Diyarbakır'da "Şeyh Said Kıyamı” Konferansı

Şehit Şeyh Said “Milliyetçilik Tartışmaları Arasında Şeyh Said Kıyamı ve Önemi” konulu konferansla anıldı.

Özgür-Der Diyarbakır Şubesi şehit edilişinin 88. yılı dolayısıyla Şeyh Said’i anma programı düzenledi. Yakın zamanda piyasaya çıkan “ŞEYH SAİD Bir Dönemin Siyası Anatomisi” kitabıyla önemli bir çalışmaya imza atan Bahadır Kurbanoğlu’nun konuşmacı olarak katıldığı program yoğun katılımla gerçekleştirildi.

Selahaddin Eyyubi Konferans Salonunca gerçekleştirilen konferans, Nurullah Canpolat’ın okuduğu Kur’an-ı Kerim ve mealiyle başladı. Eta Pektaş’ın yönettiği programda, konuk yazar, Şeyh Said kıyamının esnası, yapısı ve sonrası hakkında önemli açıklamalarda bulundu.

KEMALİST REJİMİN TAHKİM EDİLMESİ

Şeyh Said hadisenin önemi üzerinde durarak konuşmasına başlayan Bahadır Kurbanoğlu, kıyamı daha iyi anlayabilmek için Şeyh Said’i kıyama götüren Kemalist rejimin tahkim edilmesi sürecini bilmenin gerekli olduğunu hatırlattı. Kurbanoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Cumhuriyet tarihi dendiğinde aklımıza gelmesi gereken ilk konu Şeyh Said hadisesidir. Rejimin sacayaklarını tahkim etmede ve diktatöryel yapının kurulmasındaki en önemli olaydır. İlan edildikten sonra Cumhuriyet Şeyh Said kıyamı, esnası ve bastırılması esnasında kurulmuştur. Malum bütün inkılaplar bu hadisenin bastırılmasının ardından gerçekleştirilmiştir.”

Kemalist rejimin üç önemli olgu üzerine inşa edildiğinin altını çizen Kurbanoğlu, bunları; İstiklal Mahkemeleri, Takrir-i Sükun Kanunu ve Hıyanet-i Vataniyye kanununun 1.maddesinin değiştirilmesi olarak özetledi.

PİRAN HADİSESİ VE ŞEYH SAİD’İN KIYAMA ZORLANMASI

Kurbanoğlu konferans öncesi Muhammed Akar ile yaptığı görüşmede aldığı önemli bilginin Piran hadisesinin anlaşılmasına önemli katkı sağlayacağını ifade ederek, bu bilgiyi de paylaştı. Özellikle neslin devamını sağlayan medreselerin kapatılması gibi hayati kararların neden olduğu kaygıların insanları silah almaya dahi ittiğine işaret eden Kurbanoğlu, silahlanma ve Şeyh Said’in bulunduğu köydeki kaçakların bölge halkının da kabul edemeyeceği yüz kızartıcı suçlar işlediğini yeni öğrendiğini kaydetti. Kurbanoğlu, bu suçluların Şeyh Said’in bulunduğu köye onları almak üzere gönderilen askerler gibi özellikle gönderildiklerini belirterek,  “Piran hadisesi hadiselerin başlangıç noktasını oluşturur. Planlı ve tertipli Kemalist iddiasına rağmen aslında planlı ve tertipli olmayan ama bir farkındalığın da söz konusu olduğu hadiseler vuku buluyor…” tespitinde bulundu.

Şeyh Said’in kıyama zorlandığına işaret eden Kurbanoğlu; “ben şu benzetmeyi yapıyorum: Hz. Peygamberin önce savunma yapmak isterken ardından istişare yoluyla insanların hayır savaşmak şeklinde karar almaları sonucunda Hz. Peygamberin zırhını giyip bir daha çıkarmaması gibi Şeyh Said de artık hadiseler geri dönülemez bir hale geldiğinde bu hadiselerin içinde yer almış ve bütün söylemini bu hadiselerin içerisine yerleştirmiştir.” diye konuştu.

