Konferansta konuşan Mehmet Pamak, Kürt açılımında somut adımlar atmak yerine, yersiz tartışmalar başlatıldığını ve bunun da provokasyonlara zemin hazırladığını söyledi.
Özgür-Der Selahattin Eyyubi Konferans Salonunda gerçekleştirilen aylık konferanslar dizisinde bu ay, İLKAV başkanı Mehmet Pamak, "Emperyal Projeler İstikametinde Türkiye'de Değişim ve Müslümanlar" konulu bir sunum yaptı.
Dün akşam gerçekleştirilen ve yoğun bir katılıma sahne olan konferans, programın sunuculuğunu yapan Eta Pektaş'ın kısa bir giriş konuşması ile başladı. Nurullah Canpolat'ın Kuran'ı Kerim ve Recep Doğru'nun mealini okumasının ardından konferansa geçildi.
Kurtarmayan Savaş!
TC'nin kurulması-kurdurulması üzerinde durarak konuşmasına başlayan Mehmet Pamak, TC'nin, 'kurtarmayan savaş'ta sözde kovulduğu iddia edilen emperyalist devletlerin seküler, paganist, pozitivist ideoloji ve kültürünün açık işgali altına girdiğini söyledi.
Yeni Bir İşgalin Başlangıcı!
TC sisteminde, 1923 yılında gerçekleştirilen ilk darbe ile I. Meclisteki muhaliflerin tasfiyesini müteakip kontrolü tamamen ele geçiren batıcıların jakoben, modernleştirme ve batılılaştırma projesini yerli halklar üzerinde terör estirerek adım adım uygulamaya koyduğunun altını çizen Pamak, Kemalist sistemin Batı ile anlaşarak üstlendiği bu misyonun gereğini yerine getirirken, kendi halkına ve komşu ülkelere karşı "yurtta savaş bölgede savaş" şeklinde tezahür eden bir uygulamaya imza attığını, halkın yıllarca iç düşman, dış düşman paranoyalarıyla oyalanıp baskı altında tutulduğunu söyledi.
Cumhuriyetin kuruluş sürecini yeni bir işgalin başlangıcı olarak nitelendiren Pamak, bu işgalin, Kemalist ordunun kanatları altında eğitim, ekonomi, medya ve yargı eliyle meşrulaştırıldığını öne sürdü.
İslam ve Kürt Kimliğine Karşı Savaşan Sistem Tıkandı
Gelinen noktada İslam ve Kürt kimliğine karşı savaş yürüten sistemin tıkandığını ve kendisine yeni bir çıkış yolu aradığını dile getiren Pamak, sistemi değişime zorlayan sebepler üzerinde durarak bu sebepleri şu şekilde özetledi.
- Sistemin derinlerinden başlayan iç çürüme,
- Koyu tondan gri tona geçme zorunluluğu,
- Müslümanların, Kürt muhalefetinin, sol ve liberal kesimlerin on yıllardır büyük bedellere mal olan adalet ve özgürlük mücadeleleri,
- Anadolu esnaf, tüccar ve sanayicisinin mesleki ve siyasi örgütlenmeyle iktidar ve ranttan payını almaya yönelik çabası,
- Batının da bu gelişmeleri doğru okuyarak kendi faşist dönemine takılı kalan sistemin, Batının yeni kodlarına göre kendisini yenilemesinin, Batı çıkarlarının sürekliliğini sağlamak için gerekliliğine inanması,
- Model olarak seçilen Türkiye'nin iç meselelerini emperyalistlerin çıkarları doğrulturunda çözme ve komşularıyla sıfır sorun ihtiyacının hâsıl olması…
Statükocularla Sistem İçi Değişimciler Arasında Yaşanan Çekişme
Türkiye'de kendini dayatan değişimin statükocu ve değişimci taraflar arasında, iki tarafın yerel ve küresel yandaşlarının, destekçilerinin de katılımıyla ciddi bir bilek güreşi ve çekişmeye sahne olduğuna işaretle Pamak şöyle konuştu:
Statükocular ve Destekçileri
"Bu çekişmenin, bir tarafında, restorasyon çabasına ve görece bir değişime bile razı olmayan statükocular yer alıyor. Bunlar, statükonun ve resmi ideolojinin kendilerine kazandırdığı imkânları ve konumlarını kaybetmek istemeyenlerden oluşuyor.
Statükocu tarafta yer alanlar, başta mevcut düzenden beslenen CHP, MHP, bazı asker bürokratlar, kimi yargı bürokratları ve Ergenekon'cular ile statükodan rant devşiren TÜSİAD gibi sömürücü sermayedarlar ve çıkarlarına hizmet için kullandıkları kartel medyası, besleme yazarlarından oluşuyor.
