Özgür-Der Diyarbakır şubesinin "Alternatif Eğitim Dersleri" kapsamında düzenlediği programların altıncısı Cuma akşamı dernek binasında yapıldı. "Dünden Bugüne Kürt Sorunu" konusunun işlendiği program panel tarzında, iki oturum şeklinde yapıldı.
Cemil Yeşildağ'ın yönettiği oturumda Emin Altun ve Eta Pektaş ilk oturumda 25"şer ikinci oturumda ise 10"nar dakikalık birer tebliğ sundular.
Paneli bir dua ile başlatan Cemil Yeşildağ, "Dünden Bugüne Kürt Sorunu"nun oluşum aşamasını ve özel anlamda Müslümanların soruna yaklaşımlarının nasıl olması gerektiğinden bahsetti. Soruna yaklaşımda dengenin esas alınması gerektiğini bu anlamda ulusalcıların ve sağcı-muhafazakâr kesimlerin düştüğü yanlışa düşülmemesi gerektiğini vurguladı. Soruna İslam üst kimliği altında, ümmet anlayışı çerçevesinde yaklaşmanın önemi üstünde duran Yaşildağ sözü panelistlerden Emin Altun'a bıraktı.
"Kürt sorununda 1938'lere geri dönüş mü?"
İlk oturumda Kürt sorunun dünden bu bugüne nasıl oluştuğunu anlatan Altun, bunu; "Dünden Bugüne Kürt Sorunu" başlığı altında bir vakıa olarak Kürtlerin varlığından, Osmanlı ve Pers İmparatorlukları döneminde Kürdistan"ın durumundan, sorunun ne zaman ve nasıl oluştuğundan, Kemalist Cumhuriyetten günümüze sorunun oluşum ve gelişim evresinden bahsederek araladı. İkinci oturumda ise Kürt sorunun günümüzde geldiği noktayı, "Kürt sorununda 1938'lere geri dönüş mü?" başlığı altında açtı.
Kürtler"in Ortadoğu Coğrafyasında-Mezopotamya'da yaşayan bir kavim olduğunu anlatan Altun, şu anda ağırlıklı olarak Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerinin sınırları içinde yaşayan Kürtlerin tarihsel olarak "Kürdistan" diye adlandırılan bir coğrafyada yaşadıklarını anımsattı. Sistematik yalan ve inkârlara karşın Kürtlerin, Türklerin Anadolu'ya gelişinden çok önce bu topraklarda yaşadıklarını söyledi.
Kürtlerin tarihte güçlü devletlerin-güçlü imparatorlukların kıskacında var olma mücadelesi verdiklerini anımsatan Altun, Bu anlamda himayesine girmeye ve sırtını dayamaya çalıştıkları tarafın genel anlamda Selçuklu ve Osmanlı İmparatorlukları olduğunu söyledi. Her iki İmparatorlukta da baskın bir topluluk yerine çok-etnikli bir yapı olduğunu bu nedenle Kürtlerin etnik kimlikleriyle var olabildiklerini ifade etti. Sorunun özel anlamda Avrupa"da yükselen ulusçuluk akımlarının etkisi ve 18. ve 19. yüzyıllarda Osmanlı imparatorluğunda görülen idari reform hareketleriyle başladığına dikkat çekti.
"Osmanlının toplumsal yapısı özerine kur(duru)ulan Kemalist Cumhuriyet; İttihatçı kadrolar tarafından, batının seküler aklıyla bir diktatörlük rejimine dönüştürüldü" diyen Altun, bu diktatörlüğün Kürt sorununa temel teşkil ettiği gibi birçok sorunu da beraberinde getirdiğini vurguladı. Gelinen aşamada Türkiye"nin Kürt sorununa yaklaşımını cumhuriyetin kuruluşuyla kıyaslayan Altun, mevcut durumda rejimin ve rejimle bütünleşenlerin Kürt sorununa yaklaşımın 1938"lerle aynı olduğunu söyleyerek konuşmasını sürdürdü.
"Kürt sorununa çözüm önerileri"
Kürt sorunun ne olduğunun cevabının öncellikle sorunun ne olmadığında saklı olduğunu söyleyen Pektaş, iddia edildiği gibi sorunun ekonomik sorunlar içermekle beraber sadece ekonomik, güvenlik/anarşi sorunu olmadığını söyledi. Sorunu Kürtlerin çıkarmadığını, Kürtlerin ulus devlet talebiyle Türklerden ayrılmak isteme gibi bir taleplerinin olmadığını vurguladı. Emperyalistlerin kışkırtmaları sonucu ortaya çıkan bir sorun olarak lanse etmenin yanlışlığına dikkat çekti. Kürtlerin enerji ve diğer zenginlik kaynaklarını Türkiye'deki diğer halklarla paylaşmak istememe sonucu ve diğer kavimleri aşağılayıp yok saydığı için ortaya çıkmadığını aktardı. Sorunun Kürt ve Türk kavimlerinin çıkardığı bir sorun olmadığını ifade etti. Sorunun "terör" sorunu olmadığını ve İslam'ın yetersiz kalması sonucu ortaya çıkmış bir sorun olarak ta aktarılmaması gerektiğini söyledi.
Pektaş "Kürt sorununa çözüm önerileri" başlığı altında çözüme yönelik olarak şu önerilerde bulundu;
- "Öncelikle sorunun baskı, sansür, yıldırma ve ithamlardan uzak özgürce tartışılması gerekmektedir.
- Kürtçe yayının önündeki tüm engel ve sınırlamalar kaldırılmalı ve yayınlar desteklenmelidir.
- Kürtlere anadillerinde öğrenim hakkı tanınmalı, yerleşim yerlerinin eski isimleri iade edilmeli, Kürtçe isim koymanın önündeki sınırlamalar kaldırılmalıdır.
- Eğitim müfredatındaki ayrımcı/faşizan ifadeler ayıklanmalıdır.
- Siyasi temsilin yolu açılmalıdır.
- Ya pişmanlık ya imha dayatılarak çözüme gitme yolu terk edilmeli, hakların iadesiyle eve dönüşün önü açılmalıdır.
- Haklar açık, anlaşılır ve çarpıtılamaz bir şekilde anayasada güvence altına alınmalıdır.
- Müslümanların inisiyatif alması, somut öneriler geliştirmeli ki hem adil şahitlik hem de Kürt halkının temsiliyeti için gereklidir!"