KEMALİST ANLATIDA ŞEYH SAİD

Kurbanoğlu, Kemalist anlatıda kıyamın, çağdaş bir devlet kurulmak istendiğini ancak önlerine takoz koymak isteyen bir takım yobaz, gericiler bulunduğu şeklinde geçtiğini söyledi. Şeyh Said ve arkadaşlarının idamı için delil bulunmadığını kaydeden Kurbanoğlu, bazı ulusalcıların sorgulamaları sırasında çıkan ifadelerden çıkan Kürt, Kürdistan ifadelerinden hareketle bu işin Kürtlük ve Kürdistan meselesiyle de kasıtlı olarak ilişkilendirildiğini belirtti. Mustafa Kemal ve arkadaşlarının bu hadiselerin zannedildiği kadar büyük bir coğrafyada; zannedildiği kadar ciddi bir katılımla olmadığını az çok haber aldığını; iki hafta gibi uzun bir süre geçmesine rağmen mecliste hala bu işin ciddiyeti tartışmalarının yapıldığını ifade eden Kurbanoğlu, özetle kıyamın boyutunun abartılarak memleketin süt liman haline getirilmek istendiğini dile getirdi.

MİLLİYETÇİLER VE ŞEYH SAİD

“Kıyam hilafet ortadan kaldırıldığı için yapılmıştır” diyen bazı İslamcıların düştüğü hatanın benzerine Kürt ulusalcılarının da düştüğüne dikkat çeken Kurbanoğlu, milliyetçiler ve Şeyh Said alt başlığı altında şunları söyledi: “İlk hataya bu coğrafyada ulusalcılık aranarak düşülmüştür… Bu konuda yazılan kaynakların başlığı bile yapılmak istenen hakkında ipucu vermeye yetmektedir.  1945 Kürt Direnişi, 1925 Kürt Direnişi, 1925 Kürt Ulusal Hareketi, 1925 Kürt Hareketi, 1925 Ulusal Hareketi. Şeklinde kitaplar yazılmıştır. Bu başlıklar o dönemin meramını tam olarak anlatmıyor bu bir. İkincisi ulusalcı tarih yazımında başvurulan yönteme burada başvurulmuştur. Bir takım hadiselerin özeri örtülmüş, maalesef bazı hususlar görmezden gelinmiş ve bazı şeyler tevil edilmesi yoluna gidilmiştir.  Denilmek istenmiştir ki, din sadece alet edilmiş esas mesele Kürdistan’dır. Bağımsız Kürdistan olabilir, muhtariyet olabilir. O olabilir bu olabilir ancak siz bunu ana amaç haline getirirseniz Şeyh Said’e ve arkadaşlarına hakaret etmiş olursunuz. Bu bir sonuç olabilir miydi? Olabilirdi ancak konu bu değil…”

ANIN VACİBİNE GÖRE HAREKET ETTİ

Şeyh Said’in içine düştüğün durumun farkında olduğunu ve evrensel bir ilkeye göre hareket ettiğini belirten Kurbanoğlu, “Şeyh Said burada anın vacibine göre hareket etmiştir. Gidip teslim olmayı, hicret etmeyi, bir nevi kaçmayı, bölgeyi terk etmeyi tercih etmemiştir. Mademki iş başa düştü, mademki üzerimize sorumluluk düştü o zaman bu sorumluluğu yerine getirmeliyiz hassasiyetiyle hareket etti. Yani misyonundan kaçmadı, mücadelen kaçmadı, ötelemedi...” dedi.

ŞEYH SAİD’İN MEZARI NERDE?

Kurbanoğlu, konuşmasının sonunda salonda bulunan Şeyh Said'in torunu Muhammed Akar’a sözü bıraktı. Kısa bir konuşma yapan Akar,  program için Özgür-Der’e kitabı için ise Kurbanoğlu’na teşekkür etti. Bir insanın en samimi duygularının ölüm esnasında dile geldiğini ifade eden Akar,  “Mücadelem Allah ve din içindir” sözleriyle Şeyh Said’in kimliği ve mücadelesiyle neyi hedeflediğini özetlediğini kaydetti. 

Şeyh Said’in Müslüman Kürt halkının çığlığı olduğunun altını çizen Akar, “Şeyh Said hareketi devam eden bir süreçtir. Devam etmektedir çünkü davasına konu olan sorunlar devam etmektedir. Yakın zamanda Dersim’den özür dilenmiştir. Şeyh Said hadisesi gündem bile olamamaktadır. Bizler özür falan istemiyoruz. Sadece tutanaklar açıklansın istiyoruz. Neyi gizliyor, neden gizliyorsunuz? Bunların mezarları nerde?” diye sordu. (ıslahhaber)

 

 
 
 

 

Etkinlikler Haberleri

İslam'da insanın mahiyeti
Gazze’nin çocukları ümmetin itibarını koruyor!
Diyarbakır Özgür-Der Gençlik Çalışmaları başladı
Diyarbakır Özgür-Der’in Aylık Seminerleri "Yükselen Milliyetçilik ve Irkçı Zehirlenme" konusuyla başladı
Diyarbakır Özgür-Der yaz programı sona erdi