Despot bürokratların desteğindeki CHP ve MHP, tahrik ettikleri ulusalcı tırmanış, sergiledikleri militarist tutum, ortaya koydukları çatışmacı söylem ve ısrarla sürdürdükleri statükocu gerginlikle, bir yandan oy oranlarını arttırmaya çalışırken, diğer yandan kendilerinin ve yandaş bürokratik despotların statülerini koruma imkânını elde tutmaya, Silivri sakinlerini savunmaya çabalıyorlar. Bu statükocu kesimin arkasında Amerika'nın sopa politikası yanlısı neo-con şahinleri, Siyonist devlet, kimi Yahudi kuruluşları ve bazı Avrupa ülkeleri yer alıyor.
Sistem İçi Değişimin Öncüleri
Sistem içi değişimin yerli sahibi olarak; AKP, Gülen hareketi, onlara meyletmiş çoğunluk "Müslüman" STK'lar ve bunların toplandığı birlik TGTV, bunların hep birlikte oluşturdukları "Türkiye laik, demokratik, hukuk devletidir ne bir eksik ne bir fazla" sloganıyla sesini yükselten "Ortak-Akıl" hareketi ile hepsinin sesi ve destekçisi "yandaş medya" öne çıkıyor.
Ayrıca bu değişimci kesimde, önemli bir destekçi ve yönlendirici olarak "liberaller" de dikkat çekiyor.
Değişimin diğer önemli bir taşıyıcısı ve aktörü olarak tabii ki DTP de yer alıyor. Şüphesiz ki bu tespit, bu değişimci kesimlerin hepsinin her konuda aynı fikri benimsedikleri anlamına gelmiyor. Ama bunların hepsi "demokratikleşme" üst başlığında buluşarak, "demokratik laiklik, liberal özgürlük, seküler insan hakları ve AB normlarında laik hukuk devleti" ekseninde sistem içi bir değişimi istiyorlar.
Bu değişimci kesimin arkasında ise, ABD'nin Obama ile gündeme gelen havuç politikası yanlıları, AB ve bazı Avrupa ülkeleri yer alıyor."
Müslümanlar ve Kendilerini Bekleyen Tehlikeler
Zikrettiği sistem içi değişimciler dışında bir de, toplumsal değişimi önceleyerek sistemi kökten değiştirmeyi hedefleyen tevhidi duruş sahibi Müslümanların olduğunu söyleyen Pamak, bu anlamda Müslümanları bekleyen tehlikeler üzerinde durdu.
Pamak bu tehlikeleri, "Şirk sistemi içinde görece özgürlükçü bir değişiminin gerçekleşmesine razı olmak, bu değişimi sağlayanlarla bütünleşmek, laik-demokrat bir mücadelenin içinde yer almak, o istikamette mücadele etmek, sırat-ı müstakimi terk edip, tevhid mücadelesinden vazgeçip, şirk sistemi içindeki gri yollara savrulmak" olarak özetledi.
Kürt Açılımında Somut Adımların Atılmaması Provokasyonlara Zemin Hazırladı
Kürt açılımının bu değişimin bir parçası olarak karşımıza çıktığını dile getiren Pamak, açılımın işleyişi hakkında eleştirilerde bulundu. Pamak, "Göreceli de olsa özgürlüklerin gelişmesi önemlidir. Bu hususta atılan adımlar samimi ancak teknik olarak yanlış ve yetersizdir. Ak Parti Kürt açılımı yapmak istiyorsa, işe somut adımlar atarak başlamalıydı. Açılıma, havaalanından Sabiha Gökçek'in ismi atılarak başlanmalıydı. Devletin Kürtlere özür borcu vardır. İşlenen 'faili meşhur' cinayetler, boşaltılan köyler, işkenceler ve yaşatılan acılardan dolayı Kürtlerden özür dilenmelidir. Somut adımlar yerine sorunu tartışmaya açmak provokasyonlara davetiye çıkarmaktır. Ben taş atan çocukları suçlamıyorum, atılan taşın sorumlusu da sistemdir. Kürtlük Allah'ın ayetidir. Allah'ın ayetiyle savaşmayın diyoruz."dedi
Tevhit ve Adalet Projemizi Gündemleştirmeliyiz
Pamak konuşmasının sonunda Müslümanların geliştirmeleri gereken tutum üzerinde durdu ve şunları söyledi: "Emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerinin sopa ve havuç politikalarının tümüne karşı çıkıp özgün Tevhidi Projemizi gündemleştirmeliyiz. Dönüştürme projelerine alet olmamalıyız. Sekülerleşme, bireyselleşme, liberalleşme tehlikesine dikkat etmeliyiz. Zalimlere meyletmemeli, yaratmanın da emretmenin de Allah'a ait olduğunu unutmamalıyız. Bilgilenmeli ancak sahip olduğumuz bilgi ile böbürlenmemeliyiz. Şirk sistemine karşı tevhid ve adalet mücadelemizi, Kur`an`ın hükümleri hakim olana kadar sürdürmeliyiz."
Haber: Emin Altun