Diyarbakır Özgür-Der tarafından düzenlenen 2022-2023 aylık konferanslar serisinin son oturumunda Hamza Türkmen ile “Muhafazakâr Ulusçuluğun Üretimi” konusu ele alındı.
Hamza Türkmen konuşmasına depremde hayatını kaybedenlere rahmet okuyarak başlarken, hassaten yakın zamanda vefat eden Özgür-Der Kulp Temsilciliği gönüllülerinden Edip Can’a rahmet ve yakınlarına sabırlar diledi.
Akabinde konuşmasını sürdüren Türkmen, içinde yaşadığımız toplumu değerlendirme ve eğilimini anlama açısından en önemli verilerden birinin yakın zamanda yapılan seçim sonuçları olduğunu ifade etti.
Seçim sürecinde oluşan iki bloktan birinin İslam dinine tamamen mesafeli, batıcı ve katı ırkçı bir yapıya sahip olduğunu belirten Türkmen, diğer blokun ise İslam’a hürmetkâr, batıya mesafeli ve katı ırkçı anlayıştan uzak olduğunu ve nihayetinde halkın bu bloktan yana irade ortaya koyduğunu söyledi.
İçinde yaşadığımız toplumun İkinci Meşrutiyet'ten bu yana sürekli bir bölünme eğilimi içinde olduğunu hatırlatan Türkmen, toplumun o dönemde üç gruba ayrıldığını anımsatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu bölünmede birinci grupta batıcı anlayışa yönelmiş kesim mevcut. Bu grup tamamen batıya yönelmek gerektiğini ve batının düşünce sisteminin taklit edilerek batılılaşmanın sürdürülmesi gerektiğini savunur. İkinci grup İslamlaşmak gerektiğini ve çözümü İslam’da aramak gerektiğini savunmuştur. Üçüncü grup ise şaşkın kesimdir. Yusuf Akçura’nın 3 tarzı siyaset kitabı da dönemde toplumun bölünme eğilimini göstermesi açısından önemlidir. Bilindiği üzere burada İslamlaşmak, batılılaşmak ve Türkleşmek hususları bağlamında bir tartışma yapılır.”
Ulus devlet anlayışı tamamen kurgusal ve sekülerdir
Türkmen, ulus devlet anlayışının tarihi arka planı itibariyle seküler bir zemine dayandığını ve dini tamamen hayatın dışına iten bir yapıya sahip olduğunu ifade etti.
Sanayi devrimi sonrası hızlanan ulus devlet anlayışı her ne kadar batıda birçok açıdan tartışılmış, ulus devletin tepeden inme mi yoksa toplumsal anlamda bir anlaşma ve sözleşmeye dayanarak mı ortaya çıktığı hususunda bazı tespitler yapılmış ise de en temelde ulus devlet anlayışının dini saha dışında bırakarak tarihsel süreç içerisinde şekillendiğini belirtti. Türkmen, bu anlamda ulus devletin kurgusal ve seküler olduğunun altını çizdi.
Coğrafyamızda ise Avrupa’ya giden Ziya Gökalp, Ali Suavi ve başka birtakım genç Osmanlıların “jön Türk” olarak döndüğünü ve Türkçülük akımını ve ümmetten bir ulus yaratma sürecini başlattıklarını vurgulayan Türkmen şu ifadeleri kullandı:
“Tüm bunlarla beraber muhafazakarlık kavramına da baktığımızda, muhafazakarlığın da yine batıda tanımlandığını görüyoruz. Tutuculuk olarak tanımlanan muhafazakarlığın batıda geçmişi de belli oranda koruyan ancak ulus devlet anlayışının da önünde durmayan bir şekilde konumlandırıldığını görüyoruz. Muhafazakarlığın da aynı şekilde dinin aslını dışarıda bıraktığını, ancak kültürel yönüyle belki dini sahiplendiğini görüyoruz. Bunun da pek bir anlam ifade ettiği söylenemez.”
Ulus devletler dini üst kimlik olarak kabul etmez
Ulus devletlerin dini hiçbir zaman bir üst kimlik olarak kabul etmediğini vurgulayan Türkmen, ulus devletlerin dini bir şekilde ya erittiğini ya da alt kimliğe indirgediğini belirtti.
Türkmen, cumhuriyet dönemi ile birlikte, yani Türk ulus devletinin kuruluşu ve bu dönemde yapılan dini inkılaplar ile yaşadığımız birçok zulmün ulus devletin İslam’ı tamamen hayatın dışına itme çabasından kaynaklandığını söyledi.
Türkiye ulus devletinin kuruluşundan bugüne ulus devlet anlayışının toplum üzerindeki etkileri ve muhafazakarlığın bugüne dek seyri üzerinde duran Türkmen, bugüne dek Türkiye’deki İslami duyarlılığa sahip kesimin ve İslami hareketlerin gelişim seyrini ve ulus devlet anlayışı ve muhafazakarlık karşısındaki tutumlarını inceleyerek konuşmasını sürdürdü.
Türkmen, konuşmasının sonunda bu süreci 8 başlıkta ele alarak konuşmasını tamamladı:
1- Garplaşma/batılılaşma süreci ve bu sürece karşı oluşan tutum ve tepkiler.
2- Kimlik kargaşası.
3- Çok partili sürece geçerken dindar kesimin ulusçuluğa sığınması; karşıtına sığınarak var olma süreci.
4- 1970’li yılların ortalarında ulusçu kimlikten arınma çabalarının başladığı süreç.
5- 28 Şubat'ta İslamcı kesimin hedef boşluğuna düştüğü süreç.
6- 2002 yılından itibaren Ak Parti ile başlayan süreç; vesayetten uzaklaşma ve ulusçuluk eleştirilerinin yapıldığı dönem.
7- 7 Haziran ve 15 Temmuz sonrası ulusçuluğa sığınma ve ulusçuluğu dindarlaştırma süreci.
8- Vesayetten kurtulma çabası.