'ın ataerkil geleneğe dokunduğunu Hz. Meryem örneğiyle açıkladı.
Firavun'un, Hz. Lut'un ve Hz. Nuh'un eşlerinden hareketle, kadının yaptığı tercihlerin sonuçlarını değerlendiren Büyük, peygamber eşleri olmasına rağmen vahyi mesajı inkâr eden kadınlar olduğu gibi yeryüzünde ilahlık iddiasında bulunan Firavun gibi bir zalimin eşi olmasına rağmen, büyük cesaret ve kararlılıkla vahye teslim olan kadınların da olduğunu söyledi.
Firavun'un karısı ve Hz. Meryem'in adanışında kendileri için güzel örnek olduğuna dikkat çeken Büyük, mazeretimizin Firavundan daha Firavun olmayan Firavunlarımız olmaması gerektiğini belirtti.
Kendi Fıkhımızı Oluşturmamız Lazım
Erkeğin sorumluluk alanı kadar Müslüman kadın olarak sorumlulukları bulunduğunu ifade eden Büyük,"Şüphesiz müslüman erkeklerle müslüman kadınlar, mü'min erkeklerle mü'min kadınlar, itaatkar erkeklerle itaatkar kadınlar, doğru erkeklerle doğru kadınlar, sabreden erkeklerle sabreden kadınlar, Allah'a derinden saygı duyan erkekler, Allah'a derinden saygı duyan kadınlar, sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkeklerle oruç tutan kadınlar, namuslarını koruyan erkeklerle namuslarını koruyan kadınlar, Allah'ı çokça anan erkeklerle çokça anan kadınlar var ya, işte onlar için Allah bağışlanma ve büyük bir mükafat hazırlamıştır." (Ahzab; 36) ayetiyle bu gerçeği ortaya koydu.
Rekabeti esas alan gelenek ve modernizmin aksine vahyin velayeti esas aldığına işaret eden Büyük, kendi fıkhımızı oluşturmanın gerekliliği üzerinde durarak, kadın ve erkeklerden birbirlerinin dizginliğini ele alma saçmalığından kurtulmaya ve iş beklemektense, "ne yapabilirim" deyip sorumluluk almaya çağırdı.
Islah-Haber